5.BÖLÜM
“Şefim, İşlem yapamıyoruz ne
yapalım?” diye yanıma gelen Suat, beni kendime getirerek adeta çivili olan
ayaklarımın hareket etmesini sağlamıştı. Yürümeye başlamıştım ama başkalarının
bacaklarımın titrediğini görmelerinden korkuyordum. Ya tesadüf değilse…Ya kadın
buraya aslında benim için geldiyse…Ya diğerleri de gelirse…
Ne güzel her şeye yeniden
başlamıştım. Unutmak istemiştim o geceyi, unutmuştum. Şimdi bu kadınla tekrar
korkularıma geri mi dönecektim. Kendimi hemen odama attım. Kapıyı kapattım.
Koltuğa oturmasaydım belki de bayılabilirdim. Ne yapacağım diye düşünürken kapının
açılmasıyla irkildim. Allah kahretsin! Kadın odama gelmişti. “Rahatsız etmek
istemezdim beyefendi ama lütfen buna bir çözüm bulun. Sistem bozulmuş bilgisayarda
işlem yapılamıyor. Ancak personeliniz işlemi bugün yapamaz ise başım belaya
girecek” demişti. Daha ben kadına ne cevap vereceğimi bulamamışken Suat odama
gelerek, “Kusura bakmayın şefim hanımefendiye anlattım ama ikna edemedim. İlla
da şefinizle görüşeceğim dedi. Gelmiş bile...
Neyse sorun yok Suat ben
halederim dedim ve kadını oturması için koltuğa davet edip, sizi dinliyorum
dedim. Odama girer girmez beni hatırlasaydı başka türlü bakardı diye düşündüm.
Bir yandan onu dinliyor bir yandan da onu inceliyordum. O geceye ait birçok şey
tek tek gözümün önüne gelmeye başlamıştı. Ama bunu kendi kendime kalıp enine
boyuna düşünmek istedim. Yalnız onu hem
dinleyip hem de düşünemeyeceğim için, siz burada oturun hanımefendi ben şimdi
sistemlere bakayım, merak etmeyin hallederiz deyip odadan çıktım. Kendimi hemen
tuvalete attım.
İçerde ki kadın diğer adamlara
yalvarıyordu. “Tamam ödeyeceğiz. Biraz süre verin yeter ki!” diyordu.
Diğerlerine göre daha iri olan adamı, havanın karanlığına rağmen mavi gözlerini,
boynunda ki ejder dövmesini hatırlamıştım. Ölen kadına doğru ilk hamleyi yapan
kişi o idi. Yani o bıçaklamıştı. Evet, görmüştüm. O bıçaklamıştı. Allah’ım bunca
ay sonra. Yani artık kadının kanı yerde kalmayacaktı. Ama onlara nasıl
ulaşacaktım? Tek şahit içerde benim odamda oturuyordu. Nazlı…Onu konuşturmam
lazımdı ama nasıl?
Fazla dikkat çekmemek için tekrar
odama döndüm. Onu hararetli şekilde telefonla konuşurken buldum. Benim geldiğimi
görünce şifreli konuşmaya başlamıştı.
Anladım…Tamam…Hıhı…Yalvarıyorum…Lütfen gibi
kısa kelimelerle benim bir şey anlamamam için çabalıyordu. Zor durumda olduğu o
kadar belliydi ki. Bu fırsatı kullanmam gerekiyordu. Hemen söze girdim. Zor bir
gün herhalde. Sisteme baktım bir gelişme de maalesef yok. Ama merak etmeyin ne
gerekiyorsa yaparız. Şimdi siz olayı bir anlatın ki çözüm bulalım.
“Şimdi beyefendi benim bir aracım
var. Park halinde iken şerefs… Özür dilerim ağzımı bozduracaklar, adamın biri
vurmuş kaçmış. Günlerce kamera, görgü şahidi anam ağladı. Neyse buldum şerefs…
Kaçıyor, oyalıyor. Kaza servisinize geldim. Burada da evraklar kaybolmuş.
Aracımı hemen satmak zorundayım. Sizden kurtulamadım ki. Eksper oyalıyor mu,
beceremiyor mu onu da anlamış değilim. Bana acil para lazım. Hem de bugüne.
Cuma günü geldim, pazartesiye tamam demişlerdi.
Şimdide sistem diyorlar. Ben bu durumda nasıl sakin olayım.” Olayı bir
çırpıda anlatmış ama sanki daha da gerilmişti. Bu benim işime daha da
yarayacaktı. Elinde duran evrakları alıp incelemeye koyuldum. Aslında evrakları
inceliyor gibi görünüyor ama içimden de ne yaparım diye düşünüyordum. Ancak uzun
uzun düşünüp plan yapacak zamanda yoktu. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim. Acaba
planın tutacak mıydı..?