23 Ekim 2017 Pazartesi

SEN VE BEN / 2.BÖLÜM

 


       Annem en iyisini bilirmiş...

    İstanbul’da çok zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Hizmetçilerle dadılarla özel okullarda yetiştirildim. Yaşıtlarım henüz Türkçeyi doğru dürüst konuşamaz iken ben İngilizce ve Almanca öğrenmeye başlamıştım bile. Ailemin bana sağlamış olduğu bu sonsuz imkanlar sayesinde hayatta her şeyi erkenden öğrenmek zorunda kaldım. Kaldım diyorum çünkü annem ilgimi çeksin ya da çekmesin hiç önemsemeden “Bu konuyu bir araştır bilgi sahibi ol!” der ve sonrada ara ara sorular sorarak resmen beni sınava tabi tutardı. Onun tepkisinden çekindiğim için ben de mecburen o konuyu hakkıyla öğrenmek zorunda kalırdım. Kendimi yarış atına benzetiyordum. Bunu bir televizyon programında konuşan eğitimci, “Çocuklarınızı yarış atı gibi yetiştirmeyin! Bırakın çocukluklarını yaşasınlar!” diyordu ondan duymuştum. Bu lafı çok beğenmiş kendimle özdeşleştirmiştim. Evet ben de çocukluğunu yaşayamayan bir yarış atına benziyordum. Bilgiden bilgiye koşan kurulu robot.
     Çok sıkılmıştım annemin sürekli bana şunu yap bunu yap demesinden ama bir türlü bunu anneme söyleyemiyordum. Annem çok soğuk bir kadındı. Babamla ilişkimiz daha sıcak ve daha sevgi doluydu. Yani anneme göre demek daha doğru olur. Özellikle annemin olmadığı anlar bana daha yakın davranır hatta şakalar bile yapardı. Annemin geleceğini hissettiği an ise hemen ciddileşir ve benden uzaklaşırdı. Annem beni nasıl terbiye etmeye çalışıyorsa elinden gelse babama da aynı şekilde davranmak istiyordu. Hatta bazen farkında olmadan yaptığı anlar bile oluyor ama çok komik görünüyordu. Babamın neden annemden bu kadar çekindiğini bir türlü anlamıyordum.
     Bir gün babama bana yardım et, ben de diğer arkadaşlarım gibi yani yaşımın gereği gibi yaşamak istiyorum dedim. Mesela arkadaşlarım hafta sonu dışarıda buluşup vakit geçiriyorlar, birlikte sinemaya gidiyorlar, ya da ailelerini tanıştırıp birbirlerinin evlerine gidiyorlar. Ben ise bunların hiçbirini daha bir kere bile yapamadım çok yalnızım ve mutsuzum dediğimde babam şaşkınlıkla yüzüme bakmış “Annemle bu konuyu daha önce konuşmuştum ama, Ada için en iyisini ben bilirim. Onunla arama girme ben onun iyiliği için yapıyorum. Üniversiteyi bir kazansın hele bakarız dedi. Yani bunu bir daha annenle konuşursam tatsızlık olur yapamam” demişti.
Böylelikle son çarem olan babamda bana sırtını dönmüştü. 
       İyi de nasıl yapacaktım nasıl anneme dur diyecektim. Ben zaten o kadar disiplinli çalışıyordum ki, zamanımın hemen hemen hepsi yemek, uyumak gibi zaruri ihtiyaçlarımın dışında her an ders çalışmakla geçiyordu. O yüzden kazanamama ihtimalim zaten imkansızdı. Onlardan tek istediğim biraz sevgi biraz ilgi ve anlayıştı. Sevilmeye o kadar ihtiyacım vardı ki özellikle bu aralar...