10 Ağustos 2017 Perşembe

6.BÖLÜM/ HATIRLAMAM İÇİN O'NU GÖRMEM GEREKİYORDU, AŞIK OLMAM DEĞİL...



6.BÖLÜM

Nazlı Hanım gerçekten zor bir durum, ama doğruyu söylemek gerekirse dosyanıza göre bugün bu işlemin tamamlanması imkansız gibi görünüyor dedim. Amacım, onun için tek çözümün ben olduğuna inandırmaktı. Para lazım hem de bugün diyorsunuz. Aracınızın markasını gördüm Opel Astra.  Ben de kardeşime üniversiteyi kazandığı için bir araba almak istiyordum. İsterseniz ben bu arabayı sizden alırım. Gün bitmeden paranızı da ayarlarım. Yani %99 diyorum. Ama öbür türlü dediğim gibi zor diyerek de paranın elinde olacağını vurguladım. “Nasıl yani gerçek mi diyorsunuz?” deyince aslında bende şaşırmıştım kendime acaba halledebilecek miyim diye, ama benimde başka çarem yoktu. Bunu belli etmeyerek, valla siz satıcı, ben alıcıyım. Hasar durumu belli, aracın fiyatından düşeriz. Umarım geriye kalan sizi kurtarır. “Kurtarmaz mı? Ama para kısmı asıl önemli ben akşam yediye kadar ödemem lazım. Yoksa..!Yoksa..!”  Yoksa ne olacak Nazlı Hanım özür dilerim ama başınız belada mı? “Evet, maalesef öyle.” Birden ağlamaya başlamıştı ve bundan da utanmıştı. Bana anlatmak ister misiniz diye sordum. Sadece hayır diyebildi. O kadar doğal o kadar samimi görünüyordu ki içim acımıştı. O şaşalı pırıltılı kıyafetlerin arkasında, aslında saklamaya çalıştığı başka bir Nazlı’nın olduğunu görebiliyordum. Ama sonuna kadar bu oyunu devam ettirmeye mecburdum. Yoksa elime geçen bu ikinci şansı yine kaybedecek olursam kendimi bir daha asla affetmezdim.
O zaman Nazlı Hanım anlaştık gibi görünüyor. Siz şimdi bir çay içerken ben işlemleri halledeyim deyip odadan ayrıldım. İçimde ki kopan fırtınaları anlatmaya kelimeler yetmez. Hemen yardımcım, sağ kolum Hasan’ın yanına gittim. Eski arkadaşlarımdan biri olsa hemen olayın doğrusunu anlatırdım.  Ama burada bunu yapamazdım. Hasan’a bir başka yalan söylemem gerekiyordu. Evet, bulmuştum. Hasan’a Nazlı’dan hoşlandığımı söyleyiverdim. Bu işi gün bitmeden halledeceksin. Malum hassas konu, erkek muhabbeti olunca Hasan bu işi oldu bil, ağabey halledeceğim dedi ve işe koyuldu. Ben bu işler halledilirken para kısmını halletmem gerekiyordu. İşim gereği bankada ki tüm çalışanlarla samimiydim. Barış’a ne yap ne et beşe kadar bana otuz bini ayarla dedim. Tamam, sözünü alınca rahatlamıştım.
Geriye Nazlı ile baş başa zaman geçirmenin ondan bilgi almanın tek yolu olduğunu bildiğim için onu yemek yemeğe davet ettim. Çaresizdi. O da eline düşen fırsatı kaçırmamak için kabul etti. Beraberce iş yerimden çıktık. Onu bildiğim güzel bir yere götürdüm. Daha görür görmez “Ay ne kadar güzel! Şahane!” demesi hoşuma gitmişti. Oturduk siparişimizi verdik. Bir yandan yemeğimizi yiyor bir yandan da sohbet ediyorduk. Bir an onun kim olduğunu unutmuş sanki eski bir dost ile konuşuyor gibi hissetmiştim. Görüntüsü o kadar pisliğin içinde o kadar masum kaldım der gibi idi. Bunu konuştukça daha iyi anlıyordum. Sanırım doğru dürüst bir işi yoktu. Kötü kişilerle takılmış ve yakasını kurtaramamıştı. Uzun zamandır hiçbir kişi ile bu kadar hoş sohbet etmemiştim. Konuştukça konuşuyor ve benim daha da dikkatimi çekiyordu. Bir ara bu sohbetin hiç bitmesini istemediğimi fark ettim. O da yanımda o kadar mutlu görünüyordu ki. Ama bir gizemli tarafı vardı da henüz çözememiştim. Saat dörde yaklaşıyordu. Birden “Ya halledilmez ise…Ben ne yaparım?” deyince artık asıl merak ettiğim şeyleri sormam gerektiğini düşünerek hemen söze başladım. Ortam o kadar sıcak ve samimi gelişmişti ki, hanımı beyi bir tarafa bırakmış birbirimize adımızla hitap etmeye başlamıştık.
Bak Nazlı başım belada diyorsun. Bana anlatabilirsin. Bu parayı vermen gerekenlerden çok korkuyorsun. Parayı onlara verince her şey çözülecek mi? Yani borcun mu var onlara? Sana yardım edebilirim, bana güvenebilirsin deyince birden o yüzünde ki tebessüm gitmiş yine ağlamaya başlamıştı. Anlatamam. Kimse yardım edemez bana. Benim kaderim bu! Onların tek bildiği para. Para yoksa ben…Ben… Neyse rica etsem bir gelişme var mı diye arayıp sorsan olur mu?” deyince bende daha fazla üsteleyemedim.  Tamam dedim. Hasan’ı aradım. Merak etme ağabey para yarım saate elinde deyince sevinmiştim. Nazlı duyunca sevinçten kalkıp boynuma sarılmıştı. O kadar hoş kokuyordu ki… Uzun zamandır hissetmediğim duygularımı hatırlamıştım. Ama Nazlı “Ne olur gidelim” deyince bende arabaya yürümek zorunda kalmıştım. İş yerime geldiğimizi gören Hasan elinde tuttuğu zarfla yanımıza gelmişti. Her şey tamam ağabey. Araba artık senin. Bu da hanımefendinin parası. Bende bu kadar çabuk hallolmasına aslında şaşırmıştım ama belli etmeden parayı alıp ona uzattım. İçimden de inşallah parayı onlara götürüyordur diye dua ettim.  Onun tek düşündüğü parayı alıp oradan uzaklaşmaktı. Ancak gerçekten para onlara mı gidecekti..?