6.BÖLÜM
Nazlı Hanım gerçekten zor bir
durum, ama doğruyu söylemek gerekirse dosyanıza göre bugün bu işlemin
tamamlanması imkansız gibi görünüyor dedim. Amacım, onun için tek çözümün ben
olduğuna inandırmaktı. Para lazım hem de bugün diyorsunuz. Aracınızın markasını
gördüm Opel Astra. Ben de kardeşime
üniversiteyi kazandığı için bir araba almak istiyordum. İsterseniz ben bu
arabayı sizden alırım. Gün bitmeden paranızı da ayarlarım. Yani %99 diyorum. Ama
öbür türlü dediğim gibi zor diyerek de paranın elinde olacağını vurguladım. “Nasıl
yani gerçek mi diyorsunuz?” deyince aslında bende şaşırmıştım kendime acaba
halledebilecek miyim diye, ama benimde başka çarem yoktu. Bunu belli etmeyerek,
valla siz satıcı, ben alıcıyım. Hasar durumu belli, aracın fiyatından düşeriz.
Umarım geriye kalan sizi kurtarır. “Kurtarmaz mı? Ama para kısmı asıl önemli
ben akşam yediye kadar ödemem lazım. Yoksa..!Yoksa..!” Yoksa ne olacak Nazlı Hanım özür dilerim ama
başınız belada mı? “Evet, maalesef öyle.” Birden ağlamaya başlamıştı ve bundan
da utanmıştı. Bana anlatmak ister misiniz diye sordum. Sadece hayır diyebildi. O
kadar doğal o kadar samimi görünüyordu ki içim acımıştı. O şaşalı pırıltılı
kıyafetlerin arkasında, aslında saklamaya çalıştığı başka bir Nazlı’nın
olduğunu görebiliyordum. Ama sonuna kadar bu oyunu devam ettirmeye mecburdum.
Yoksa elime geçen bu ikinci şansı yine kaybedecek olursam kendimi bir daha asla
affetmezdim.
O zaman Nazlı Hanım anlaştık gibi
görünüyor. Siz şimdi bir çay içerken ben işlemleri halledeyim deyip odadan
ayrıldım. İçimde ki kopan fırtınaları anlatmaya kelimeler yetmez. Hemen
yardımcım, sağ kolum Hasan’ın yanına gittim. Eski arkadaşlarımdan biri olsa
hemen olayın doğrusunu anlatırdım. Ama
burada bunu yapamazdım. Hasan’a bir başka yalan söylemem gerekiyordu. Evet, bulmuştum.
Hasan’a Nazlı’dan hoşlandığımı söyleyiverdim. Bu işi gün bitmeden
halledeceksin. Malum hassas konu, erkek muhabbeti olunca Hasan bu işi oldu bil,
ağabey halledeceğim dedi ve işe koyuldu. Ben bu işler halledilirken para
kısmını halletmem gerekiyordu. İşim gereği bankada ki tüm çalışanlarla
samimiydim. Barış’a ne yap ne et beşe kadar bana otuz bini ayarla dedim. Tamam,
sözünü alınca rahatlamıştım.
Geriye Nazlı ile baş başa zaman
geçirmenin ondan bilgi almanın tek yolu olduğunu bildiğim için onu yemek yemeğe
davet ettim. Çaresizdi. O da eline düşen fırsatı kaçırmamak için kabul etti.
Beraberce iş yerimden çıktık. Onu bildiğim güzel bir yere götürdüm. Daha görür
görmez “Ay ne kadar güzel! Şahane!” demesi hoşuma gitmişti. Oturduk
siparişimizi verdik. Bir yandan yemeğimizi yiyor bir yandan da sohbet
ediyorduk. Bir an onun kim olduğunu unutmuş sanki eski bir dost ile konuşuyor
gibi hissetmiştim. Görüntüsü o kadar pisliğin içinde o kadar masum kaldım der
gibi idi. Bunu konuştukça daha iyi anlıyordum. Sanırım doğru dürüst bir işi
yoktu. Kötü kişilerle takılmış ve yakasını kurtaramamıştı. Uzun zamandır hiçbir
kişi ile bu kadar hoş sohbet etmemiştim. Konuştukça konuşuyor ve benim daha da
dikkatimi çekiyordu. Bir ara bu sohbetin hiç bitmesini istemediğimi fark ettim.
O da yanımda o kadar mutlu görünüyordu ki. Ama bir gizemli tarafı vardı da
henüz çözememiştim. Saat dörde yaklaşıyordu. Birden “Ya halledilmez ise…Ben ne yaparım?”
deyince artık asıl merak ettiğim şeyleri sormam gerektiğini düşünerek hemen
söze başladım. Ortam o kadar sıcak ve samimi gelişmişti ki, hanımı beyi bir
tarafa bırakmış birbirimize adımızla hitap etmeye başlamıştık.
Bak Nazlı başım belada diyorsun.
Bana anlatabilirsin. Bu parayı vermen gerekenlerden çok korkuyorsun. Parayı
onlara verince her şey çözülecek mi? Yani borcun mu var onlara? Sana yardım
edebilirim, bana güvenebilirsin deyince birden o yüzünde ki tebessüm gitmiş yine
ağlamaya başlamıştı. Anlatamam. Kimse yardım edemez bana. Benim kaderim bu!
Onların tek bildiği para. Para yoksa ben…Ben… Neyse rica etsem bir gelişme var
mı diye arayıp sorsan olur mu?” deyince bende daha fazla üsteleyemedim. Tamam
dedim. Hasan’ı aradım. Merak etme ağabey para yarım saate elinde deyince
sevinmiştim. Nazlı duyunca sevinçten kalkıp boynuma sarılmıştı. O kadar hoş
kokuyordu ki… Uzun zamandır hissetmediğim duygularımı hatırlamıştım. Ama Nazlı
“Ne olur gidelim” deyince bende arabaya yürümek zorunda kalmıştım. İş yerime
geldiğimizi gören Hasan elinde tuttuğu zarfla yanımıza gelmişti. Her şey tamam
ağabey. Araba artık senin. Bu da hanımefendinin parası. Bende bu kadar çabuk
hallolmasına aslında şaşırmıştım ama belli etmeden parayı alıp ona uzattım. İçimden de inşallah parayı onlara götürüyordur diye dua ettim. Onun tek
düşündüğü parayı alıp oradan uzaklaşmaktı. Ancak gerçekten para onlara mı gidecekti..?