1.BÖLÜM
Beni
neden kurtardınız?
Neden
ölmemi engellediniz?
Uyandığımda göz yaşlarıyla ilk
sorum bu olmuştu hemşireye. O da bana tüm sevimliliği ile “Ama bizim görevimiz
hayat kurtarmak. İnsan hiç kendine bunu yapar mı? Aileni geride kalanları
düşünmedin mi? Ya sana bir şey olsaydı? Hem ölmek için çok genç ve güzelsiniz” demişti.
Bunu gerçekten inanarak mı söylüyor
yoksa bana moral olsun diye mi söylüyor bunu anlayacak ya da kafa yoracak
durumda değildim. Eskiden olsa kendi güzelliğimden emin olabilirdim ama şimdi bu
halimle ancak bana bakan biri acıyabilirdi. Aileye ya da ardımda benim için
üzülecek kişilerin olup olmadığına gelince bugüne kadar bu konuya o kadar çok
ağlamış üzülmüştüm ki şu an bunun için tekrar ağlayamayacaktım.
Bileğimde müthiş bir ağrı vardı. Elimde
ki surumun ağırlığı varmış gibi sanki zorla tüm gücümü toplayarak bileğime
kaldırıp baktım. Sargılıydı. Evet, ne olduğunu hatırlıyordum. Ama kurtulmuş olduğuma
inanamıyordum. Çünkü bileğimi çok derinden kestiğimi ve kurtulamayacağımı
düşünmüştüm. Ağrı kesici verir misiniz çok ağrıyor diyebildim. Hemşire “Merak
etmeyim serumun içinde var. Birazdan ağrınız geçecek, ben doktoru çağırayım”
deyip odadan ayrıldı. Çok şiddetli ağrım olmasa hemşire odadan çıkar çıkmaz
hastanede bir saniye bile durmam kaçardım ama Allah kahretsin ki bileğim sanki yeniden
kesiliyormuşçasına ağrıyordu. Yine de yataktan kalkmayı denedim. İlkinde yapamayınca
ikinci kez denemeye çalışırken kapı açıldı. Beni öyle gören doktor biraz önce
tanıştığım hemşire gibi hiç de nazik değildi. “Sizi kurtarmak için baya
uğraştık, çok kan kaybetmişsiniz lütfen bizi başa döndürmeyin. Şimdi polis
memuru sizin ifadenizi alacak” deyince yatağa yeniden uzanmak zorunda
kalmıştım. “Size ne olduğunu hatırlıyorsunuzdur herhalde? Dün intihara teşebbüs
etmiş bileğinizi kesmişsiniz. Bileğinizde dikişler var. Yarın bir komplikasyon
yaşanmaz ise hastaneden ayrılabilirsiniz der demez bu sefer de polis devreye
girdi.
“Geçmiş olsun kızım! Bana
anlatacakların vardır herhalde? Seni biri mi zorladı kendin mi yaptın? Sokakta
bir çöp bidonunun yanında bulunmuşsun. Kimliğin de yok.”
Yok memur bey, benim kimsem yok. Bir anlık sinir krizi. Şimdi pişmanım ama.
Bırakın beni gideyim.
İşte, ne kadar zorladılarsa sadece bu kadarını
anlatmıştım onlara. Zaten gerçekleri, yaşadıklarımı nasıl anlatabilirdim ki?
Sadece Sustum…