EVE DÖNÜŞ…
Bugün hastaneden taburcu olacağım.
Artık her anlamda iyi olduğumu söylüyor doktorlar. Bende kendimi daha iyi
hissediyorum ancak çok fazla konuşmamaya özen gösteriyorum. Çünkü bazen
konuşurken doğru kelimeyi bulamıyor yanlış cümleler söyleyebiliyorum. Bu bana
rahatsızlık verdiği ve sinirlendirdiği için evet, hayır gibi kısa cümlelerle
geçiştiriyorum. Kemal bana çok sabırlı davranıyor ve her seferinde “Ben anladım
hayatım ne demek istediğini merak etme, geçecek” diye moral veriyordu.
Erkenden gelmişti beni almaya.
Psikoloğum yaptığımız egzersizlerden Kemal’e de bahsetmiş evde de bunlara devam
etmemizi tembihlemişti. Kullanacağım ilaçlar hakkında da bilgi vermişti. Ben
bir yandan hastaneden ayrılıyorum diye seviniyordum ama bir yandan da
bilmediğim bir yere gidiyorum düşüncesi ile korkuyordum. Ama Kemal vardı onun
yanında kendimi güvende hissediyordum.
Kemal hastanenin önünde duran bir
taksiye işaret etti. Bana da park yeri bulamam diye araba ile gelmedim demişti.
Bindik ve yola koyulduk. O kadar heyecanlanmıştım ki, Kemal elimi sıkıca tutmuş
ve beni ne kadar çok sevdiğini söylüyordu.
Taksiciye Sahilevleri mahallesi, Ökmen sokağının sonu demişti. İçimden
demek ki evimiz orada diye düşündüm. Heyecanlanmıştım. Bir an evvel eve girip
kendimi test etmek istiyordum. Belki yaşadığım bu ev anılarımı ve hafızamı
canlandıracaktı. Taksiden inerken Kemal elimi tutup “Evimize hoş geldin
karıcığım” demişti.
Burası çok büyük ve güzel bir villa
idi. Bu kadar büyük bir ev olmasına aslında şaşırmıştım. Dışı böyle güzelse içi
nasıldır acaba diye düşündüm.
Kemal anahtarla kapıyı açacaktı ki
kapı birden açıldı. Orta yaşlarda bir kadın bizi kapıda karşılayıp “Hoş
geldiniz efendim” dedi. Kemal “Hayatım, bize evin tüm işlerinde yardımcı olacak
Emine Hanım. Çok güvenilir bir yerden referansla geldi. Senin yorulmanı
istemiyorum. Bahçe içinde ki
müştemilatta kalacak. Bunu hep istiyorduk bende sen gelmeden ayarladım. Hem
artık bebekte var, fazla yorulmaman lazım” demiş ve yine aklımdan geçen tüm
soruları cevaplamıştı. Zaten fazla sorgulayacak, konuşacak halimde yoktu.
Doktorlar bu halsizliklerin, baş dönmelerimin hem travmadan hem de hamilelikten
dolayı olmasının son derece normal olduğunu söylemişlerdi. İçeriye girer girmez
şöyle bir etrafı incelemeye başladım. Kemal’in anlattıklarından dolayı bazı
bilgilere sahip olmuştum ama halen bilmediğim ve merak ettiğim o kadar çok
şeyler vardı ki.
“Hatırlaman için sana istersen her detayı anlatayım
karıcığım. Burası salonumuz. Bu siyah koltukları hatırlıyor musun? Sen
seçmiştin. Akşamları televizyon seyrederken rahatça oturabilelim diye büyük
koltuk olmasını tercih etmiştin. Burası mutfağımız. Geldiğimizde burası yapılı
idi. Yani biz buraya bir şey yapmadık. Zaten eski ev sahipleri burada çok az
oturmuşlar. Evlendikten kısa süre sonra boşanmaya karar vermişler. Kadın zaten
çok çirkin ve çok şişman bir kadındı. Adam başkasına âşık olmuş. Evi
satıyorlardı bizde aldık.
Bu merdivenlerle aşağıya iniliyor.
Gördüğün gibi burada da salon var. Şu ikisi misafirler için yatak odası, diğeri
ise oturma odası. Mutfak, tuvalet, banyo her şey mevcut bu katta. Şuradaki
kapıdan da arka bahçeye çıkılıyor. Gel şimdi de yukarıyı gezdireyim sana.
Burası bizim yatak odamız. Bu katta da tıpkı aşağıda ki gibi üç oda var. Birisi
benim çizimlerimi yaptığım çalışma odam, diğeri ise senin çalışma odan. Burası
oturma odası idi ama artık bebek odası olacak. Evet burası da banyo. Seni ilk
günden yordum galiba. Ama doktordan tembihliyim ne yapayım. Her şeyi sana
gerektiğinde en baştan anlatmalıymışım. Doktorlar çok sıcak olmamak kaydı ile
bir duş alabileceğini söyledikleri için yemekten önce istersin diye
düşünüyorum. Bornozun kapının arkasında deyip beni yalnız bırakmıştı.”