21 Şubat 2018 Çarşamba

SUS...!/9.BÖLÜM

            9.BÖLÜM

 Tarçın...

Kuaförden çıktıktan sonra avm’nin en alt katında Çağrı ile gezerken gördüğüm petshop’a girdim. Burada da gördüğüm muamele aynıydı. Herkes beni işaret ediyor hemen önümden çekilmek için adeta yarışıyorlardı. Durumumu fark eden çalışan yardımcı olabilir miyim diyerek beni karşıladı. Ona bahçe için bir köpek kulübesi ve bahçede kalabilecek bana da dışarıda gezerken eşlik edebilecek bir köpek istediğimden bahsettim. Ellerinde sahibi yurt dışına gittiği için buraya bırakılan eğitimli bir alman çoban köpeği olduğunu söyledi. Sonra da, isterseniz sizi tanıştırabilirim deyip elimden tutup kafeslerin önünden geçirmeye başladı.
İşte geldik. Bu yakışıklı minik dostumuzun adı Tarçın. Yani erkek. Çok uslu sanırım sahibini özlüyor. Geldiğinden beri hiç havladığını görmedim. Ama bunlar sıcak kanlıdırlar. Çok çabuk alışırlar. Sevmek isterseniz verin elinizi birlikte dokunalım.
 Evet, birlikte onu sevmeye başlamıştık. Yine gözümü çaktırmadan açmış tepkisine bakıyordum. Sevilmek hoşuna gitmişe benziyordu. Bakımı hakkında hiç bilgim yok malum gözlerim de çok az görüyor yapabilir miyim deyince bana bilgi vermeye başlamıştı.  Haftada bir yumurta sarısı, günde bir elma ya da havuç verebilirsiniz. Kuru mama yedirmeye özen gösterin dışkısı daha katı olur kendisi de kokmaz. Size buradan birde kulübe verelim tam ona göre. İçi üşümemesi için özel bir kumaş ile kaplı. Rahatça sığabileceği büyüklükte. Daha fazla büyük kulübe olmaz zaten. Kendi nefesiyle kulübeyi ısıtması önemli. Aksi takdirde içine alışamaz. Şu an Tarçın bir yünden yapılmış yastığın üstünde yatıyor. Sahibi bu yastığa çok alışkın demişti. Şimdi biz bu kulübeye sizin bahçeye kurunca bu yastığı kulübenin içine koyarsak hemen onun üstüne yatmağa gideceği için kulübesine de hemen alışmış olacak. Sevdikleri şeyleri asla unutmazlar bu yaramazlar. Gerçi havalar sıcak yaz ama soğuk havalarda da bahçede kalabilirler. Kulübenin içi yazın serin tutan kışında sıcak tutan bir malzeme ile kaplı. Bazı oyuncaklarla onu ödüllendirebilirsiniz. Sizin için isterseniz seçebilirim. Haaaa, bu arada sizden başka ilgilenecek başka biriler var tabii değil mi?
O kaça evde tek başıma yaşadığımı güvenliğim açısından tehlikeli olabilir diye, evet tabii ki eşim ve çocuklarım var. Onlar sinemaya gittiler. Eve döndüklerinde sürpriz olsun istedim. Bu yüzden Tarçın’ı alıyorum. Bu da kredi kartım hemen ödemeyi yapalım ve hemen eve gidelim.
İşte Tarçın’ı alıp ve getirme hikayem böyle olmuştu. O geldiği gün kendimi daha güvende hissetmiştim. Gerçekten çok sakin bir köpekti. Adamın dediği gibi yastığını kulübenin içine koyar koymaz kulübesinin içine girivermişti. Uzun bir tasması vardı. İlk günlerde bu tasmanın takılı olmasının onun için daha iyi olacağını söyledikleri için tasmasını çıkartmamış ancak bahçede gezinebilmesi için de oldukça da uzun tutmuştum. Hemen verdikleri su kabına suyunu yem kabına da mamasını koymuş ve yemesini seyretmeye başlamıştım. Onu bir aydır da olsa bulunduğu yerden alıp buraya getirmek sonra da yalnız bırakıp içeriye gitmek içimden gelmediği için, ben de bahçede bulunan minderi alıp yanına oturmuştum.  Telefonumdan müzik açıp onun mamasını yemesini izlemeye koyulmuştum. Bir yandan da satıcının dediği gibi tüylerini tarıyordum. Onunla konuştukça sevdikçe onun da rahatladığını anlayabiliyordum. Akşama doğru onun için aldığım hareket ettikçe ses çıkaran top ve birkaç değişik oyuncaklarla onun dikkatini çekmeyi hatta bana tepki vermesini bile başarmıştım. Adamlar kulübe için en kuytu yeri seçmişlerdi. Büyük bir kum yığınını da bir köşeye dökmüş ilk çişini de oraya yapmasını sağlamışlardı. Bir kere gösterdikleri yeri hemen benimseyip kalkıp oraya çişini yapmasını hayretle izlemiştim.   
Ertesi gün sabah erkenden bahçeye inmiştim. Tarçın beni görür görmez havlamış bana doğru yürümüş ve kuyruğunu sallamaya başlamıştı bile. O kadar sevinmiştim ki çünkü bütün gece aklıma geldikçe pencereden bakmış acaba nasıl diye merak etmiştim. Elimde ki havucu görünce sevinmiş ve hemen yemeğe başlamıştı. Onu öyle görünce tasmasının pek de gerekli olmadığına ikna olup çıkartmıştım. Sanki bu hareketime sevinmiş gibiydi. Bahçede oraya buraya koşmaya başlamıştı. Her bir köşeye gidiyor sonra da tekrar bana doğru geliyordu. Çok hoşuma gitmişti onu öyle görmek. Zaman nasıl geçti bilmiyorum ama saatlerce bahçede onunla oynamış bundan da çok zevk almıştım. En önemlisi artık yalnız değildim. Ve korkmuyordum…








SUS...! /8.BÖLÜM


8.BÖLÜM

Sinop turu…

Sanki uzun zamandır böyle rahat uyumamıştım. Kendimi bir an tatile gelmiş gibi hissettim. İçimden acaba Çağrı uyanmış mıdır diye düşünürken aşağıdan seslerin geldiğini duydum. Çağrı o kadar da sessiz davrandım ama sanırım yine seni uyandırdım kusura bakma deyince içimden ne kadar da nazik diye düşündüm. Onca yıldır kocamdan böyle bir incelik hiç görmemiştim. Rica ederim, çok mu oldu uyanalı diyebildim? Valla özlemişim buraları hemen bahçeye indim. Dışarıda kahvaltı yapalım istedim. Ne dersin? Deyince bir kez daha kocamı düşündüm. O bana böyle dışarda kahvaltıya ne dersin diye soracak, imkanı var mı? Her şeye o karar verir ben de uygulamak zorunda kalırdım. Hem dışarda ilk sınavımızı da verelim bakalım o gözlüklerle nasıl davranıyorsun? Ben halen bu körlüğe gerek var mıydı diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Yani özgürlüğüme kaçayım derken bu kara gözlüklerle kendi özgürlüğümü kendim kısıtlamıştım. Hayatım boyunca böyle mi yaşayacaktım? Daha çok dikkat çekmez miydim? Ya da ben ne zamana kadar dayanabileceğim bu duruma? Sıkılmayacak mıyım? Kör olduğum için işim çevrem arkadaşlarım olmayacak mı? Ev satışından aldığım para bir gün suyunu çekmeyecek mi? Daha içimden bir sürü soru sorup cevabını arayacaktım ama Çağrı’nın hadi hazır mısın, demesiyle düşüncelerimi bir tarafa bırakıp acele ile giyinmek zorunda kaldım. Hemen çıktık. Çağrı beni denizi seyredebileceğimiz çok güzel bir yere getirmişti. Gözlükler gerçekten çok koyu renkli olduğu için gözümü açıyor etrafı çaktırmadan inceliyordum. İnsanın her zaman yaptığı şeyleri gerçekten beynin otomatik algısı sayesinde yapabildiğine şahit oluyordum. Yani kahvaltı yaparken ağzımın yerini gözlerim kapalı olmasına rağmen bulmam, suyu ya da çayımı içerken illaki bardağı görmem gerekmediğini anlıyordum. Ara sıra kaçamak gözlerimi açmam sayesinde de kendimi daha da rolüme kaptırıyordum. Çağrı’nın da beni izlediğini biliyor ona göre de hata yapmamaya gayret ediyordum.
            Sabah kahvaltısı için çıktığımız eve akşama doğru gelmiştik. Sinop’u gezmiş büyük bir alışveriş merkezinden de ev için alışveriş yapmıştık. Çağrı ile normal şartlarda arkadaş ya da sevgili olsaydık acaba nasıl bir ikili olurduk diye geçirmiştim içimden. Rahat ve samimi bir tipti. Uzun ve kaslı bir yapısı vardı. Şu her daim spor yapıp kas yapan fit adamlar gibiydi. Yemyeşil gözlü siyah saçlı yakışıklı biriydi. Okulda öğrenci iken daha neşeli görünüyordu ancak biraz değişmiş sanki yani daha ağır başlı olmuş. Belki de okulda ki neşesi o çıktığı kıza bağlıydı. Şimdi ise iş adamı. Evlenmiş ayrılmış, onun da hayatında bir sürü değişiklik olmuş. Ben bile ne kadar değiştim. Benim de eski neşemden eser yok. Bunları düşünürken Çağrı’nın da beni izlediği fark etmiş ve bundan utanmıştım.
            Bir ay sonra,
Bu eve geleli tam bir ay olmuştu. Çağrı her cuma günü geliyor pazar akşamı da İstanbul’a dönüyordu. Ben artık cuma günleri Çağrı’nın yolunu bekliyordum. Yemekler yapıyor safrayı kuruyor onu bekliyordum. Geç saatlere kadar oturup kah film izliyor kah sohbet ediyor hoş saatler geçiriyorduk. Ancak bana bu cuma ile pazar günleri yetmemeye başlamıştı. Yani her an yanımda olsun hatta hiç gitmesin istiyordum. Başka günler o kadar yalnız ve boş geçiyordu ki! Hele bu gece gördüğüm o kabuslardan sonra evde kalmayı hiç istememiş ilk kez dışarıya çıkmaya karar vermiştim. Hemen Çağrı’nın aradığı taksi durağından bir taksi istedim. Çağrı daha ilk gün bana saçlarını sarıya boyarsın demişti ama bunun üzerine düşmemişti. Ben de hiç istememiştim. Ama bugün bunu halletmeliyim diyerek ilk gördüğüm kuaför salonuna girdim. Beni elimde bastonlu görünce ne yapacaklarını şaşırmış bakakalmışlardı. Hemen onları kendilerine getirmek adına saçlarımı kısa kestirip sarıya boyatmak istiyorum malum uzun saçın bakımı zor oluyor da deyiverdim. Tabii buyurun sizi şöyle oturtayım bir saç kesimim var ondan sonra sizi alırım diyerek elimden tutup koltuklara oturttular. Ben de teşekkür edip beklemeye başladım. Aslında gözlerim açık onları izliyordum. Saçını boyatan ile kestiren iki kadın birbirlerine beni işret edip, yazık gözleri görmüyor gibilerinden bir şeyler söyleyerek beni izliyorlardı. Başkalarının benim onları görmediğimi sanarak arkamdan konuşmaları ilginç gelmişti. Derken saç kesimini bitiren adam yanıma yaklaşmış sizi alabilirim işim bitti deyince ayağa kalktım. Nereye gideceğimi bilmediğimi düşünen kuaför elini uzatıp, elimi tutarsanız sizi götürebilirim deyince itiraz etmeden denileni yaptım ve onunla beraber yürüdüm. Bunun gerçekçi olması içinde gözlerimi kapatmayı ihmal etmedim. Çok kısa kesmenizi istemiyorum. Ensemde küt kesim olsun rengi de tatlı ve canlı bir sarı olsun istiyorum dedim.

Kuaföre gelen herkes önce benim tam olarak görüp görmediğimi kontrol ediyor görmediğimden emin olduktan sonra da daha rahatça arkamdan işaret dili ile beni çekiştiriyorlardı. Çok rahatsız olmuştum ama gördüğümü de belli etmemem gerekiyordu. Tek amacım bir an evvel kuaförde ki işimin bitmesi ve buradan ayrılmaktı. Kuaför işi bittikten sonra saçınızın rengi ve kesim şekli size çok yakıştı diyerek beni aydınlattı. Ben de gözlerimi gizlice açıp aynadan kendime bakmıştım. Evet gerçekten bu renk ve kesim bana çok yakışmış daha da genç göstermişti.