8.BÖLÜM
Aslında olayları içimden değil de
yüksek sesle biriyle enine boyuna tartışmak istiyordum. Ama ona bunu anlatamazdım
çünkü bana engel olmaya çalışabilirdi. Bu yüzden, Hasan’ı yollayıp, bundan sonrasını kendim tek
başıma halletmeliydim. Ona dönerek, Hasan lütfen bana bir şey sorma! Al şu
anahtarı bin bir taksiye, benim arabamın yanına git. Senin arabanda bugün bende
kalsın. Yarın değişiriz. Belki yarın işe gelmem. Sen benim için bir izin formu
düzenlersen sevinirim. Benim biraz daha burada kalmam gerekiyor. Onunla ilgili
öğrendiklerimi sindirmem lazım, düşünmem lazım deyip ‘Yıkılan aşık’ rolüne
büründüm. Amacım sabaha kadar da olsa bu evin önünde beklemekti. Hasan’ın
yüzünde o kadar mutsuz üzüntülü bir ifade vardı ki bunu anlayabiliyordum, ama
yapacak bir şey yoktu bu oyuna devam etmeliydim. Sadece “Ağabey neye ihtiyacın
olursa zaman ve saat önemli değil, lütfen arayacakların arasında ilk beni koy
olur mu? Dikkat et!” demiş ve yanımdan uzaklaşmıştı.
Hasan’ın gittiğinden emin olduktan sonra
arabasının içine oturmuş binayı gözetlemeye başlamıştım. Ne bulacağım ya da bir
şey bulacak mıyım bende bilmiyordum, ama beynim cevabını bilmediğim sorular
sormaktan o kadar yorulmuştu ki; Saat dokuza geliyordu. Bugün zaten eve geç
girdiler birde o kadar şey yaşadılar niye bu saatte dışarıya çıksınlar ki diye
düşünürken, binanın ışıklarının yandığını fark ettim. Yanılmıştım gelen
onlardı. İkisi de gündüz ki hallerini geride bırakmış şuh bir kadına
dönüşmüşlerdi. Hele öldüğünü sandığım kadının yüzündeki morluklardan eser
kalmamıştı. Nazlı bu haliyle de çok güzel görünüyordu. Yine üzerinde güzel
bacaklarını ortaya çıkartan o minicik eteği, kırmızı topuklu ayakkabıları
üzerinde de giydiği bütün vücut hatlarını ortaya çıkaran bol göğüs dekolteli
askılı buluz ile çok seksi görünüyordu. Birkaç adım attıktan sonra yanlarına
bir araç yaklaştı. İçinde iki erkek vardı. Araca bindiler. İyi ki beklemişim
diye de kendi kendime söyleniyordum. Arkalarından devam etim. Nereye
gittiklerini ya da gidebileceklerini kestiremiyordum ama görünce çok da
şaşırmamıştım. Bu kıyafetle bu saatte markete gidecek halleri yoktu ya. Burası
İstanbul’un en lüks otellerinden biri idi. Birkaç saat önce tanıdığım endişeli,
korkulu, çaresiz bu iki kadından eser yoktu. İkisi de taksiden indikleri andan
itibaren otele gidene kadar hep gülüyor ve şuh kahkahalar atıyorlardı. Aslında
beni nereye geldikleri, ne yaptıkları ya da bana uymayan yaşam tarzları zerre
kadar beni ilgilendirmiyordu. Sürekli aynı şeyi düşünüp duruyordum. Kadın
ölmemiş... Ama niye öldü gösterildi? Ben aylardır kabusa dönen hayatımla
boğuşurken bunlar burada hayatlarını gayet mutlu şekilde yaşamışlar. Evet,
Nazlı için bugün kötü bir gündü. Arabasını satması gerekiyordu. O kadar ağladı…
Sızlandı...Oysa şimdi çok neşeli görünüyor. Çabuk atlatmışa benziyor. Bu böyle
olmaz! Ben bunun nedenini öğrenmeliyim. Gerçeği ortaya çıkarmalıyım…Ama nasıl..?