28 Şubat 2018 Çarşamba

SUS...!/16.BÖLÜM



16.BÖLÜM

Kurtuluş yolu…

Günlerden Perşembe, yarın Çağrı gelecek. Ancak ben daha bu işten nasıl kurtulacağımı halen bulmuş değilim. Annem dünkü konuşmamızda yarın sana müjdeli bir haber verebilirim kızım demişti ama detay vermemişti. Çıldıracaktım. Sabah erkenden kalkıp annemden gelecek telefonu beklemeye başlamıştım. Her gün bir aksilik olmadığı sürece iki saat de bir telefonumuzu açacak birbirimizi arayacaktık. Onun dışında da telefonu sessizde bırakıp saklayacaktık. Saat şu an tam sekiz. Eğer bir sorun yoksa birazdan annem aramalı.
İşte! Nihayet çaldı. Alo annem!
-Seral’im, yavrum nasılsın? Bir sorun yaşadın mı? Bir şeyden şüphelenmedi değil mi?
-İyiyim annem merak etme. Hiçbir şeyden şüphelenmedi. Sen nasılsın?
 -Bulduk yavrum! Kurtuluş yolu bulduk! Nasıl iyi olmayayım.
-Nasıl anne? Ne yolu?
-Şimdi beni iyi dinle yavrum! Eskiden bir tanıdığım vardı, Orhan abi. Ben zamanında onlara çok büyük bir iyilik yaptım. Eli kolu uzun biri. Ona gittim yardım istedim. Her şeyi anlattım. Eski günler hatırına kabul etti. Sana da bana da yeni bir kimlik ayarlayacak. Daha sonra ona biraz para yollayacağız. Kimlik çıkar çıkmaz ikimiz kaçacağız. Bizi kimsenin bulamayacağı bir yere gideriz. Belki Ankara’ya belki İzmir’e. Belki de daha küçük bir yere. Sen o güne kadar dikkatli ol. O adama hiç belli etme, şüphelenmesin. Hafta sonu o gelecek tabii yine görüşemeyeceğiz değil mi? Aklım sende kalacak ama bir fırsatını bulursan mesaj at ki iyi olduğunu bileyim. Ben seni arayamam yavrum. Şimdi de kapatmam lazım. Hadi Allah’a emanet ol kızım!
Annemle bu konuşmayı yapmak o kadar iyi gelmişti ki, ama hafta sonunu nasıl geçireceğimi de bilemiyordum. Hele Çağrı’ya hiçbir şey yokmuş gibi davranıp ona katlanmak zor gelecekti. Ama şu ayağımı incittim yalanı sanki beni kurtaracaktı. Ayağım ağrıyor deyip hem hiçbir yere çıkmayacak hem de sürekli yatıp onla muhatap olmayacaktım. Aksi takdirde onu sevmeye nasıl devam edip onunla aynı yatağa nasıl girerdim bunca yalandan sonra.
Gerçekten öyle de oldu. Hiçbir şeyden şüphelenmedi. Hatta kalk istersen başka bir doktora gidelim falan dedi. Yok sağ ol, yatsam iyi olacak deyip sürekli yattım.  Bu ağrılar normalmiş. Üstüne pek basmamam gerekiyormuş dedim. Neyse ki anlayışlı davrandı. Zaten bir an evvel gitsin de ben de şu ayağımda ki sahte alçıdan kurtulayım istiyordum. Pazar sabahı ayağım daha da çok ağrıyor deyip kahvaltı bile yapmadım. Öğlene kadar yataktan çıkmadım. O da baktı ki ben hiç yerimden kalkmıyorum erken yola çıkayım bari deyip İstanbul’a döndü.