KAZA GÜNÜ…
“O sabah bir iş toplantısına
yetişmem gerekiyordu. Seninle evde vedalaştık. Sende o gün dışarıya alışverişe
çıkacağından bahsetmiştin. Akşama doğru
defalarca seni aradım, mesaj attım bana geri dönmedin. Telefonunu evde
unuttuğunu düşündüm. Akşam eve geldim. Evde yoktun. Bekledim saatlerce
gelmedin. Karakola gittim. Yirmi dört saat geçmeden kayıp başvurusu
alamayacaklarını söyledikleri için tekrar eve geldim. Sabaha kadar uyumadan
seni merak içinde bekledim. Ertesi gün kayıp başvurusunu yaptım. Sonra da sana
bir arabanın çarpıp kaçtığını ve senin yoğun bakımda olduğunu öğrendim.
Günlerce uyanmanı bekledim. Birde sana çarpıp kaçan o kişilerin bulunmasını. Ama maalesef ki halen bulunamadı ve halen
aramızdalar.”
Kemal bunları anlatırken
gözyaşlarıma engel olamıyordum. Ama biliyordum ki benim iyiliğim için yapıyor.
Çünkü psikoloğum güzel anılarınızı, paylaştıklarınızı sık sık konuşun demişti.
Ama ben sadece dinleyen taraftım. Konuşurken doğru kelimeleri bulamamam, arada
konuşmaya çalışırken takılmam halen beni çok geriyordu. Kemal de bunu bildiği
için sorularına sadece evet, hayır, olur gibi kısa kelimelerle geçiştirmemle
bile yetinip mutlu oluyordu.
Sadece tek sorunum her uyuduğumda
gördüğüm ama bir türlü adlandıramadığım sonrada korku içinde uyandığım
kabuslarımdı. Aslında rahat uyumam ve bir an evvel iyileşmem için ilaçlarımı
Kemal bizzat kendi takip ediyor, bir dakikasını dahi geçirmiyordu.
İçtiğim ilaçlar yüzünden ne zaman
uyuyup uyanacağım hiç belli olmuyordu. Birkaç kere gecenin bir yarısında
gördüğüm rüyalar yüzünden uyanmış her seferinde de Kemal’i beni izlerken
bulmuştum. Bana gördüğüm rüyalar yüzünden çeşitli sesler çıkarttığımı o yüzden
uyandığını söylemişti. Kendisini de uyandırdığım için üzülüyordum ama elimde
değildi ki.
Eve geleli iki hafta olmuştu.
Hamileliğimle ilgili de pek bir sorun yaşamıyordum. Aslında hastaneye kontrol
zamanım da gelmişti, ama evden çıkıp hastane ortamına tekrar gitmek istemediğim
için ertelemiştim. Hastaneden aranıp da kontrolleriniz için gelmeniz gerekiyor
denilince daha fazla erteleyemeyeceğimi anlamıştım… Kemal bunun için bana neden
ısrar etmemişti…?