11.BÖLÜM
Sevgili olmak...
Yavaş yavaş merdivenlerden inmiş
Çağrı’yı mutfakta bir şeyler hazırlarken görmüştüm. Ne söyleyeceğimi nasıl
davranacağımı bilemediğim bir anda “Günaydın canım! Çok mu ses yaptım? Ama
acıkmıştım. Sana nefis bir menemen yaptım. Aslında yatağa getirecektim ama
yetişemedim. Bunu görünce hemen uyanacaksın eminim. Hadi gel diyerek elimden
tutmuş ve yanağımdan öpmüştü. Tam oturacaktım ki sandalyemi de çekerek kibarlığına
devam etmişti. Böyle bir davranışı evli kaldığım onca yıl içinde bir kez dahi
kocamdan görmemiştim. Bu davranışı ile kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Sadece teşekkür ederim diyebildim. O da bana
karşılığında hayatıma girdiğin için ben sana teşekkür ederim diyerek, gece
yaşadığımız anların önemini belirtti.
İşte o günden itibaren Çağrı benim
artık arkadaşım değil sevgilim olmuştu. Dünyanın sanki en mutlu kadını bendim.
Tek sorun ondan beş gün ayrı kalmaktı. Onu çok özlüyordum. O da beni özlediğini
söylüyordu. Ama böyle yaşamaya devam etmek zorundaydık.
Bir gün Çağrı’ya annemi çok
özlediğimi söyledim. Ne zaman getireceksin annemi söz vermiştin, artık dayanamıyorum
dedim. Tamam bu gittiğimde konuşup getireceğim dedi. O anki mutluluğuma ben
bile inanamamıştım. Bir yandan çocuklar gibi seviniyor çığlıklar atıyor bit
yandan da ağlıyordum. Bana yaptığı bunca güzel şeyden sonra, bir de annemi
getirecek olması ona olan saygımı sevgimi daha da artırmıştı. Sabaha kadar
heyecandan uyuyamadım. Sanki evde on kişilik yemek daveti yapacakmış gibi
yemekler hazırladım. Evli kaldığım onca zaman içinde bir kere bile annemi eve
yemeğe çağıramamıştım. Benim ailem gelmiyor senin ailenin de gelmesi gerekmez
deyip kestirip atmıştı. Yani ilk kez annem için bir şeyler hazırlıyordum. Bu
yüzden her şeyin eksiksiz olmasını istiyordum. Annemin bana, ne güzel şeyler
hazırlamışsın, yorulmuşsun yavrum, eline sağlık dediğini hayal ediyor kendimi
mutlu hissediyordum. Bir yandan da Çağrı ile olan durumumu paylaşmak istiyor
onun düşüncelerini merak ediyordum. Annem ileri görüşlü bir kadındı. Benim ilk
kez mutluluğuma şahit olacak ve adıma sevinecek diye ümit ediyordum. Ben artık
kocam için ölmüş biriydim. Hiç de yasımı tutan bir eş profili çizmemiş hatta gazete
de “Yakışıklı dul hoca kendine yeni bir aşk buldu” yazısıyla ve genç
sevgilisiyle boy boy poz verip nasıl hayatına devam ediyorsa benim de buna
hakkım var diye düşünüyordum. Üzülmemiş sadece çok çabuk unutmuş olması hemen
sevgili bulup bundan da çekinmemesi tuhaf gelmişti.
Saat yaklaştıkça heyecanım daha da
artıyordu. Hem sevdiğim adama hem de anneme kavuşacaktım. Yerimde duramıyordum.
Ama olmadı…Resmen yerime çakıldım,
dondum kaldım yani. Çağrı yalnızdı. Yıkılmıştım. Annem kocasını terk etmek
istemediğini söylemiş ve gelmemiş. Oysa ben günlerce bu anı beklemiştim. Anneme
bir anlam verememiştim. Hiçbir zaman üvey babamla mutlu olmadı ki. Şimdi tam
ondan kurtulmak için eline bir fırsat geçmişken niye yapmadı? Niye gelmedi? Doğruyu söyle lütfen Çağrı! Başka bir şey yok
değil mi? Çağrı yüzüme sevgi ile bakmış “Özlemen bile çok güzel. Beni de böyle
özlüyor musun?” Deyivermişti. Sonra da Merak etme daha sonra tekrar annenle
konuşup ikna etmeye çalışacağım sözüyle kendime gelmiştim.
Çağrı gideli bir gün olmuştu. Artık
onu beklemek bana daha da zor gelmeye başlamıştı. Bütün günüm Tarçın’la
geçiyordu. Tam mamasını almış bahçeye gitmiştim ki Tarçın’ı göremedim. Tarçın
oğlum neredesin diyordum, sesi geliyordu ama kendisi yoktu. Birkaç kez
çağırmama rağmen gelmeyince ben o tarafa gitmeye karar verdim. Daha önce arkaya
hiç gitmemiştim. Böcek yılan falan olur diye korkuyordum. Bahçe çok büyüktü. Çağrı
da bana fareden korkarsan o tarafa gitmeni tavsiye etmem demişti. Gerçekten ödüm
kopardı fareden. Ama Tarçın’dan kuvvet alarak arkaya doğru ilerledim. Depo
görünüyordu. Bir yandan Tarçın diye sesleniyor bir yandan da yürüyordum. Evet
Tarçın’ı görmüştüm. Bir yeri kazmaya çalışıyordu. Yaklaştım. Ne yapıyorsun”
oğlum demeye kalmadı gördüğüm şey karşısında dehşete düşmüştüm. Kazmaya
çalıştığı yer kocaman bir toprak yığını idi. Tarçın’ın bir ucu ağzında diğer
ucu da toprağın içinden çekmeye çalıştığı şey sanki bez daha doğrusu bir fulara
benziyordu. Üzerinde de bariz kurumuş kan izleri vardı. Tarçın çekmeye
çalışıyor ama tamamını çıkartamıyordu. Tarçın’ın ağzından fuları kurtarıp ben
de çekmeye çalıştım ama ben de beceremedim. Anlam vermeye çalışıyordum ne
olabilir diye. Birden oranın mezar olabileceğini düşündüm ve çok korktum. Neredeyse oracıkta bayılacaktım. Gerçekten
mezar olabilir mi? Mezar ise kimin mezarı? Burada ne işi var mezarın? Çağrı
bundan hiç bahsetmemişti. Bunu öğrenmenin bir yolu var diye düşünerek
Tarçın’dan da güç alarak toprağı kazmaya devam ettim. Ancak elimle bunun zor
olduğunu fark edip kazmak için bir şeyler aramak için depoya girdim. Gerçekten
Çağrı’nın dediği gibi içi odun, kömür torbaları ve bir sürü kutu ile doluydu.
Ne ile kazabilirim diye dolaşırken bir kürek gördüm. Tam da aradığım şey bu
idi. Hemen alıp toprağı kazmaya başladım. Gördüklerime inanamamıştım...