TELEFON (Verda )
Ağrıyan yerlerim uyuşuyor. Sanki beynimde öyle.
Hissetmemeye başladım galiba. Bir şeyler
yapmak için güç bulamıyorum kendimde. Bağırmak istiyorum ama sesimde çıkmıyor.
Ağırlaşıyor sanki gitgide bedenim. Denizin dibine en dibine çakılır gibi. Hareket edemiyorum
çırpınsam çıkabilirim sanki ama uyuşuyorum. Neden hala kimse gelmedi? Eğilip
bana bakan kadınla adam kimdi? Ayaklar, sadece yürüyüp giden ayaklar ve bir
leke. Evet evet bir leke. Belki de doğum lekesidir. Ne diyorum ben ne
saçmalıyorum? Zihnim karışık. Odaklanmalıyım buradan kurtulmaya. Onlar mı
çarptılar bana? Neden gördükleri halde hala gelmediler? Bırakıp kaçtılar mı
beni? Yalvarırım biri duysun, görsün beni. Başka kimse yok mu? Beynimin hızla
çalıştığı gibi keşke sözcüklerde çıksa ağzımdan. Bir bağırabilsem, sesimi
duyurabilsem…Uyuşuyorum zihnimde duruluyor. Gözlerim! Gözlerim kararıyor.
Karanlığa boğuluyorum…Beni çekiştire çekiştire çıkardılar sıkıştığım yerden.
Arabaya koyuyorlar bir çuval gibi hem de bagaja…
Üşümeye başladım. Zorlayarak açabiliyorum gözlerimi. Bir
ses, derinlerden bir ses geliyor. Tanıdık bir ses ama ne sesi? Telefonum evet
telefonum bu. Titreyen de ben değilim telefonum. Nasıl ulaşacağım? Hadiii
yapabilirim. Sadece uzanmam gerekiyor. Ama önce uyuşan kolumu bulmalıyım.
Kapanmasın lütfen kapanmasın. Kahretsin gitti ses. Ben hareket edene kadar
kapandı. Lanet olsun! Her zaman üst üste çalan telefonum hadi. Tekrar çal…
Çalıyor... Evet bu sefer hızlı davranmalıyım. Üst üste
aradığına göre annemdir. Canım annem ben arayamadım o aradı beni.
Hissettirmiştir bile. Anneler hisseder, hele benimki… Söylesem yerimi hemen
koşar gelir. Yıkar ortalığı. Beni görüp de bırak gidenlere de sorar hesabını.
-Alo anne! Yardım et!