11 Nisan 2018 Çarşamba

GAVAT'A GIRAVAT/ 14.BÖLÜM



14.BÖLÜM

Ben bir Kraliçeyim…

Mihriban bir ay öncesine kadar bir kız arkadaşıyla beraber kalıyormuş ama kız okulunu bitirip memleketine dönünce o da yalnız kalmış. Ama masrafları paylaşmak adına iyi ve güvenebileceği bir ev arkadaşı arıyormuş. Eee kısmetimde varmış ve ben tuttum. Kirası altıyüz liraydı. Yarı yarıya paylaşacaktım. Onun dışında ki tüm masrafları da tabii. Öyle sıcak öyle doğal biriydi ki hemen kanım kaynamıştı. O da beni sevmiş ve kabul etmişti. Çünkü daha eve ilk adım attığım andan itibaren ona dürüst olmuş her şeyi eksiksiz anlatmıştım. Beni gözyaşları içinde dinlemişti. Ben buyum dedim ona. Yıllarca bu bana biçilen hayata boyun eğdim ama artık kendim için yaşamak istiyorum hem de insanca dedim. Takdir etti beni. Tamam dedi. Sana bir işte buluruz. Okula da kayıt için araştırma yaparız dışardan liseyi nasıl okuyacaksın bakarız ben de sana elimden geleni yaparım dedi. Yaptı da. Sanki senelerdir arkadaşmışız gibi ya da yeğeni ya da kardeşiymişim gibi davrandı bana. Önce boşanma davası açmama yardımcı oldu. Kısa bir süre sonunda boşanma gerçekleşti ve ben boşandım. Mutluluğumu tarif etmeme kelimeler yetmeyecekti. Şimdi kendimi daha da özgür hissediyordum. Ama yapacaklarım daha bitmemişti. Mahkemeye adımın ve soyadımın değiştirilmesi için müracaat ettim. Çünkü ne ailemin ne de ayrıldığım o gava.. beni bulmasını istiyordum.  Bana Çilem dendikçe çektiğim çileler aklıma tekrar tekrar geliyordu. Can güvenliğim yok dedim adımı istemiyorum yeni bir hayata başlamak istiyorum beni kurtarın dedim. Nihayet bunu da başardım ve Ece Yılmaz adını aldım. Birkaç gün Mihriban ile düşündük acaba hangi ismi alsam diye. Sonunda kendimi artık bir kraliçe gibi görmek, hissetmek istiyorum o yüzden Ece olsun demiştim. Yılmaz soyadını da bana Mihriban uygun görmüştü bundan sonra ki hayatın boyunca hiçbir şeyden yılma diye.
Evet, artık ben Ece Yılmaz olmuştum. Ben yirmi yaşında idim o ise yirmi iki. O üniversite üçüncü sınıfa geçtiğinde ben de liseyi açıktan bitirdim. O da öğretmenlik okuyordu. Akşam okula gidiyordum gündüzleri işe. Tam üç senedir bir lokanta da garson olarak çalışıyorum. Patronum tam bir baba gibi davranıyor bana. Tabii babalığın nasıl olduğunu ilk ondan görmüş öğrenmiştim. İlk zamanlar öyle sıradan davrandı bana. Ben işimi yapıyor işim olmadığında da bir köşeye çekilip kitabımı açıp ders çalışıyordum. Ta ki o güne kadar…