İçlerinden birinin yere
yığıldığını gördüm. Etrafındakiler de benim geldiğimi görünce onu orada öylece
bırakıp birden kaçmaya başlamışlardı. Adeta donup kaldım. Ne olduğunu anlamak
için iyice yaklaştım. Yere yığılan kadının karnından bıçaklandığını gördüm.
Gözlerime inanamıyordum. Daha önce hiç yaralı birini görmemiştim. Ne yapacağımı
da bilemedim. Sadece korkudan ağzımın kuruduğunu hissedebiliyordum. Kadın bana
gözlerini dikmişti. Zavallı kadın acı çekiyordu. Elini uzatınca bende istem
dışı elini tuttum. Ellerim kan olmuştu. Ama bıçağa elleyip ellediğimi falan
hatırlamıyorum. Sonra aklıma 155’i aramak geldi. Aradım neler söyledim o
panikle pek hatırlamıyorum ama adresi verdiğimi hatırlıyorum. Aslında bir an
evvel oradan uzaklaşmak istiyordum ama “Polisler biz gelene kadar sakın oradan
ayrılma!” dedikleri için kıpırdayamamıştım. Biraz sonra 155 polis ile ambulans
geldi. Oh be, kurtuldum olayı anlatacağım ve eve gideceğim derken, polisin biri
bana taktığı çelme ile beni yere düşürdü. Ne oluyor dememe fırsat bile
bulamadan birde ellerime takılan kelepçe ile nerdeyse bayılacaktım. Bir yandan
da arkadan konuşulanları duymaya çalışıyordum. Kadının ölmediğini ama durumunun
kritik olduğunu, polisin savcıya
söylediği sözlerden anlamıştım. Bu arada ben de sesimi duyurabilmek için, beni
halen çekiştirmekte olan polise ben suçlu değilim, tanığım diye bağırdım. Ben
yapmış olsam 155’i arar sonra da polis gelene kadar bekler miyim? Diyordum da anlatamıyordum...
Sonrası malum. Karakol, ifade
polisler, savcı. Bir anda kabusa dönem hayatım. Aileme haber vereyim, dedim de
çok sonra lütfedip karakol telefonundan aramama izin verdiler. Gecenin üçü
annemlerin ödleri patlayacak ama yapacak başka şey de yok...Gelin beni
kurtarın, ben suçsuzum. Ben sadece tanığım diyebildim.
Dedim de zavallı anacığım o
saatte telefon çalınca korkudan mahvoldu. Polisler bana inanmıyor ama neyse ki
ailem ve arkadaşlarım benim yanımda, inanıyorlar benim suçsuzluğuma. Bu arada
inşallah zavallı kadın ölmez diye dua ediyorum. Hayatım onun ellerinde. Ölmez
ise o anlatır benim yapmadığımı. Ama ya ölürse o zaman ben ne yaparım..?
Cemil hatırlattı hemen bir avukat
tutalım diye. Gerçekten çok çaresizdim. Hemen tuttum. Allahtan avukat yaman
çıktı. Buldu tüm sokağın kamera kayıtlarını polisten önce buldu ve sundu
onlara. Bu olayın olduğu günün sabahı herkes evinde ki kameraları sökmüş
korkudan. Ama avukatım diyorum ya onları ikna etmenin yollarını bulmuş.
Görüntülerde beş kişi varmış. Yalnız yüzleri sokağın çok karanlık olmasından
dolayı belli olmuyormuş. Üçü erkek ikisi
kadın. Yaklaşık on dakika orada durup konuşmuşlar. Ama ilerleyen dakikalarda
konuşma biraz sertleşmeye hatta kavgaya dönüşmüş. Sonra birden bire kadının
karnını tutup yere yığıldığı görülüyormuş. Ne yazık ki bıçaklanma anı ve
özelliklede kimin bıçakladığı anlaşılmıyormuş. Bende o arada kadına iki üç adım
uzaklıktaymışım. Benim yüzüm bile belli olmuyormuş. Sonra görüntülerde benim
kadının üzerine doğru eğilmem, karnını, elini tutmam, telefonla konuşmam
varmış. Görüntüleri ne yaptılarsa netleştirememişler. Yani en azından ben daha
gelmeden önce kadının bıçaklandığı ve yığıldığı anlaşılınca kurtuldum.
Kurtuldum da…Niye halen vicdanım beni rahat bırakmıyor? Halen komada olan kadının
ailesi yalvarıyor bana, ne olur sen hatırla bir ipucu ver diye. Küçük bir
çocuğu da varmış. En çok da ona üzülüyorum. Evet, gördüm, baktım, kayıt ettim
ama birleştiremiyorum. Kadın hayat kadınıymış. Olsun hayat kadını olsa da
neticede insan. Ona yardım etmem lazım. İlk önceleri benim kaderim onun
ellerinde idi şimdi ise onun ki benim ellerimde. Böyle düşündükçe de daha da
korkuyorum. Onları buldurmadan, hatırlamadan bana rahat yok.
Hadi bu güne kadar hep övündüğüm
beynim, şimdi sana her zamankinden daha çok ihtiyacım var. Lütfen hatırla…