29.BÖLÜM
İstanbul’a dönüş…
Aradan bir süre geçti. Mustafa’nın
katillerini bulmam hayatımda yeni bir sayfa açmış biraz olsun beni rahatlatmıştı
ama yeterli olmamıştı. Çağrı hakkında bildiklerimi ortaya koymazsam vicdanım beni
sürekli rahatsız edecekti. Sürekli aynı soruyu soruyordum kendime. Ya Çağrı
karısını öldürdüyse? Annesi bile damadını haklı buluyor, aldatılmış terk edilmiş
mağdur koca gözü ile bakıyor. Ya gerçek böyle değil ise? O mezar da yatan ya Ece ise? Ben bunu bile
bile susacak mıyım? Mustafa’yı kimin bıçakladığını söyledim katillerin
bulunmasını sağladım. Peki Ece ‘ye ne olacak?
Bu sorular günlerce beynimi yedi
bitirdi. Annemle konuştum. Tamam haklısın kızım ama Çağrı senin peşini bırakır
mı sanıyorsun? Eli kolu uzun biri, ya bulursa bizi? Kendini belli etmeden olayın
çözülmesine yardımcı olsan dedi. Olur dedim. Ancak bunu yapabilmem için
İstanbul’a gitmem gerekecekti. Annem seni yalnız göndermem dedi. İkimize de
uçak bileti aldık. Tarçın’ında kulübesine üç dört gün yetecek kadar mamasını ve
suyunu koyduk. Zaten dönme işimiz uzun sürecek olursa güvenliktekileri arar su
ilavesi ile mama koymasını isteyebilirdim çok tatlı çocuklardı. Onu bırakmayı
istemiyordum ama yapacak başka bir şeyde yoktu. Artık iki tane kimlik kartıyla
dolaşır olmuştuk. Yani biri Çağı’nın aldığı kimlik diğeri ise annemin ikimize
çıkarttığı kimlik. Evde hazırladığımız bir zarfın içine gazeteden kestiğim
harflerle “KIZINIZ ECE KAÇMADI. ÖLDÜRÜLDÜ. KOCASINA SORUN. SİNOP” yazısını
yapıştırdım. Bunu birçok filmde görmüştüm. Yani kimliğini gizlemek isteyen kişi,
işte el yazımdan kimliğim anlaşılır diye korktuğu için gazeteden kestiği
harflerle not yazıyor öyle gönderiyordu. Birde İzmir Özdere’den gönderemezdim
bu notu. Sonra annemle beraber küçük bir pansiyona geçtik. Amacım birkaç gün
burada kalıp neler olabileceğini görmekti. Çünkü Ece’nin ailesi bu notu alıp da
susacak bir aile değildi. Mutlaka polise bu notu göstereceklerdi. Yani ben arı
kovanına çomağı sokmuştum ve bekleyecektim. Annem benimle nerede olursa olsun
sorun etmiyor aksine gözümün önümde ol bana yeter diyordu. Benim tahminime göre
bir iki güne kadar bu olay patlak verirdi.
Evet, tamda böyle oldu. Tam iki gün
sonra tüm medya bunu konuşuyordu. Bütün her şey yeniden ortaya konuldu araştırılıyor
deniyordu. Çok heyecanlanmıştım ama olmadı, planım tutmadı. Çünkü Çağrı’nın
avukatları hemen bir açıklama yapmış bu bir komplodur, iftiradır falan
diyorlardı. Karısının o eve hiç gitmediğinden bahsediyorlardı. İsimsiz gelen
bir nota kim inanır diyorlardı. Ardından Çağrı’nın Sinop’ta ki evine kadar
ulaşıldığını ama hiçbir şey bulunamadığını söylüyorlardı. Annemle ikimiz
şaşırmıştık. Tamam eli kolu uzun biriydi ama Sinop’a kadar ulaşıldıysa o mezarı
nasıl bulamazlar? Allah’ım kafayı yiyecektim. Sonunda annemle oturup bir plan
yaptık. Bu plana göre,