UYANMA ZAMANI…
Bütün gece Kemal’i izledim. Onu
anlamaya tanımaya çalıştım. Ben onunla evlenmeden önce hamile kaldığıma göre
demek ki onu çok sevmiş ve birlikte olmuştum. Onun da bana olan sevgisini
görüyordum. Peki, yolunda gitmeyen ne idi? Neden her yaptığını şüphe ile
karşılıyordum. Benim bunu bir an önce çözmem gerekirdi, ama nasıl...?
İşe ilk bana verdiği ilaçları
içiyor gibi görünüp içmemekle başladım. Sanki birkaç gün içinde kendimde
farklılıklar sezmiştim. Örneğin her gün kabuslarla uyanmıyordum. İştahım daha
açılmıştı. Çünkü bebek için de kendim içinde yeterince yemiyordum. Sonra Aynı
evde yaşadığım arkadaşımı hatırlamam beni ümitlendirmiş, hafızamı zorlamaya
başlamıştım. Kemal’in sakın bensiz dışarıya çıkma tembihlerine rağmen, o evden
çıkar çıkmaz en azından bir yarım saat yürüyüş yapıyor kendimi daha zinde
hissediyordum. Sonra Kemal’in söylediklerine, yaptıklarına daha dikkat ediyor
onu tanımaya hatırlamaya çalışıyordum.
Bir gün Kemal iş için iki günlüğüne
Ankara’ya gideceğinden bahsetmiş ve beni Emine Hanım’a emanet etmişti. Dışarıya
çıkmamam konusunda da sık sık tembihlerde bulunmuştu. Ama daha o hava alanı
için taksiye bindiği an bende üzerimi değiştirdiğim gibi okuluma gitmiştim.
Kemal’in evi araması durumunda Emine Hanım’a uyuyor bahanesiyle oyalamasını
istemiştim. Evet, okulumu sınıfımı hatırlıyordum. Daha bu öğretim yılında mezun
olduğuma göre okulda mutlaka tanıdık birilerine rastlayacaktım. Yani ümit
ediyordum. Dolaşmaya başladım. Acıktığım için bir şeyler yemek için yemekhaneye
gittim. Sırada beklerken birilerinin konuşmalarına kulak misafiri olmuştum.
Sesi o kadar tanıdık gelmiş ti ki kafamı o tarafa çevirip sesin sahibini
bulmaya çalıştım. O da bana bakmış ve bağırarak “İnanmıyorum! Sumru! Sen
nereden çıktın?” demişti, evet hatırlıyordum. Bu aynı bölümden ancak farkı
dönemlerden tanıdığım Seren idi. Aylar sonra tanıdık birini görmekten dolayı
heyecanlanmıştım. Kucaklaştık. Bir masada oturduk ona başımdan tüm geçenleri
anlattım. Çok üzülmüştü.
Konuşmamızın bir yerinde bana,
senin şu beraber kaldığın arkadaşın vardı ya Şermin, öldüğünü biliyorsun değil
mi diye sorunca beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Halbuki; Kemal bana onun yurt
dışına gittiğinden hatta benimde ona kırgın olduğumdan bahsetmişti. O da
gazetede okumuş bir saldırıya uğramış kafasına aldığı darbe sonucunda ölmüş.
Bir sokak arasında bulunmuş. Duyduklarıma inanamamıştım. Canım arkadaşım ölmüş
müydü? Ağlamaya başladım. Seren bu
haberi verdiğine çok pişman olmuş defalarca özür dilemişti. Gazetede
okuduklarını anlatmaya devam ederken birden ölüm tarihi dikkatimi çekmişti.
Benim hastaneye bırakıldığım gün. Kemal bana neden yalan söylemişti...?
Arkadaşıma ne olmuştu…? Bu iki tarih bir tesadüf müydü…?