33.BÖLÜM
Gizli
oda…
Burası kocaman gizli bir oda idi. Bir sürü kutu vardı. Bu
kutuların bazıları bana tanıdık gelmişti. Sinop’ta ki evde görmüştüm bunları. İçlerini
şöyle bir karıştırdığımda kadın kıyafetleri ile eşyalarının olduğunu gördüm. Ece’nin
eşyalarıdır diye düşündüm. Yalnız en ilginç olanı bir çantanın içinde deste
deste paraların olmasıydı. Kim bu kadar parayı evinin gizli bir bölümünde
saklar ki? Bu para Ece’nin annesinin bahsettiği para olabilir mi? Yani Ece bir erkekle
kaçtı tüm parasını çekmiş demişti. İçinde de Ece’nin bankadan çektiği para
dekontları var. Aman Tanrım! Ece bu parayı çekmiş sevgilisiyle kaçmış olsa bu
dekontların ve paranın Çağrı’nın evinde ne işi var? Ben tam bunları düşünürken
yukarda bir ses duydum acele ile tam odadan çıkacaktım ki kapı kendiliğinden
kapanıverdi. Hem de birden ve süratle. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kapının kolu ve
anahtar deliği olmadığı için içerde kalmıştım. Beni Çağrı burada bulsa bir türlü,
bulmasa bir türlü diye düşünürken, bulamamasının daha kötü olacağına kanaat
getirip korkudan ağlamaya başladım. Çünkü beni bulamazsa burada ölebilirdim.
Ama bulduğunda da gizli odasını bu paraları bu dekontu gördüğüm için beni
öldürebilirdi. Burada ölmeye niyetim yoktu. Kapıyı yumruklayıp ses çıkartmayı
denedim. Ama sonuç alamadım. Birden kapıya doğru iyice yaklaştığımda dışarısını
görebildiğimi fark ettim. Çağrı merdivenlerden aşağıya inmiş sağa sola bakıyordu.
Birden Asya diye bağırdığını duyunca onun da beni duyacağını ümit ederek
buradayım Çağrı deyip kapıyı yumrukladım. Ama sanki Çağrı beni duymuyordu.
Şöyle bir odaya bakıp hızla yukarıya çıktı. Defalarca kapıyı yumrukladım
bağırdım ama netice aynı. Sonunda bu odadan dışarıya ses gitmediğini anladım.
Ama ben halen yukarıdan Çağrı’nın bana seslendiğini duyabiliyordum. Burası ne
garip bir oda idi ve ne amaçla yapılmış olabilirdi ki? Dışardan bakıldığında
tablo, içeriye girince kocaman bir oda. Kapıyı yumruklamaktan ağlamaktan o
kadar bitkin düşmüştüm ki ne ara uyuya kalmışım bilemedim. Uyandığımda yerde
yatmaktan her yanım ağrıyordu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Kapıya
yaklaştığımda her yerin karanlık olduğunu görünce havanın karardığını
anlamıştım. Acaba Çağrı benim için ne düşünüyordu. Yeniden onu terk ettiğimi
falan mı? Peki annem ne olacaktı? Ben onu her gün arıyordum. Şimdi aramazsam
annem ne düşünecekti. Belki benim öldüğümü düşünecek kahrolacaktı. Yine de
annem tek ümidim idi. Yoksa burada diri diri ölüme gidecektim. Bir seçenek daha
vardı o da Ayşe’nin buraya iki gün sonra geldiğinde tekrar bu odaya herhangi
bir sebeple girmesi. Peki ben iki gün dayanabilecek miyim?