16.BÖLÜM
Kendime verdiğim söz…
Mihriban ilk defa okul çıkışı iş
yerime gelmiş Ali abi ile tanışmıştı. Ali abi arkadaşına bir şeyler ikram
etsene kızım dediğinde Mihriban, aç değilim teşekkür ederim, ama o meşhur
tatlınızdan yerim valla dediğinde Ali abi göz göze gelmiştim. Çünkü, o sonra acıkınca yerim deyip ayırdığım
yemekleri aslında Mihriban’a götürdüğümü anlamıştı. Ona yalan söylemiş gibi ya
da bir suç işlemiş gibi kendimi kötü hissetmiştim. Sonra beni mutfağa çağırıp
sarılıp çocuk gibi ağladığını hiç unutamıyorum. “Sen ne güzel bir çocuksun!
Bunca pisliğin arasında nasıl böyle temiz kalabildin kızım! Sana buradan ne
istersen istediğin keder ye dememe rağmen sen yemeğini arkadaşınla mı
paylaşıyordun? Ben bunu nasıl anlayamadım?”
O günden sonra eğer Mihriban
lokantaya okul çıkışı yemek yemeğe gelmez ise onun yemeğini Arif ustaya
söyleyip sefer taslarına koyduruyordu. Ben eve giderken de sefer tasını elime
tutuşturup Mihriban kızıma selam söyle gözlerinden öperim diyordu. Yani Ali abi
sadece benim değil Mihriban’ın abisi de olmuştu.
Evet onca pisliğin arasında sadece
benim çocukluğumu kirletmişlerdi. Ama geleceğimi temiz tutmaya ve o pisliklerle
mücadele edeceğime söz vermiştim. Hukuk okuyacak en üst mertebeye kadar
yükselecektim. Liseyi açıktan da olsa bitirmem, iş yerim deki huzurum Mihriban
gibi bir dosta kavuşmam beni o kadar motive ediyordu ki bu değerleri
kaybetmemek için daha da gayret ediyordum. Mihriban bana şaşırıyordu. Kafan ne
güzel çalışıyor valla okumazsan yazık edermişsin kendine ne anlattıysam hemen
anlıyorsun diyordu. Bu beni daha da motive ediyordu. Hayatım, işim ve evim arasında geçiyordu ama
hiç şikayet etmiyordum. Çünkü kendime söz vermiştim. Hayatımı zehir edenlerden
öcümü alacaktım.