9 Mart 2018 Cuma

SUS...!/26.BÖLÜM



26.B ÖLÜM

O ev…

Şu an kapılarının önündeyim. Müstakil bahçe içinde bir ev. Giriş kapısını görebiliyorum. Kapıda bir sürü terlik ayakkabı var. İçerinin dolu olduğunu anlıyorum. Keşke biri dışarıya çıksa da bir şeyler öğrensem diyorum. Evet, tam da istediğim oldu. O gün hastane de feryat eden küçük kızı görüyorum. Bahçe kapısına doğru ilerliyor. Tam yanımdan geçiyordu ki kolundan tuttum. Canım burada bakkal nerede diyorum. Ben de oraya gidiyorum şu tarafta diyor. Ben de seninle gelebilir miyim deyince sessizce bana bakıyor bir şey demiyor. Ama konuşturmam lazım.
-Evinizde misafir var galiba kapı ayakkabı doluydu.
-Onlar misafir değil. Babama dua ediyorlar.
-Öyle mi, babana ne oldu ki?
-Babamı öldürdüler.
-Evet duymuştum canım çok üzüldüm. Kim yapmış peki bulundu mu?
-Hayır, annem polisler bulacak diyor.
-İnşallah canım.    
Bunları söylemişti o küçücük bedeniyle ama, duruşu, bakışı, anlatışı o kadar da minik değildi. Yani kendine ağır gelmişti belli ki.  O minicik bedeni omuzları çökmüştü sanki acıyla.  Bana bunları söylerken bile sesi titriyor gözyaşlarını içine akıtıyordu adeta. Aldı şekeriyle çay paketini eğdi başını öne, uzaklaştı yanımdan. Bense öylece bakakaldım arkasından.
Hele bakkala şekerle çayı deftere yazacakmışsınız annem sonra verecek dedi ya, bunu duyunca içim daha da parçalanmıştı. Bakkala sanki bilmiyormuş gibi bu çocuğun babasına ne oldu diye sordum. Öldürdüler zavallıyı. Bir markette çalışıyordu. Çok iyi dürüst biriydi. Yıllardır bu mahallede oturur. Kimseye zararı olmaz kendi halinde biriydi. Markete gece iki kişi gelmiş ya kasayı aç ya da canını alırız demişler. Zavallı Mustafa parayı vermemek için mücadele etmiş. Polise bildirmiş. Ama ellerinde delil olmadığı için bir şey yapılamamış. Adamlar buna kinlenmişler. Karısına söylüyormuş dikkatli olun diye.  Polise de demiş beni takip ediyorlar diye. Sonunda bir yerde sıkıştırmışlar bıçaklamışlar işte. Kimin yaptığı belli ama delil yok anlayacağın. Kadıncağız kaldı iki küçük çocukla ortada.   
Sizce bulunur mu katilleri dedim market sahibine. “Valla tahmin ediliyor. Var buralarda böyle haraççılar. Yediler çocuğun başını. Ama korkuyor herkes susuyor yani anlayacağın. Benden bile haraç alıyorlar. Ben bile susuyorum. İstersen verme. Sabah bir gelirsin dükkanım yerle bir edilmiş. Ben eski polis olmama rağmen baş edemiyorum veriyorum. Bana bir şey yapmasalar aileme zarar verirler. Adına da haraç istiyorsunuz alın demiyorum da hadi çocuklar ben sizin dedeniz sayılırım birer kendinize hediye alın benden deyip veriyorum. Ben de içime sindiremiyorum. İşte kesin onlardır diyoruz ama ispatımız yok. Kaç kişinin ocağını söndürdüler.

SUS...! /25.BÖLÜM


Yolculuk…  

Bir çanta dolusu para, yeni kimliklerimiz ve Tarçın ile yeni hayatımıza doğru yola çıkmıştık. Yolculuğumuz çok uzun sürdü. Anneme önce bu yaralanma işinden bahsetmeyecektim ama evin önünden ayrılırken taksiye eşyalarımızı taşımak zorunda kalınca dikişlerimi riske atmamak için söylemek zorunda kalmıştım. Yol üstünde birçok kez motellerde mola verdik dinlendik. Ama annemin ısrarı üzerine bir sağlık ocağına uğrayıp pansuman yaptırdık ve yolumuza devam ettik. Sonunda Özdere’ye gelmiştik. Hemen bir otele yerleştik. Birkaç saat dinlendikten sonra en yakın emlakçıya gittik. Bahçeli bir ev aradığımızı söyledik. Emlakçı birkaç ev gösterdi sonunda da birinde karar kıldık. Diğerlerine göre daha küçük ama bakımlı bir evdi. Kapısında da güvenliği olan küçük bir site içinde bulunuyordu. Özellikle güvenlikli olması bizi çok rahatlatmıştı. Annemde çok beğenmişti bu evi. Tarçın için kulübe bile vardı. Hem de daha önce ki ev sahipleri tarafından özenle yaptırılan oldukça konforlu bir kulübe idi. Hemen tuttuk evi sonra otelimize geri döndük. Sıra evin içine eşyalar almaya gelmişti. Annemle bu işler için koşuşturmak beni hiç yormuyor hatta son derece mutlu ediyordu. Kenan bana hele bir evlenelim sonra rahat rahat eşya seçer senin istediğin gibi döşeriz evimizi demişti. Ama sadece lafta kalmıştı. Gerçi kendi evimizin yanında Kenan’ın evi saray gibi gelmişti. Çünkü bizim öyle güzel, büyük bir evimiz hiç olmamıştı. Kenan’da zevkli adamdı evini de çok güzel döşemişti ama işte yeni evleniyorum o heyecanı kendim yaşamak istediğim şeyleri almak istiyordum ama kocamın bencilliği yüzünden bu da nasip olmamıştı. Oysa şimdi annemle beraber zevkle eşyalarımızı  almış ve yerleşmiştik.
Kendimi rahatlatmak için, her şey güzel, tehlikelerden uzağım, annem yanımda diyordum ama o hastanede çocukların ağlamaları, baba diye feryatları gözümün önünden hiç gitmiyordu. Bir hafta sonra anneme dayanamayacağımı Sinop’a gidip o çocukları göreceğimi söyledim. Annem önce itiraz etti, ya Çağrı seni görürse, arıyorsa bunca emek boşa gider en önemlisi hayatın tehlikeye girer dedi ama dinletemedi. Çünkü gözüme uyku girmiyordu. Tanınmamak için başımı örttüm uzun bir kıyafet giydim ve Sinop’a gittim. İlk işim hastanenin morguna gitmek oldu. Görevliye ölen kişinin ev adresine ulaşmam lazım, benim kardeşim olurdu ben yıllardır görüşmüyordum küsmüştük ama yeğenlerim için bulmalıyım dedim. Görevli bana senin doğru söylediğini nereden bileyim. Adam normal yoldan ölmemiş ki, öldürülmüş deyip adresi vermeyi reddetti. Görevliye, ne olur ya benim içim yanıyor. Bir aileye yardım etmiş olacaksınız deyip masasının üzerinde duran kayıt defterinin arasına 200 lirayı sıkıştırıverdim. Gördü ama görmemezlikten geldi ve ikna olmuş gibi tamam deyip adresi bir kapıda yazdı.