BÜYÜK KORKU…
Başımda ki şiddetli ağrı ile
uyanmış elimde ki serum ile altımda ki idrar torbasına bakıyor olayları
düşünüyordum ki, kapı açıldı;
“Sumru Hanım! Dün sizinle bazı şeyler
konuşmuştuk hatırlıyor musunuz? Birazdan bir polis memuru ifadenizi alacak. O
gelmeden tekrar anlatayım mı?” Deyince hatırladığım için hayır anlamında kafamı
sallamıştım. “Güzel… Bende burada kalacağım. Anlatmakta zorlandığınız yerde ben
devreye gireceğim. Sakin olun ve polisin sorularına cevap vermeye çalışın.
Anlaştık mı?” Konuşmadan yine kafamı bu seferde evet anlamında sallamıştım. Ama
polisin sorularına nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum.
Derken polis içeriye girdi. Bana
önce “Kim olduğunuzu hatırlıyor musunuz? Bu kimlik ve ehliyet sizin çantanızdan
çıktı, 12.08.1987 İzmir doğumlu Sumru Çınar, diye söze başladı. Adım bile bana
yabancı gelmişti. Sumru Çınar… Ardından bana o gün ne olduğunu, bunu bana kim
ya da kimlerin yaptığını görüp görmediğimi sordu. Kendimi o kadar çaresiz o
kadar yalnız hissetmiştim ki, ağlayarak her soruya sadece hayır diyebildim.
Sonra polis ile psikolog kendi aralarında bir şeyler konuştular ama ben hiç
umursamadan uyumak için kafamı yastığa koydum. Çünkü bu bir rüya ise bir an
önce uyanmak istiyordum...
……..zaman sonra…
Sumru hanım uyanın, uyanın
sözleriyle gözlerimi açtım. Bakın size kimi getirdim. Eşiniz burada deyince,
kim olduğunu ve onu hatırlayıp hatırlamayacağımı anlamak için kafamı ona doğru
çevirdim. Karşımda bana sevgi ile bakan onu gördüm. “Geçmiş olsun karıcığım.
Beni ne kadar korkuttun anlatamam. Çok şükür hayattasın. Günlerdir seni görmek
için bekliyorum ama doktorlar buna izin vermediler” demiş ve bana sevgi ile
sarılmıştı. O kadar şaşkındım ki devreye yine psikoloğum girdi. “Sumru Hanım,
eşiniz Kemal Beye de anlattık. Sizin onu birdenbire tanıyamamanız son derece
normal. Hatta bu hastaneden taburcu olup eve gittiğinizde dahi devam edebilir.
Yalnız belli ki eşiniz sizi çok seviyor bunu söyleyebilirim. Çünkü günlerdir
buraya size sağlık açısından verilmeyeceğini bile bile çiçeksiz gelmedi. Siz
uyurken kapıdan ayrılmadı. Gelişmeleri gözü yaşlı izledi. Bakın bugünde
hatırlamanıza yardımcı olmak için düğün fotoğraflarınızı getirmiş. Hadi
birlikte bakın belki bir şeyler size tanıdık gelebilir” demiş ve bizi yalnız
bırakmıştı.
Eşim olduğunu söyleyen adamın adı
demek ki; Kemal’miş diye düşündüm. Uzun boylu, yakışıklı son derece düzgün ve
kibar konuşan biri idi. Bir yandan fotoğrafları gösteriyor bir yandan da
saçlarımı okşuyordu. Ancak kafamda halen dikişler olduğu için canımı yakmamaya
da oldukça özen gösteriyordu. Birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizden ve mutlu
bir evliliğimiz olduğundan bahsediyordu. Kendisi ile Üniversitede de okurken
tanışmışız. İkimizde Aynı bölümde iç mimarlık okumuşuz. Kısa bir
birlikteliğimizden sonra bir ay öncede evlenmişiz.
İyi de bunların hiçbiri bana
tanıdık gelmiyordu ki; evet, o resimde ki gelinlikli kadın bendim. Yanımda ki
de o. Ama ne kadar zor bir durum bu. Karşımda ki adam bana olan aşkından
bahsediyor ben ise ona şüphe ile yaklaşıyor yabancı gibi bakıyorum. Gözlerim
dolmuştu. Bunu fark eden Kemal, “Seni o kadar iyi anlıyorum ki karıcığım. İnan
bu günler geçecek, bizi hatırlayacak kaldığımız yerden devam edeceğiz. Sana
bunu yapanlarda cezasını bulacak. Ben hep senin yanında olacağım” demişti.
Yalnız olmadığımı, beni seven birinin olduğunu bilmek hoşuma gitmişti.
Ama ya bana bunu yapanlar ne olacaktı? Bana
bilerek zarar vermişler ise ya halen peşimde iseler… Ya tekrar denemeye
kalkarlarsa…Hep böyle şüphe içinde mi yaşayacağım...?