24 Ağustos 2017 Perşembe

ŞÜPHE/3.BÖLÜM



BÜYÜK KORKU…

Başımda ki şiddetli ağrı ile uyanmış elimde ki serum ile altımda ki idrar torbasına bakıyor olayları düşünüyordum ki, kapı açıldı;
 “Sumru Hanım! Dün sizinle bazı şeyler konuşmuştuk hatırlıyor musunuz? Birazdan bir polis memuru ifadenizi alacak. O gelmeden tekrar anlatayım mı?” Deyince hatırladığım için hayır anlamında kafamı sallamıştım. “Güzel… Bende burada kalacağım. Anlatmakta zorlandığınız yerde ben devreye gireceğim. Sakin olun ve polisin sorularına cevap vermeye çalışın. Anlaştık mı?” Konuşmadan yine kafamı bu seferde evet anlamında sallamıştım. Ama polisin sorularına nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum.
Derken polis içeriye girdi. Bana önce “Kim olduğunuzu hatırlıyor musunuz? Bu kimlik ve ehliyet sizin çantanızdan çıktı, 12.08.1987 İzmir doğumlu Sumru Çınar, diye söze başladı. Adım bile bana yabancı gelmişti. Sumru Çınar… Ardından bana o gün ne olduğunu, bunu bana kim ya da kimlerin yaptığını görüp görmediğimi sordu. Kendimi o kadar çaresiz o kadar yalnız hissetmiştim ki, ağlayarak her soruya sadece hayır diyebildim. Sonra polis ile psikolog kendi aralarında bir şeyler konuştular ama ben hiç umursamadan uyumak için kafamı yastığa koydum. Çünkü bu bir rüya ise bir an önce uyanmak istiyordum...
……..zaman sonra…
Sumru hanım uyanın, uyanın sözleriyle gözlerimi açtım. Bakın size kimi getirdim. Eşiniz burada deyince, kim olduğunu ve onu hatırlayıp hatırlamayacağımı anlamak için kafamı ona doğru çevirdim. Karşımda bana sevgi ile bakan onu gördüm. “Geçmiş olsun karıcığım. Beni ne kadar korkuttun anlatamam. Çok şükür hayattasın. Günlerdir seni görmek için bekliyorum ama doktorlar buna izin vermediler” demiş ve bana sevgi ile sarılmıştı. O kadar şaşkındım ki devreye yine psikoloğum girdi. “Sumru Hanım, eşiniz Kemal Beye de anlattık. Sizin onu birdenbire tanıyamamanız son derece normal. Hatta bu hastaneden taburcu olup eve gittiğinizde dahi devam edebilir. Yalnız belli ki eşiniz sizi çok seviyor bunu söyleyebilirim. Çünkü günlerdir buraya size sağlık açısından verilmeyeceğini bile bile çiçeksiz gelmedi. Siz uyurken kapıdan ayrılmadı. Gelişmeleri gözü yaşlı izledi. Bakın bugünde hatırlamanıza yardımcı olmak için düğün fotoğraflarınızı getirmiş. Hadi birlikte bakın belki bir şeyler size tanıdık gelebilir” demiş ve bizi yalnız bırakmıştı.
Eşim olduğunu söyleyen adamın adı demek ki; Kemal’miş diye düşündüm. Uzun boylu, yakışıklı son derece düzgün ve kibar konuşan biri idi. Bir yandan fotoğrafları gösteriyor bir yandan da saçlarımı okşuyordu. Ancak kafamda halen dikişler olduğu için canımı yakmamaya da oldukça özen gösteriyordu. Birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizden ve mutlu bir evliliğimiz olduğundan bahsediyordu. Kendisi ile Üniversitede de okurken tanışmışız. İkimizde Aynı bölümde iç mimarlık okumuşuz. Kısa bir birlikteliğimizden sonra bir ay öncede evlenmişiz.
İyi de bunların hiçbiri bana tanıdık gelmiyordu ki; evet, o resimde ki gelinlikli kadın bendim. Yanımda ki de o. Ama ne kadar zor bir durum bu. Karşımda ki adam bana olan aşkından bahsediyor ben ise ona şüphe ile yaklaşıyor yabancı gibi bakıyorum. Gözlerim dolmuştu. Bunu fark eden Kemal, “Seni o kadar iyi anlıyorum ki karıcığım. İnan bu günler geçecek, bizi hatırlayacak kaldığımız yerden devam edeceğiz. Sana bunu yapanlarda cezasını bulacak. Ben hep senin yanında olacağım” demişti. Yalnız olmadığımı, beni seven birinin olduğunu bilmek hoşuma gitmişti.
 Ama ya bana bunu yapanlar ne olacaktı? Bana bilerek zarar vermişler ise ya halen peşimde iseler… Ya tekrar denemeye kalkarlarsa…Hep böyle şüphe içinde mi yaşayacağım...?










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder