1 Ekim 2017 Pazar

12.BÖLÜM/CİLVELİ

CİLVELİ HEP AYNI  (Verda )

O dönemlerde en büyük destekçim Hakanla Caner olmuştu ama kendimde değildim sanki. Cilveliyi görmediğim zamanlarda biraz olsun unutmaya yüz tutmuş hislerim beni yeniden çağırdığında tekrar alevleniyordu. Her ona dönüşüm hem yenilgi hem de zafer gibi geliyordu. Her dönüşümde daha da çok bağlanıyor. Her ayrılıkta daha çok bunalıma giriyordum. Bana sonra git dediğinde de sanki uçurumdan düşüp yere çakılıyor acı çekiyordum.
Buda yetmez gibi şimdi de ben yokken kafayı çiçekleri gönderen meçhul adama takmıştım. Uykusuz günler bir de bunun için başlamıştı. Ne yapıp edip çğrenmeliydim çiçekleri kimin gönderdiğini. Sadece merak etmiyor aynı zamanda kinde besliyordum hiç tanımadığım birine. Cilceli’ye ne demeli? Ben ölüp dirilirken günden güne erirken nasıl oluyordu da başkasından gelen çiçeği kabul edebiliyordu. Tanıdığım Cilveli zaten çiçekle de yetinmezdi ki eve de alıyordur o…..çocuğunu… Sonra da hiçbir şey olmamış gibi beni çok sevdiğini söyleyebiliyordu. İyice gözüm açıldı artık alet olmayacağım oyunlarına diyordu dilim. Peki ya kalbim? Etraf da biliyordu bizi dedim ya rahat rahat girip çıkıyordum evine. Hem kim bizi bile bile, daha biz yeni yeni ayrılmışken hemen göz koymuştu?
Artık daha da çok içiyordu. Bu düşünceler beni çıldırtıyordu. Hazmedemiyordum. Bizim çocuklarla dertleşip dertleşip kafayı buluyordum.
Bir gün Cilveli'nin oradan geçerken yine gördüm çiçekçi çırağını. Kıskandım acı içinde seyrettim onun o çiçekleri alışını. Ertesi gün yine gittim evinin oraya başladım evi gözetlemeye. Aklıma onu görüp ilk vurulduğum zamanlar geldi o zamanda böyle dikilirdim sabahtan akşama kadar evinin önüne. Ama şimdi onu başkasıyla olduğunu düşünüyor kahroluyordum.
 O gün çırağı sıkıştırdım bunu kim gönderiyor söyle diye, bilmiyorum abi dedi. Telefonla veriyorlar siparişi. Nasıl sıkmışsam ümüğünü korkudan titriyordu. Tamam dedim not mot bir şey yok mu? Sadece güzel sözler, ama isim falan yok...
Yani tıpkı benim yaptığım gibi…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder