Kaçış…
Hayatımda hiç bu kadar büyük bir
korku yaşamamıştım. Kalbimin sesini kendim bile duyabiliyordum. Arkama bakmayı
o kadar çok istememe rağmen yapamam. Ya uyanmış pencereden ya da kapıdan bana
bakıyorsa ne yaparım ne söylerim bilmiyorum. Yakalanırsam sen sızmıştın,
uyandırmaya çalıştım ama duymadın beni, ben içkiden çok kötü oldum hastaneye
gidiyordum desem, inanır mı acaba? Belki bu kısmına inanır ama benim arabama
binse bagajda ki eşyaları görse işte o zaman biterim. İşte bu korkuyla eve
doğru bakamıyorum. Elim ayağım titriyor kontağı sanki çalıştıramayacağım. Ama
yapmam lazım bir an önce buradan uzaklaşmam lazım.
Evet, nihayet oldu. Arabayı çalıştırmayı
başardım. Allah’ım bana yardım et! Ana yola çıkmam lazım. Ondan sonrası daha
kolay. Haftalardır planımın her saniyesini tekrar takrar düşündüm ve hesaplar
yaptım. Saat şu an gecenin ikisi. Bir anormallik olmaz ise saat yedide uyanır.
Aslında ben evde olsa idim mutlaka kahvaltı sofrasını hazırlamış olurdum.
Kahvaltı hazırladığım günler hiçbir şey yemeden gider ama ne zaman kahvaltı
hazırlamasam, neden hazırlamadın diye sorar. Hastaneye gidiyorum notumu görünce
kahvaltısının hazır olmadığını önemsemeyecektir. Zaten hem dersi var hem de
eğitimi var. Saatlerce titizlikle ona hazırlanır ben aklına bile gelmem.
Çağrı, Üniversite birinci sınıftan arkadaşım.
O sıralar hoşlandığım ama bir türlü açılamadığım çocuk. Açılamazdım çünkü
okuldan bir kızla çıkıyordu. O kızı nasıl oluyor da beğeniyor diye hep kendi
kendime şaşırdığım bir konuydu. Bana göre daha iyi daha güzel bir kızı hak
ediyordu. Kız çok sıska olduğu için ne giyse üzerinde giydikleri emanetçiye
asılan elbiseler gibi duruyordu. Ama ne hikmetse Çağrı kızın ağzının içine
bakıyordu. Yani ne zaman görsem çok eğleniyor ve mutlu görünüyorlardı. Çağrı
için çocuk dedim de şu an otuz beş yaşında. Evlenip o da ayrıldı. Karısı yurt
dışına biriyle kaçmış. Karısı da çok zengin bir ailenin kızıymış. Ortada ihanet
olduğu için karısından da yüklü bir para kaldırmış. Tazminat almış. Hem babadan
zengin hem de kendi de başarılı bir iş adamı olup zenginliğine zenginlik
katanlardan. Sık sık basında yer alıyor başarıları ben de oradan öğrenmiştim.
Yoksa ne mümkün onunla görüşmem. Kenan benim geçmişimi yok ettiği için. Halbuki
arkadaşlarım sık sık bir araya geliyorlar.
Ben de eskiden katılıyordum ama evlendikten sonra hiçbirini göremedim
uzaklaşmak zorunda kaldım.
Bazen yaşadıkları ağır gelir
insana. Sorgular durmadan onu, bunu, kendini, yaşadıklarını ya da
yaşayamadıklarını. Bu kadar haksızlığı da hak etmedim der kendi kendine.
Başkaları iyi şeyleri yaşıyor ya, benim neyim eksik de ben yaşayamıyorum der.
Düşünür dünü ve bugününü… Üst üste gelmiştir sıkıntılar bunaltmıştır haklı
olarak. Kaçmak ister, kurtulmak ister. Çünkü artık sözün de sabrın da bittiği
yerdedir. Konuşmak ister…Konuşamaz…Konuşturulmaz…İyi de sus…! Sus…! Sus…!
Nereye kadar? Çareyi kaçmakta bulur sarılır uzanan ilk ele. Çaredir o el
…Ümittir o el…
İşte tam da içinde bulunduğum durum
bu idi. Onun için hemen aradım kendisini çok şaşırdı ama buluşmayı da hemen
kabul etti. Önce o da inanmadı. Daha doğrusu inanamadı. Tekrar takrar anlattım her şeyi gözyaşları
içinde. Beni diri diri mezara koyacak ne olur bana yardım et dedim. O da
Kenan’ı okuldan tanıdığı için çok şaşkındı. Ama sonunda diğerleri gibi bana
inanmamayı değil inanıp yanımda olmayı tercih etti. Bana hiç bilmediğim bir
dünyanın kapılarını açtı. Bana kalsa sadece uzaklara gidecek, kabuğuma çekilip
yıllarca saklanacaktım.
Çağrı ile buluşacağım o gün, Kenan’a kadın
doğum için muayeneye gideceğim, senin gelmene gerek yok hayatım dedim. Tamam
dedi hatta kadın doğumcuya gittiğimi duyunca baya keyiflendi hadi bana müjdeli
haberi ver artık dedi. Her şeyi kuralına uygun yaptım tabii, fiş aldım muayene
oldum hatta eve gelince muayene olduğum fişleri de ortaya göreceği bir yere
koydum ki şüphelenmesin diye. Öyle de oldu bütün gece keyifliydi. Ben ise Çağrı’nın
benim için yaptığı planı düşünüyorum. Başarabilecek miydim? Ya anlaşılırsa ya
yakalanırsam diye ödüm kopuyordu. Bunu yıllar içinde defalarca düşünmüş ama
sonra hep korkup vaz geçmiştim. Her vaz geçtiğimde de tekrar yenilgiye
uğramışlığın, çaresizliğin içinde kalıp kendime olan güvenimin de yeniden azalmasına
sebep oluyordum. Ama bu sefer buna izin vermeyecektim. Çünkü bana bir el
uzanmıştı. Kendi ailemin bile uzatmadığı eli Çağrı bana uzatmıştı. Ona
güveniyordum zaten başka çarem de yoktu. Çağrı ile konuştuktan sonra kendime
olan güvenim yerine gelmeye başlamıştı, hem de çok uzun zamandır olmadığı kadar
içimde ki tüm korkularıma rağmen…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder