21 Şubat 2018 Çarşamba

SUS...! /8.BÖLÜM


8.BÖLÜM

Sinop turu…

Sanki uzun zamandır böyle rahat uyumamıştım. Kendimi bir an tatile gelmiş gibi hissettim. İçimden acaba Çağrı uyanmış mıdır diye düşünürken aşağıdan seslerin geldiğini duydum. Çağrı o kadar da sessiz davrandım ama sanırım yine seni uyandırdım kusura bakma deyince içimden ne kadar da nazik diye düşündüm. Onca yıldır kocamdan böyle bir incelik hiç görmemiştim. Rica ederim, çok mu oldu uyanalı diyebildim? Valla özlemişim buraları hemen bahçeye indim. Dışarıda kahvaltı yapalım istedim. Ne dersin? Deyince bir kez daha kocamı düşündüm. O bana böyle dışarda kahvaltıya ne dersin diye soracak, imkanı var mı? Her şeye o karar verir ben de uygulamak zorunda kalırdım. Hem dışarda ilk sınavımızı da verelim bakalım o gözlüklerle nasıl davranıyorsun? Ben halen bu körlüğe gerek var mıydı diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Yani özgürlüğüme kaçayım derken bu kara gözlüklerle kendi özgürlüğümü kendim kısıtlamıştım. Hayatım boyunca böyle mi yaşayacaktım? Daha çok dikkat çekmez miydim? Ya da ben ne zamana kadar dayanabileceğim bu duruma? Sıkılmayacak mıyım? Kör olduğum için işim çevrem arkadaşlarım olmayacak mı? Ev satışından aldığım para bir gün suyunu çekmeyecek mi? Daha içimden bir sürü soru sorup cevabını arayacaktım ama Çağrı’nın hadi hazır mısın, demesiyle düşüncelerimi bir tarafa bırakıp acele ile giyinmek zorunda kaldım. Hemen çıktık. Çağrı beni denizi seyredebileceğimiz çok güzel bir yere getirmişti. Gözlükler gerçekten çok koyu renkli olduğu için gözümü açıyor etrafı çaktırmadan inceliyordum. İnsanın her zaman yaptığı şeyleri gerçekten beynin otomatik algısı sayesinde yapabildiğine şahit oluyordum. Yani kahvaltı yaparken ağzımın yerini gözlerim kapalı olmasına rağmen bulmam, suyu ya da çayımı içerken illaki bardağı görmem gerekmediğini anlıyordum. Ara sıra kaçamak gözlerimi açmam sayesinde de kendimi daha da rolüme kaptırıyordum. Çağrı’nın da beni izlediğini biliyor ona göre de hata yapmamaya gayret ediyordum.
            Sabah kahvaltısı için çıktığımız eve akşama doğru gelmiştik. Sinop’u gezmiş büyük bir alışveriş merkezinden de ev için alışveriş yapmıştık. Çağrı ile normal şartlarda arkadaş ya da sevgili olsaydık acaba nasıl bir ikili olurduk diye geçirmiştim içimden. Rahat ve samimi bir tipti. Uzun ve kaslı bir yapısı vardı. Şu her daim spor yapıp kas yapan fit adamlar gibiydi. Yemyeşil gözlü siyah saçlı yakışıklı biriydi. Okulda öğrenci iken daha neşeli görünüyordu ancak biraz değişmiş sanki yani daha ağır başlı olmuş. Belki de okulda ki neşesi o çıktığı kıza bağlıydı. Şimdi ise iş adamı. Evlenmiş ayrılmış, onun da hayatında bir sürü değişiklik olmuş. Ben bile ne kadar değiştim. Benim de eski neşemden eser yok. Bunları düşünürken Çağrı’nın da beni izlediği fark etmiş ve bundan utanmıştım.
            Bir ay sonra,
Bu eve geleli tam bir ay olmuştu. Çağrı her cuma günü geliyor pazar akşamı da İstanbul’a dönüyordu. Ben artık cuma günleri Çağrı’nın yolunu bekliyordum. Yemekler yapıyor safrayı kuruyor onu bekliyordum. Geç saatlere kadar oturup kah film izliyor kah sohbet ediyor hoş saatler geçiriyorduk. Ancak bana bu cuma ile pazar günleri yetmemeye başlamıştı. Yani her an yanımda olsun hatta hiç gitmesin istiyordum. Başka günler o kadar yalnız ve boş geçiyordu ki! Hele bu gece gördüğüm o kabuslardan sonra evde kalmayı hiç istememiş ilk kez dışarıya çıkmaya karar vermiştim. Hemen Çağrı’nın aradığı taksi durağından bir taksi istedim. Çağrı daha ilk gün bana saçlarını sarıya boyarsın demişti ama bunun üzerine düşmemişti. Ben de hiç istememiştim. Ama bugün bunu halletmeliyim diyerek ilk gördüğüm kuaför salonuna girdim. Beni elimde bastonlu görünce ne yapacaklarını şaşırmış bakakalmışlardı. Hemen onları kendilerine getirmek adına saçlarımı kısa kestirip sarıya boyatmak istiyorum malum uzun saçın bakımı zor oluyor da deyiverdim. Tabii buyurun sizi şöyle oturtayım bir saç kesimim var ondan sonra sizi alırım diyerek elimden tutup koltuklara oturttular. Ben de teşekkür edip beklemeye başladım. Aslında gözlerim açık onları izliyordum. Saçını boyatan ile kestiren iki kadın birbirlerine beni işret edip, yazık gözleri görmüyor gibilerinden bir şeyler söyleyerek beni izliyorlardı. Başkalarının benim onları görmediğimi sanarak arkamdan konuşmaları ilginç gelmişti. Derken saç kesimini bitiren adam yanıma yaklaşmış sizi alabilirim işim bitti deyince ayağa kalktım. Nereye gideceğimi bilmediğimi düşünen kuaför elini uzatıp, elimi tutarsanız sizi götürebilirim deyince itiraz etmeden denileni yaptım ve onunla beraber yürüdüm. Bunun gerçekçi olması içinde gözlerimi kapatmayı ihmal etmedim. Çok kısa kesmenizi istemiyorum. Ensemde küt kesim olsun rengi de tatlı ve canlı bir sarı olsun istiyorum dedim.

Kuaföre gelen herkes önce benim tam olarak görüp görmediğimi kontrol ediyor görmediğimden emin olduktan sonra da daha rahatça arkamdan işaret dili ile beni çekiştiriyorlardı. Çok rahatsız olmuştum ama gördüğümü de belli etmemem gerekiyordu. Tek amacım bir an evvel kuaförde ki işimin bitmesi ve buradan ayrılmaktı. Kuaför işi bittikten sonra saçınızın rengi ve kesim şekli size çok yakıştı diyerek beni aydınlattı. Ben de gözlerimi gizlice açıp aynadan kendime bakmıştım. Evet gerçekten bu renk ve kesim bana çok yakışmış daha da genç göstermişti.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder