8.BÖLÜM
Sinop turu…
Sanki uzun zamandır böyle rahat
uyumamıştım. Kendimi bir an tatile gelmiş gibi hissettim. İçimden acaba Çağrı
uyanmış mıdır diye düşünürken aşağıdan seslerin geldiğini duydum. Çağrı o kadar
da sessiz davrandım ama sanırım yine seni uyandırdım kusura bakma deyince
içimden ne kadar da nazik diye düşündüm. Onca yıldır kocamdan böyle bir incelik
hiç görmemiştim. Rica ederim, çok mu oldu uyanalı diyebildim? Valla özlemişim buraları
hemen bahçeye indim. Dışarıda kahvaltı yapalım istedim. Ne dersin? Deyince bir
kez daha kocamı düşündüm. O bana böyle dışarda kahvaltıya ne dersin diye
soracak, imkanı var mı? Her şeye o karar verir ben de uygulamak zorunda
kalırdım. Hem dışarda ilk sınavımızı da verelim bakalım o gözlüklerle nasıl
davranıyorsun? Ben halen bu körlüğe gerek var mıydı diye düşünmekten kendimi
alamıyordum. Yani özgürlüğüme kaçayım derken bu kara gözlüklerle kendi
özgürlüğümü kendim kısıtlamıştım. Hayatım boyunca böyle mi yaşayacaktım? Daha
çok dikkat çekmez miydim? Ya da ben ne zamana kadar dayanabileceğim bu duruma?
Sıkılmayacak mıyım? Kör olduğum için işim çevrem arkadaşlarım olmayacak mı? Ev
satışından aldığım para bir gün suyunu çekmeyecek mi? Daha içimden bir sürü
soru sorup cevabını arayacaktım ama Çağrı’nın hadi hazır mısın, demesiyle
düşüncelerimi bir tarafa bırakıp acele ile giyinmek zorunda kaldım. Hemen
çıktık. Çağrı beni denizi seyredebileceğimiz çok güzel bir yere getirmişti. Gözlükler
gerçekten çok koyu renkli olduğu için gözümü açıyor etrafı çaktırmadan
inceliyordum. İnsanın her zaman yaptığı şeyleri gerçekten beynin otomatik
algısı sayesinde yapabildiğine şahit oluyordum. Yani kahvaltı yaparken ağzımın
yerini gözlerim kapalı olmasına rağmen bulmam, suyu ya da çayımı içerken illaki
bardağı görmem gerekmediğini anlıyordum. Ara sıra kaçamak gözlerimi açmam
sayesinde de kendimi daha da rolüme kaptırıyordum. Çağrı’nın da beni izlediğini
biliyor ona göre de hata yapmamaya gayret ediyordum.
Sabah kahvaltısı için çıktığımız eve
akşama doğru gelmiştik. Sinop’u gezmiş büyük bir alışveriş merkezinden de ev
için alışveriş yapmıştık. Çağrı ile normal şartlarda arkadaş ya da sevgili
olsaydık acaba nasıl bir ikili olurduk diye geçirmiştim içimden. Rahat ve samimi
bir tipti. Uzun ve kaslı bir yapısı vardı. Şu her daim spor yapıp kas yapan fit
adamlar gibiydi. Yemyeşil gözlü siyah saçlı yakışıklı biriydi. Okulda öğrenci
iken daha neşeli görünüyordu ancak biraz değişmiş sanki yani daha ağır başlı
olmuş. Belki de okulda ki neşesi o çıktığı kıza bağlıydı. Şimdi ise iş adamı.
Evlenmiş ayrılmış, onun da hayatında bir sürü değişiklik olmuş. Ben bile ne
kadar değiştim. Benim de eski neşemden eser yok. Bunları düşünürken Çağrı’nın
da beni izlediği fark etmiş ve bundan utanmıştım.
Bir ay sonra,
Bu eve geleli tam bir ay olmuştu.
Çağrı her cuma günü geliyor pazar akşamı da İstanbul’a dönüyordu. Ben artık
cuma günleri Çağrı’nın yolunu bekliyordum. Yemekler yapıyor safrayı kuruyor onu
bekliyordum. Geç saatlere kadar oturup kah film izliyor kah sohbet ediyor hoş
saatler geçiriyorduk. Ancak bana bu cuma ile pazar günleri yetmemeye
başlamıştı. Yani her an yanımda olsun hatta hiç gitmesin istiyordum. Başka
günler o kadar yalnız ve boş geçiyordu ki! Hele bu gece gördüğüm o kabuslardan
sonra evde kalmayı hiç istememiş ilk kez dışarıya çıkmaya karar vermiştim.
Hemen Çağrı’nın aradığı taksi durağından bir taksi istedim. Çağrı daha ilk gün
bana saçlarını sarıya boyarsın demişti ama bunun üzerine düşmemişti. Ben de hiç
istememiştim. Ama bugün bunu halletmeliyim diyerek ilk gördüğüm kuaför salonuna
girdim. Beni elimde bastonlu görünce ne yapacaklarını şaşırmış bakakalmışlardı.
Hemen onları kendilerine getirmek adına saçlarımı kısa kestirip sarıya boyatmak
istiyorum malum uzun saçın bakımı zor oluyor da deyiverdim. Tabii buyurun sizi
şöyle oturtayım bir saç kesimim var ondan sonra sizi alırım diyerek elimden
tutup koltuklara oturttular. Ben de teşekkür edip beklemeye başladım. Aslında
gözlerim açık onları izliyordum. Saçını boyatan ile kestiren iki kadın
birbirlerine beni işret edip, yazık gözleri görmüyor gibilerinden bir şeyler
söyleyerek beni izliyorlardı. Başkalarının benim onları görmediğimi sanarak
arkamdan konuşmaları ilginç gelmişti. Derken saç kesimini bitiren adam yanıma
yaklaşmış sizi alabilirim işim bitti deyince ayağa kalktım. Nereye gideceğimi
bilmediğimi düşünen kuaför elini uzatıp, elimi tutarsanız sizi götürebilirim
deyince itiraz etmeden denileni yaptım ve onunla beraber yürüdüm. Bunun
gerçekçi olması içinde gözlerimi kapatmayı ihmal etmedim. Çok kısa kesmenizi
istemiyorum. Ensemde küt kesim olsun rengi de tatlı ve canlı bir sarı olsun
istiyorum dedim.
Kuaföre gelen herkes önce benim tam
olarak görüp görmediğimi kontrol ediyor görmediğimden emin olduktan sonra da
daha rahatça arkamdan işaret dili ile beni çekiştiriyorlardı. Çok rahatsız
olmuştum ama gördüğümü de belli etmemem gerekiyordu. Tek amacım bir an evvel
kuaförde ki işimin bitmesi ve buradan ayrılmaktı. Kuaför işi bittikten sonra
saçınızın rengi ve kesim şekli size çok yakıştı diyerek beni aydınlattı. Ben de
gözlerimi gizlice açıp aynadan kendime bakmıştım. Evet gerçekten bu renk ve
kesim bana çok yakışmış daha da genç göstermişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder