25 Nisan 2018 Çarşamba

GAVAT'A GIRAVAT/ 27.BÖLÜM- SON BÖLÜM-



Hikayemi okuyan oy veren yorum yapan herkese sonsuz teşekkürler... Umarım bu kitap okuma düşkünü okurlarım hayatları boyunca nerede. kimle ve nasıl yaşamak istiyorlarsa doya doya yaşasınlar... Bu arada " kadınım hepsi, bu" adlı sıfır yayınlarının proje kitabına Türkiye'den 40 kadından bir olarak seçildim. Ben de bu proje kitabına şiirlerimi yazdım. İsteyen sıfır yayınlarından adımı söyleyerek temin edebilir. Bu arada internet üzerinden paylaşmadığım romanlarımdan bir ikisi yakında kitap olma yolunda... Sevgi ile kalın...

27.BÖLÜM

Söz…

O günü halen birbirimize anlattıkça gülüyoruz. Çünkü Nasip’in benim kimliğimi öğrendikten sonra anlattıklarımı dinleyince mahkemenin orta yerine altına kaçırmasını şaşkınlıkla ve gülerek seyretmiştik. Ona verilebilecek en güzel dersi vermiştik. Yılların öcünü tüm ezilenler, haksızlığa uğrayanlar adına almıştım sanki. Ömür boyu hapse mahkum olmuştu.  Hem de hiçbir indirimden faydalanmamak üzere. Tam mahkemeden çıkarken Nermin’in  “Merak etme! Ara sıra sana don ile gıravat yollarız Gavat Nasip bey! Don işine yarar ama gıravata pek güvenme diye bağırması ikimizin de içini soğutmuştu sanki.
Kocaman bir aile olmuştuk. Nermin annesini ve kardeşini de alıp İzmir’e bizim evimizin yakınına yerleştiler. Ben Harun abi ile yeni büyük bir avukatlık danışmanlık bürosu açtım. İşlerimiz çok iyi. Nermin de kardeşi de bizim büroda çalışıyorlar. Nermin benim sağ kolum oldu.
Mihriban can kardeşim. Nişanlı bu ay evlenip başka bir eve çıkacak. Başka ev derken iki bina ileriye. Damada tek şart koştuk uzağa gitmeyeceksin diye. O da mükemmel biri. Kabul etti. Sessiz sakin akıllı biri. Diş hekimi. Mihriban’ı da çok seviyor.
Ali abim ile sezen ablam. İkinci çocukları oldu. Ben halen lokantaya gidip mutfağa giriyorum ara sıra. Yemeklerini özledik diyorlar. Zevkle hazırlıyorum onlara yemek. Masalar kuruyoruz upuzun. Hepimiz oturuyoruz masaya neşeyle sohbetler ediyoruz.
Annem öğrenmiş nerede yaşadığımı aradı beni konuştuk. Beni bunca zaman aradığını ama bulamadığını anlattı. Özlemiş sandım beni. Meğer babam aratmış. Felç olmuş. Şu evi satsın da beni özel bir hastaneye yatırsın demiş. Kurtulma şansı varmış. Tabii tabii dedim. Evi hemen birine sattım onlarda hemen taşınmak istediklerini söylediler bizimkileri çıkarttılar. Parasını da yardım derneklerine bağışladım. Sonra onlara bir mesaj yazdım. “Daha beter olun” dedim.
Bugün beni istemeye gelecekler. Ali abim ile Sezen ablamdan. Yani ailemden. O da avukat. Biliyor başımdan geçenleri. Anlattım hiçbir şey saklamadan.  Ama son kez konuşmuş ve bir daha bu konuyu hiç konuşmayacağımıza söz vermiştik.

                         -SON-      

23 Nisan 2018 Pazartesi

GAVAT'A GIRAVAT/ 26.BÖLÜM




26.BÖLÜM

Gizli tanık…

Nermin peş peşe sıralamıştı tüm yaşadıklarını. Nasip bana uyuşturucuyu zorla sattırıyordu. Beni başkalarına pazarlıyordu. Yapmak istemiyordum beni ailemle ve hayatımla tehdit ediyordu. Evde de kumar oynatıyordu. İş yerinde de en alt katta gizli bir bölme var orada da kumar oynatıyordu. Bunları ispatlamak için kameraya çektim dedi. Yıllarca çektiği bu acıların son bulmasını, boşanmak istediğini, maddi manevi tazminat istediğini söyledi göz yaşları içinde. Salonda ki herkes çok etkilenmişti bu anlatılanlardan tabii. Hele hamile olduğu halde zorla başkalarıyla beraberliğe zorlandığı için bebeğini kaybettiğini ölümden döndüğünü anlatınca üstlerine atlamamak için kendimi zor tutmuştum.  
Hakim bana, gizli bir tanık daha varmış geldi mi deyince evet sayın hakimim dedim. Ama artık gizli değil kimliği birazdan açıklanacak deyince ikisinin de yüzünde ki ifadeyi merak etmiştim. Sonra hakime dönüp tanığımın adı Çilem Kaya dedim. Bu ismi duyunca ikisi de bana dönmüş şaşkınlıkla anlamaya çalıştıklarını fark ettim. Hakim bey şimdi size Çilem Kaya’yı sunacağım. Ama önce müsaadenizle bu avukatlık cübbemi çıkartmak istiyorum dedim. Hakim de bana şaşkınlıkla bakıyordu. Çünkü o da bilmiyordu biraz sonra yapacaklarımı. Çilem Kaya benim sayın hakimim dedim. Mahkeme salonunda müthiş bir gürültü kopmuştu. Duruşmada bulunan herkes bu nasıl olur falan diyordu. Hakim çareyi sessiz olursanız anlayacağız lütfen deyince salondakiler sustular.
Ben devam ediyordum. Evet Çilem Kaya benim mahkeme kararıyla ismimi değiştirmeden önceki adımdı. Mahkeme kararıyla Ece Yorulmaz ismini aldım. Ben Nasip Sağır’ın eski eşiyim. Burada Nermin Sağır’ın avukatı sıfatıyla bulunuyordum. Ama şu andan itibaren aynı Nermin Sağır’ın yaşadıklarını yıllarca yaşamış hatta bunun için kendi yaşamına son vermek için bileklerini kesmiş kadınlardan biriyim. Çünkü onlardan başka kurtuluşum yoktu. Avukat olmayı sırf hayatımı bu kabusa çeviren iki adamla hesaplaşmak için istemiştim, başardım.
Şu an ikisinde üstlerinde beyaz gömlek kravat var. Yıllarca önemli bir iş yapacaklarında daha açık konuşayım bu uyuşturucu satışı olur, beni pazarlama işi olur kumar işi olur, o gün hemen bana; “Beyaz gömlek üstüne de gıravat hazırla derdi. Cahilliğinden kravat demeyi bilmediği için “GIRAVAT” derdi. Çünkü ona göre saygın adamlar, kaliteli insanlar böyle giyinirlermiş. Bana ben erkeğim sense kadın diyordu. Sen benim malımsın diyordu. Şimdi onların karşısında hem kadın avukatlık kimliğimle hem de yıllarca çocukluğu çalınmış aşağılanmış, dövülmüş içkiye, uyuşturucuya zorlanmış bir kadın olarak bulunuyorum. Ve onlara izninizle sormak istiyorum. Şimdi bu beyaz gömlek ve kravat onların işledikleri suçları hafifletecek mi ya da onların cezasında indirim mi yaptıracak, yani bu kravatı takınca adam mı oldular? Yüce mahkemeyi, bizi kandırabilecekler mi bu kıyafetle?
Onlara son bir şey söylemek istiyorum sayın hakimim. Erkek erkektir. Sadece bir cinsiyet. Kadının kadın olduğu gibi... İnsanı insan yapan ise karakteridir, kravatı değil… Hele GAVAT’A GIRAVAT fayda etmez işte böyle adamın altına ettirir…

22 Nisan 2018 Pazar

GAVAT'A GIRAVAT/ 25.BÖLÜM



25.BÖLÜM

Mahkemeye gelen ailem…

Bugün mahkeme saat 11.00 de. Nermin tam iki gündür bizim evde misafir. Onunla en son yaptığımız plan onun oradan o evden kaçışı ile ilgiliydi. O gün otel odasında tanıdığım o yüzü gözü boyalı, aşifte kadın hareketleri sergilemeye zorlanan kadın gitmiş yerine masum, kibar, utangaç bir genç kadın gelmişti. Çünkü aslında gerçeği bu idi. Sabaha kadar ne Mihriban uyumuştu ne Nermin ne de ben. Sürekli olacaklar hakkında konuşuyor heyecanlanıyor bir an evvel saatin 11.00 olmasını istiyorduk. Aslında korkuyorduk Nermin ile ikimiz. Ama sonra birbirimize sımsıkı sarılıp başaracağız diye moral veriyorduk. Mihriban iş yerinden izin almıştı bizimle mahkemeye gelecekti. Onun beni yalnız bırakacağını zaten hiç düşünmemiştim.
Erkenden yola çıkmıştık ancak mahkemenin başlamasına daha çok vardı. Kimseye görünmek istemediğimiz için kalemde bekledik. Sıra bize geldiğini duyunca salona doğru girdik. Mihriban, yanında Ali abi ile eşi Sezgin salonda oturmuş bana her zamanki gibi sevgi ve gururla ile bakıyorlardı. Çünkü onlar benim ailemdi. Benim hep yanımda olan, bilgi tecrübe ve yardımlarıyla yol gösteren ve bu noktaya gelmemi sağlayan Avukat Harun abim de arka sırada oturmuş “Hadi bakalım göster marifetini sen halledersin” der gibi işaret yapmıştı. 
Onları görünce ağlamamak için zor tutmuştum kendimi ama daha da güçlü hissetmiştim kendimi. Biliyorlardı tabi benim için ne kadar önemli bir mahkeme olduğunu. Detaylarını pek fazla bilmeseler de...
 Mahkemeye sunulan deliller sonunda Nasip ile o benim kolyeli diye adını taktığım adam, uyuşturucu, kumar oynatmak, oynamak, çek senet işleri yapmaktan yargılanacaklardı. Her şey istediğim gibiydi. Adları söylenip de mahkemeye çağrıldıklarında kalbim neredeyse yerinden fırlayacaktı. İkisi de korkulu gözlerle hakime kitlenmişlerdi. İkisinin de ellerinde kelepçe takılıydı. Aynı suçlardan getirilmişlerdi.  Ben Nermin’in avukatı sıfatıyla bulunuyordum. Acaba salona girince beni tanıyacaklar mıydı? Onlara doğru hafif dönük oturmayı tercih etmiştim.



GAVAT'A GIRAVAT/ 24.BÖLÜM


24.BÖLÜM

Delil toplama…

Nermin bana, ne yapmam lazım dedi kurtulmak için. Hazırım ne gerekirse yapacağım. Yeter ki beni kurtar!
Tamam dedim anlattım tüm detayları…
Sabah olunca hiçbir şey olmamış gibi gideceksin eve. Birkaç gün daha dayanacaksın bu iğrençliğe. Seni ertesi gün bir müşteri bu otele istiyormuş gibi Nasip ile iletişime geçecek ve seni buraya getirteceğim. Sana ne yapacağını o zaman anlatacağım kafamda bir şeyler var dedim. Tamam dedi.
Ertesi gün Nermin otele geldi. Ona aldığım kamerayı gösterdim. Bunu dedim oturduğunuz misafirlerle yemek yediğiniz pazarlıkların yapıldığı odaya yerleştireceksin. Akşam benim adamım senin için pazarlık yapmaya eve gelecek. Söylediği her şey kayıt altına alınacak. Hem seninle yaptığı pazarlık hem de uyuşturucu pazarlığı yapılacak.  Bizim adamımız onu konuşturup bize delil sunacak. Aslında bunlar bile onu yakalatmaya yetecek ama sırada senin öcün olacak. Sen de ona yani Nasip’e sürekli ben bu işi yapmak istemiyorum. Beni zorluyorsun falan diyeceksin onu kızdıracaksın. O da tabii o iğrenç yüzünü gösterecek seni tehdit edecek. Öldürürüm seni kardeşini anneni falan diyecek. Her zaman sana dediği gibi. Yani onu her taraftan sıkıştıracağız.
Harun abinin yardımıyla bir adamı Nasip ile görüştürdüm. Önce, uyuşturucu satıyormuşsun bana da bul dedirttim. Cebinde ki parayı gösterdi. Yarın malı hazırla bu paralar senin dedi bizim adamımız. Gözü döndü tabii paraları görünce Nasip’in. Sözleştiler. Bir de kadın lazım dedi. Nasip o kolay dedi işte burada sabaha kadar senin deyip Nermin’i gösterdi. Bu kadın biraz çelimsiz iş bilir mi deyince ooo, yıllardır yapıyor bu işi sen onu otele götür hele bir gör. Sırada o kadar talibi var ki onun yetişemiyorum. Her gece istiyorlar. Yolluyorum dedi. Yani Nasip tam da istediğim lafları sıralamıştı peş peşe.




20 Nisan 2018 Cuma

GAVAT'A GIRAVAT/ 23.BÖLÜM


23. BÖLÜM

Aynı yollardan geçtim…

Ona ilk sorum buraya seni Nasip mi yolluyor dedim. Evet ayol. Gavat kocam olur kendisi diye dalgasına devam etti. Demek ki kendine bu rolü, oyunu bulmuştu. Yani içinde bulunduğu durum ile dalga geçmeyi. Sonra devam etti. Ben bu zengin kazları nereden bulurdum ki. Ama o iyi bilir kimin parası var kim yolunacak. O anlattıkça midem daha da bulanıyordu. Bana oynadığın o umursamaz hafif tavırları bir tarafa bırak ne olur gerçek duygularını anlat dedim. Sen bu olamazsın. İçinin kan ağladığını biliyorum dedim.
 Neden dedi bana. Sen Nasip’i nereden tanıyorsun? Benim ne çektiğimi nereden bileceksin de bana yardım edeceksin. Onlar öyle güçlü ki deyince;
Ben de bir zamanlar bu yollardan geçtim onun karısıydım o yüzden iyi bilirim deyiverdim. Kadın o alaycı halinden çıkıp birden ciddi bir hale dönüşüverdi.
“Nasıl yani? İnanamam. Ama beni buraya getiren o Avukat senin de bir avukat olduğunu söylemişti.”
Evet, dedim. Ben şimdi bir avukatım. Ama o zamanlar sadece 14 yaşında bir çocuktum. Zorla Nasip ile bir ev karşılığında evlendirilmiş sonra da Nasip’in borçlarına karşılık önüne gelene satılan bir çocuktum. Yani senin bu yaşadıklarını zamanında bire bir yaşamış sonra da kurtulmak için intihara kalkışmış biriyim dedim.
Onun bana ve en önemlisi kendisine yardım etmesi için her şeyi bilmesi gerekiyordu. O yüzden anlattım en başından hiçbir şeyi atlamadan. Avukat olmayı sırf onlardan intikamımı almak için istemiştim başardım dedim. Şimdi sıra hesaplaşmaya geldi ve onları mahkum etmeye dedim. O da ağlıyordu ben de. O da benim gibi ailesi tarafından zorla verilmişti Nasip’e. Sonra da her gece satılmış başka erkeklere. Tıpkı benim gibi…



19 Nisan 2018 Perşembe

GAVAT'A GURAVAT/ 22.BÖLÜM


22.BÖLÜM
23 numaralı oda…
 Aradan sekiz yıl geçmişti. Zorla evlendirildiğimde 14 yaşındaydım. Yani çocuktum. Şimdi ise 23…Bedenim, saçım başım yani görüntüm tabii ki değişmişti. Bunca zaman sonra İstanbul’a yeniden gelmek heyecanlandırmamış aksine beni çok eski kötü günlerime yeniden götürmüştü.  Uçakta yol boyunca hatta indikten sonra bile gözyaşlarıma engel olamamıştım.
Harun abi riske girmeyelim tanınmaman için bu günkü randevuma peruk takarak gel demişti. Ne için bu otele gelmemi istemişti hiçbir bilgim yoktu. Ama kalbim deli gibi çarpıyordu. Bana sadece saat tam sekiz de Girne otelde 23 numaralı odaya gel kızım demişti. 
Gittim tabi tam kapıyı tıklatacaktım ki kapı açıldı. Kapıyı genç bir kadın açtı. Üstünde pırıltılı mini bir elbise vardı. Yüzünde de ağır bir makyaj. Tam yanlış mı geldim diye düşünürken “Ece Hanım, buyurun” dedi. Şaşkınlıkla içeriye girdim. Yüzümde nasıl bir ifade varsa anlamış olacak ki “Korkmayın! Avukat Harun Bey ayarladı bu görüşmeyi. Aslında ben de yarım saat öncesine kadar onunla buraya başka şeyler yapmaya geldiğimi sanıyordum. Anlarsınız işte... Ama bana bu hayattan memnun olup olmadığımı sordu. Bu hayattan kim memnun olursa. Manyak diye düşündüm. Filmlerde olur ya adam kadına aşık olur kurtarmak için evlenir falan. Öyle sandım. Babalık ben evliyim zaten dedim. Hatta buraya o gavat kocam yolladı dedim. Güldü bana kahkahalarla. Buraya gelenler pek gülmezler. Ne komik adam şimdiden kafayı bulmuş işimiz var diye düşündüm. Ama sonra bak kızım diye lafa başladı. Şayet bu hayattan kurtulmak istiyorsan sana yardım edecek biri var dedi. Bir kadın avukat dedi o da siz oluyorsunuz tabii. Neden yardım ediyor bana beni nereden tanıyor ki dedim. O da gerçek sebebin ne olduğunu kendisinde bilmediğini, sorularımı size sormamı söyledi. Bütün bir gecelik paramı ödediği için kabul ettim. Beni bu hayattan kurtaracak kişi sizmişsiniz. Ve tek yapmam gereken şeyin korkmadan sizinle konuşmak olduğunu söyledi. Otelde de sabaha kadar ne yemek istersem yiyebileceğimi masrafların da kendisinin karşılayacağını söyledi.


18 Nisan 2018 Çarşamba

GAVAT'A GIRAVAT/ 21.BÖLÜM




21.BÖLÜM

İstanbul’a dönüş…

Sabaha kadar heyecandan uyumamıştım. Defalarca okudum elimde ki dosyayı. Her satırını ezberlemiştim. Avukat Harun abi bana bu davayı kazanmak ve onları ömür boyu ceza almaları için nelerin gerektiğini nelere dikkat çekmemi anlatmıştı. Her detayı her ihtimali araştırmıştım. Tek korkum bu davadan onların hüküm almadan kurtulmalarıydı. Bunca yıl çektiğim çile karşılıksız kalmamalıydı çünkü ben bu an için yaşamış bu günlere gelmiştim.  Harun abi benim hayatımı kabusa çevirenler hakkında gerçekten oldukça ilginç bilgiler bulmuştu. Yani ben o zamanlar sadece çek, senet kumar işleriyle ilgili olduklarını biliyordum. Ama Harun abi uyuşturucuyla ilgilide bağlantılarını bulmuştu. Hatta istersen bu davaya ben gireyim demişti ama istememiştim. Bu benim için çok önemliydi. Kaybetsem de ki hiç böyle bir ihtimali düşünmüyordum ama kaybetsem de mücadele etmek yılların hesabını sormak istiyordum. Artık karşılarında güçsüz zayıf biri yoktu.
Bana yarın İstanbul’a gideceksin hazırlan demişti. Ama neden olduğunu son ana kadar söylemeyeceğim sakın ısrar etme dediği için soramamıştım. Ama çıldıracaktım. Bana okumam için hazırladığı dosyada onları mahvedecek bilgiler vardı bana söylemediği asıl bombası ne olabilirdi ki? sabaha kadar Mihriban ile neler olabileceği hakkında konuşmuş ama halen netleşememiştik. Bu gizliliğin yanı sıra beni İstanbul’a gidecek olmam çok germişti. Çünkü ben neredeyse haritadan bile İstanbul’u silmiştim.  İstanbul’da telefonun açık olsun sana ne yapacağını söyleyeceğim demişti.


GAVAT'A GIRAVAT / 20.BÖLÜM



20.BÖLÜM

Bilgi toplamak…

Mesleğime başladığım ilk günden beri aklımda ki tek şey, bana hayatımı kabusa çevirenlerden intikamımı almaktı. Bunun için babamın, Nasip’in ve o zincirli adamın hayatını araştırmaya başladım. O mekanlardan tanıdığım bazı tanıdıklarım vardı tabii. Eninde sonunda bir açıklarını bulacak ve onlarla hesaplaşacaktım. Babam ara sıra kumar oynuyordu. Zaten Nasip ile kumar oynarken tanıştıklarını biliyordum.  Amacım yasak olduğu halde o kumar oynatılan mekanda onları yakalatmak ve yargılanmalarını sağlamaktı. Sonra sıra zincirli o adama gelecekti. O da sonradan öğrendiğime göre çek senet işleri, tefecilik işleri yapıyormuş. Tabii aylarca o adama otel odalarında hizmet vermiştim.   Yani hayatımda ki üç erkek de hep pis işlerle uğraşıyorlardı. Belaya bulaşmamaları imkansızdı. Ama tek sorun bizim İzmir’de olmamız onların ise İstanbul’da olmalarıydı.
Staj yaptığım yerdeki avukat Harun abi yılların avukatıydı. Ona ara sıra sorular soruyordum aldığım cevapları da birleştirmeye çalışıyordum. Bir gün bana, iyi avukatlığın birinci şartı dolambaçlı soramadığını açıkça soracaksın kızım demişti. Yani avukat dediğin uyanık olur cevap alamazsa taktik değiştirir sorusunu başka daldan sorar. Yani ne yapar eder cevabını alır. Gelelim sana. Belli ki sen de bir şey var. Senle burada iki günlük değiliz ben yaşadığım sürece daha çok beraber çalışacağız. Benim için neyin nerede olduğu önemli değil her yerde meslektaşlarımız arkadaşlarımız var. Emniyette de tanıdıklarımız var deyince anlattım kafamdakileri.  Bütün isimleri mekanları yaptıkları kirli işleri söyledim. Senin yapacağın şeyler değil kızım pişmen gerek. Zaman gerekiyor kızım demişti. Yılların tecrübesiyle anlattı bana yapacaklarını. Tam üç ay uğraştı benim bu davamla. Bana bu konuyu bitirmeden soru sormayacaksın dediği için sormamıştım. Bugüne kadar hiçbir davayı kaybetmemiş biriydi. Bekledim sabırla. Biliyordum halledeceğini.


16 Nisan 2018 Pazartesi

GAVAT'A GIRAVAT/ 19.BÖLÜM


19.BÖLÜM

Gelsin paralar…

O gün o kadar içki içmişti ki otele gelir gelmez sızıp kalmıştı. Bir yandan pis pis horluyor bir yandan da gö…tü yırtarcasına ossuruyordu. Yastığı yüzüne kapatıp boğmayı o kadar istedim ki. Ya da göt…ne pamuk tıkayıp çatlatmayı…Ama sonra kendiliğinden boğulduğuna inandıramam diye korkup vazgeçmiştim. Gerçi bunu yapsaydım eminim hissetmezdi. Tüm camları açtım oda o kadar pis kokuyordu ki. Sonra ben de akıllandım tabii başka geceler böyle öküz gibi uyuyup sızsın diye daha çok içmesini sağlıyordum. Bazen oltaya geliyor bazen de yok ben bugün ayık kalacam çok içmeyeceğim diyordu. Onun ölü gibi sızmasını fırsat bilip tüm ceplerini karıştırdım. O gecenin parasını bana peşinen vermişti. Ama onun dışında bir tomar para vardı cebinde. Gözüm döndü. Bu paraları ben hak ettim deyip yarısını aldım ve sakladım. Önceleri Nasip’e vermeden beş on lira çalıyordum şimdi asıl paranın kaynağından almıştım. Bunu yaptıkça sanki onlardan öcümü almış gibi hissediyordum. İşte bu yöntemle biriktirdim paraları. İzmir’e geldikten sonra İşe başlayana kadar kullandım tabii Mihriban ile paylaştığım evin masraflarını karşılayabilmek için. Ama sonra Ali abinin yanında çalışmaya başlayınca el süremedim o paralara, bankaya koydum. O para kirli paraydı bana göre. Hatırladıkça beni kahrediyordu. Nasıl kazandığım aklıma geliyordu. Yapamadım. Mihriban ile paylaştım bu duygumu. Okuduğum okulda ihtiyacı olan insanlara versem onlara haksızlık yapmış olur muyum bu kirli parayı vermekle dedim. Bana sımsıkı sarılmış, sen ne güzel bir insansın. Ne yaparsan yap seni hiçbir şey kirletemez ki! Sen isteyerek mi yaptın sanki. Yapmasan belki hayatta bile kalamazdın. O para ihtiyacı olanlara deva olacak. Onca parayı yakacak halin yok ya! Allah biliyor kulun bilmesi gerekmiyor demişti…


15 Nisan 2018 Pazar

GAVAT'A GIRAVAT / 18.BÖLÜM



18.BÖLÜM

Eskiyi hatırlamak…

 Okulumu bitirdiğim gün Ali abi bunu dışarıda kutlayacağız demişti. O ana kadar okul iş ve evin dışında hiçbir yaşantım olmamıştı. Haklıydı da. Bizi müzikli bir yere götürdü. “Kızlar izninizle bugünün şerefine bir tek atacağım” dedi. Bugüne kadar evlerine de gittim yemeğe ama içtiğini hiç bilmiyordum. Ben ise yıllardır ağzıma tek bir damla dahi içki koymamıştım. Zaten zorla içtiğim aslında kendinden de kokusundan da nefret ettiğim bir şeydi. Mihriban’ında hiç sevmediğini biliyordum. Mekana gelince o günler gözümün önüne geldi. Biraz kötü oldum tabii. Mihriban bildiği için anlamış bana istersen tuvalete gidelim demişti. Ali abilere Nasip’in zoruyla böyle yerlere sık sık gidip ardından da otele gittiğimi anlatmamıştım. Zaten böyle bir şey nasıl anlatılır ki? Ali abi ile eşi öyle eğleniyorlardı ki; bizde unutmuşuz kızım senin sayende bir hava aldık ne güzel oldu dedikleri için oradan ayrılana kadar eğleniyormuş gibi davranmıştım. Ama masalarda ki kadınlarla erkeklerin içkinin verdiği rehavetle rahat davranışları beni oldukça rahatsız etmişti. Çünkü onlara baktıkça kendimi görüyordum. Gerçi bir tek fark vardı bu kadınlar daha büyüktü. Ben ise o zamanlar daha çocuktum. Evlenmemiz bile ailemin imzasıyla olmuştu. O yaşta bir çocuğun evlenmesine nasıl devlet izin vermişti hiç anlayamamıştım.
Hele o altın zincirli, kravatlı adamla ilk çıktığım günü hatırladıkça ölesim geliyordu. Bana bütün gece, paranı kocana peşin peşin verdim. Öyle mal gibi durma canlan biraz demesi hiç aklımdan çıkmıyordu. Zaten ondan sonra Nasip’in her senedinde her sıkıştığında ilk müracaat edilen ilk kişi olmuştu bu altın zincirli adam. Özellikle…

14 Nisan 2018 Cumartesi

GAVAT'A GIRAVAT/ 17.BÖLÜM


17.BÖLÜM

Beklenen gün…

Ali abi, gideceğimiz okulu ben biliyorum kızım biraz erken çıkalım yol hali ne olur ne olmaz dediği için erkenden kalkıp Mihriban ile hazırlanmış onları bekliyorduk. Asında Sezgin abla ile kızları Sezi ye kıyamadığım için, siz sabah sabah yorulmasanız demiştim ama “Böyle mutlu bir günde insan kızını yalnız bırakır mı? Evde meraktan çatlayacağıma okulun bahçesinde seni bekler duamızı okuruz. Bırak bu gururu bizde yaşayalım kızım” deyince gözyaşlarıma engel olamamış dediğime de gerçekten pişman olmuştum. Çünkü gün değil hafta değil tam üç buçuk yıldır bana o ailenin bir parçası olduğumu bir an bile unutturmamışlardı. Şimdi onların da hakkıydı benimle o anı yaşamak. Hele sonuçlar açıklanıp da istediğim hukuk fakültesini kazandığımı öğrendiklerinde benimle hıçkırıklarla ağlamalarını ömrümce unutamam.
Artık ben bir hukuk öğrencisiydim. Okuluma devam mecburiyetim olduğu için benim yerime birini alın abi işi aksatıyorum ya da maaşımı yarım verin dediğimde “Bizim gözümüzün önünde ol ki ablan ile içimiz rahat etsin. Bu okul burada bitecek. Okul çıkışında uğrarsın. Dersini aksatmayacak şeklide ertesi günün yemeği için yardım edersin ustaya. Senden çok iş bekleyen yok. Bana kalsa hiç gelme, maaşın baki diyorum ama sen gurur yapıyorsun. Sen burada çalışan değilsin anla şunu artık yani işe girdiğin ilk bir ay belki çalışanımız oldun ama sonrası benim ve ablanın kız kardeşi oldun. İkimizin de kardeşi yoktu o duyguyu senle tattık. Allah’a şükür işlerimiz iyi. Başka garsonumuz da var zaten” deyip bana söz hakkı bırakmamıştı. Aynı şeyleri Mihriban da defalarca söylemişti. Biz kardeşiz. Zorlandığın an işi bırak benim okul bitti çalışıyorum da artık biliyorsun. Sen derslerine çalış yeter ki diyordu. Dinledim sözlerini hiç zorlanmadım. Hem de hiç. Dile kolay tam sekiz yıl olmuştu buraya geleli. İki buçuk sene dışardan liseyi bitirmek ardından dört yıl üniversite bir yılda staj derken bunca yıl geçmişti.






13 Nisan 2018 Cuma

GAVAT'A GIRAVAT/ 16.BÖLÜM



16.BÖLÜM

Kendime verdiğim söz…

Mihriban ilk defa okul çıkışı iş yerime gelmiş Ali abi ile tanışmıştı. Ali abi arkadaşına bir şeyler ikram etsene kızım dediğinde Mihriban, aç değilim teşekkür ederim, ama o meşhur tatlınızdan yerim valla dediğinde Ali abi göz göze gelmiştim.  Çünkü, o sonra acıkınca yerim deyip ayırdığım yemekleri aslında Mihriban’a götürdüğümü anlamıştı. Ona yalan söylemiş gibi ya da bir suç işlemiş gibi kendimi kötü hissetmiştim. Sonra beni mutfağa çağırıp sarılıp çocuk gibi ağladığını hiç unutamıyorum. “Sen ne güzel bir çocuksun! Bunca pisliğin arasında nasıl böyle temiz kalabildin kızım! Sana buradan ne istersen istediğin keder ye dememe rağmen sen yemeğini arkadaşınla mı paylaşıyordun? Ben bunu nasıl anlayamadım?”
O günden sonra eğer Mihriban lokantaya okul çıkışı yemek yemeğe gelmez ise onun yemeğini Arif ustaya söyleyip sefer taslarına koyduruyordu. Ben eve giderken de sefer tasını elime tutuşturup Mihriban kızıma selam söyle gözlerinden öperim diyordu. Yani Ali abi sadece benim değil Mihriban’ın abisi de olmuştu.   
Evet onca pisliğin arasında sadece benim çocukluğumu kirletmişlerdi. Ama geleceğimi temiz tutmaya ve o pisliklerle mücadele edeceğime söz vermiştim. Hukuk okuyacak en üst mertebeye kadar yükselecektim. Liseyi açıktan da olsa bitirmem, iş yerim deki huzurum Mihriban gibi bir dosta kavuşmam beni o kadar motive ediyordu ki bu değerleri kaybetmemek için daha da gayret ediyordum. Mihriban bana şaşırıyordu. Kafan ne güzel çalışıyor valla okumazsan yazık edermişsin kendine ne anlattıysam hemen anlıyorsun diyordu. Bu beni daha da motive ediyordu.  Hayatım, işim ve evim arasında geçiyordu ama hiç şikayet etmiyordum. Çünkü kendime söz vermiştim. Hayatımı zehir edenlerden öcümü alacaktım.

12 Nisan 2018 Perşembe

GAVAT'A GIRAVAT/ 15.BÖLÜM



15.BÖLÜM

 Yeni ailem…

O gün yine bütün işimi yapmış lokantanın bahçesindeki sandalyede oturmuş ders çalışıyordum. Tam lokantanın karşısında 8,9 yaşlarında bir kız görmüştüm, orta yaşlı bir adam kendisine laflarıyla taciz ediyor kızda ondan kurtulmaya çalışıyordu. Kan beynime sıçradı resmen. Yerimden nasıl fırladım o küçük kızı nasıl sahiplenip adama nasıl bir tekme attım hiç farkında değilim. Bir anda kavga büyüdü. Üç beş kişi daha karıştı. Küçük kız ağlamaya başladı. Onu sakinleştirmek için hemen kucağıma aldım. Sonra bir de ne göreyim? O küçük kız benim kucağımdan inip bizim patronun kucağına atılmaz mı? Meğer o minik bizim patron Ali abinin kızıymış. Nereden bilirdim ki? Daha önce hiç karşılaşmamıştık ki! İşte o gün her şey o kadar değişmişti ki! Artık burada çalışan bir garson kız değil de sanki patronun kızı, yeğeni yakınıymışım gibi muamele görüyordum. Çevrede ki esnaf arasında da sokağın delikanlı kızı seçilmiştim. Hatta bazen bana “Aman ha! Kızımızla ters düşmeyelim dayak yeriz” diye takılırlardı.  İşte Ali abi bu olaydan sonra sen benim kızımsın demişti gerçekte de öyle davranmıştı. Benim ailem gibi olmuşlardı. Eşi Sezgin abla da dünya tatlısı biriydi. Dünya da iyi insanların var olduğunu onlar sayesinde öğrenmiştim.
Benim lokanta da her gün istediğim yemekten yeme hakkım vardı. Hepsini bitiremeyeceğim abi bir mahsuru yoksa yiyemediğimi bir kaba koysam da sonra yesem olur mu demiştim. Burada pişen her şeyde senin hakkın var kızım. Zaten yaptığın o değişik mezelere de bayılıyor müşteriler. Gözünde hiçbir şey kalmasın ne istiyorsan ye, yemezsen o zaman kızarım, abilik hakkım varsa helal etmem demişti. Halbuki ben yemeğimin yarısını o kaplara koyarak Mihriban’a götürüyordum. Onsuz boğazımdan hiçbir şey geçmiyordu ki. Mihriban bana çok kızıyordu. Her gün yorulmuyor musun? Bunları bana taşımaktan diyordu. Nasıl yorulayım ki? Şu hayatta karşıma çıkan en güzel insana az bile bu yaptıklarım. O elinde ki sihirli bir değnek ile bana dokunmuş ve her şeyimle beni yeniden hayata döndürmüştü.




11 Nisan 2018 Çarşamba

GAVAT'A GIRAVAT/ 14.BÖLÜM



14.BÖLÜM

Ben bir Kraliçeyim…

Mihriban bir ay öncesine kadar bir kız arkadaşıyla beraber kalıyormuş ama kız okulunu bitirip memleketine dönünce o da yalnız kalmış. Ama masrafları paylaşmak adına iyi ve güvenebileceği bir ev arkadaşı arıyormuş. Eee kısmetimde varmış ve ben tuttum. Kirası altıyüz liraydı. Yarı yarıya paylaşacaktım. Onun dışında ki tüm masrafları da tabii. Öyle sıcak öyle doğal biriydi ki hemen kanım kaynamıştı. O da beni sevmiş ve kabul etmişti. Çünkü daha eve ilk adım attığım andan itibaren ona dürüst olmuş her şeyi eksiksiz anlatmıştım. Beni gözyaşları içinde dinlemişti. Ben buyum dedim ona. Yıllarca bu bana biçilen hayata boyun eğdim ama artık kendim için yaşamak istiyorum hem de insanca dedim. Takdir etti beni. Tamam dedi. Sana bir işte buluruz. Okula da kayıt için araştırma yaparız dışardan liseyi nasıl okuyacaksın bakarız ben de sana elimden geleni yaparım dedi. Yaptı da. Sanki senelerdir arkadaşmışız gibi ya da yeğeni ya da kardeşiymişim gibi davrandı bana. Önce boşanma davası açmama yardımcı oldu. Kısa bir süre sonunda boşanma gerçekleşti ve ben boşandım. Mutluluğumu tarif etmeme kelimeler yetmeyecekti. Şimdi kendimi daha da özgür hissediyordum. Ama yapacaklarım daha bitmemişti. Mahkemeye adımın ve soyadımın değiştirilmesi için müracaat ettim. Çünkü ne ailemin ne de ayrıldığım o gava.. beni bulmasını istiyordum.  Bana Çilem dendikçe çektiğim çileler aklıma tekrar tekrar geliyordu. Can güvenliğim yok dedim adımı istemiyorum yeni bir hayata başlamak istiyorum beni kurtarın dedim. Nihayet bunu da başardım ve Ece Yılmaz adını aldım. Birkaç gün Mihriban ile düşündük acaba hangi ismi alsam diye. Sonunda kendimi artık bir kraliçe gibi görmek, hissetmek istiyorum o yüzden Ece olsun demiştim. Yılmaz soyadını da bana Mihriban uygun görmüştü bundan sonra ki hayatın boyunca hiçbir şeyden yılma diye.
Evet, artık ben Ece Yılmaz olmuştum. Ben yirmi yaşında idim o ise yirmi iki. O üniversite üçüncü sınıfa geçtiğinde ben de liseyi açıktan bitirdim. O da öğretmenlik okuyordu. Akşam okula gidiyordum gündüzleri işe. Tam üç senedir bir lokanta da garson olarak çalışıyorum. Patronum tam bir baba gibi davranıyor bana. Tabii babalığın nasıl olduğunu ilk ondan görmüş öğrenmiştim. İlk zamanlar öyle sıradan davrandı bana. Ben işimi yapıyor işim olmadığında da bir köşeye çekilip kitabımı açıp ders çalışıyordum. Ta ki o güne kadar…


10 Nisan 2018 Salı

GAVAT'A GIRAVAT / 13.BÖLÜM


13.BÖLÜM

Bilinmeyene doğru yolculuğum…

Onlar inince bende arkalarından indim. Ne yapacağımı bilmiyordum ama bir yerden başlamamın gerektiğini de biliyordum. Gidecekleri yere gitmeden onlara sormam gerekenleri sormam gerekiyordu. Biraz utanarak sıkılarak, affedersiniz size bir şey sorabilir miyim deyiverdim. İkisi de bana gülümseyerek bakıyorlardı. Beni yanlış anlamayın buranın yabancısıyım. Sizi de böyle aile görünce güvenerek sorayım dedim. Buralarda güvenebileceğim bir kiralık daire arıyorum. Siz buralarda oturuyorsunuz sanırım? İyi bir semt midir?  Ben hem okuyup hem çalışacağım yalnız yaşayacağım da, dedim. Dedim de nasıl bir çırpıda bunları söylemiştim ben de kendime şaşırmıştım. Kadın gülümsemesini kesmiş bana üzülerek bakmaya başlamıştı. “Ay canım kimsen yok mu yavrum? Bizim de kızımız İstanbul’da üniversite de okuyor onun yanından geliyoruz. Seni çok iyi anlıyorum. İyi yaptın bize sormakla yavrum. Burası çok eski iyi bir semttir. Bak şu tarafta Elif sitesi var. 1+1 evleri tam da sana göre. Öğrencilerde var oraya bakabilirsin”
Bu bilgi çok işime yaramıştı direk emlakçıya sorsam elinde ki evi vermek için bana doğruyu söylemeyebilirdi. Yolculuk yorgunluğumu henüz üstümden atamamıştım ama karnım çok acıkmıştı. Yol üstünde gördüğüm büfeden bir şeyler alıp atıştırdıktan sonra o ailenin dediği siteye doğru gittim. Çünkü kaybedecek bir dakikam bile yoktu. Bir an evvel ev tutmalıydım. Site girişte güvenliği olan yeşillikler içinde şirin bir yere benziyordu. Kapıda ki güvenliğe kiralık daire bakıyordum deyince, iki daire var gösterelim size ev sahipleri anahtarı bize bıraktı dediler. Evlerden bir tanesinin içi çok yeni yapılıydı o yüzden kirası da yüksekti. İkinci gösterdikleri yer ise zemin katta ve oldukça karanlıktı. Bir hücreden çıkmış yeni bir hücreyi kaldıramazdım o yüzden teşekkür edip tam oradan ayrılıyordum ki, güvenliklerden iri olanı şu karşı dairede bir kız üniversite öğrencisi varmış yanına arkadaş arıyormuş. Sen de sanırım öğrencisin değil mi? İster misin? Deyince hiç bozuntuya vermeden evet oraya bakayım deyiverdim. Çünkü çok daha mantıklı gelmişi. Hemen ziline bastık. Biraz bekledikten sonra uykulu gözlerle biri açtı kapıyı. Kiralık oda arıyordum rahatsız ettim konuşabilir miyim dedim. Kız güvenliğe tamam abi biz konuşalım sağol deyip beni içeriye davet etti.
İşte can arkadaşım Mihriban ile tanışmamız böyle oldu. Dünya tatlısı arkadaşım. Ben nasıl bir iyilik yapmış ya da ne kadar çile çekmişim ki mükafatım ödülüm onu tanımak olmuştu.     






8 Nisan 2018 Pazar

GAVAT'A GIRAVAT/ 12.BÖLÜM



12.BÖLÜM

Yeni Hayatıma Yolculuk…
           
        Bahçede sakladığım paralarımın hepsini aldım. Sandığımdan da çok para biriktirmişim. Eee kolay değil. Tam beş senedir biriktiriyorum. Evin içine girmedim korkudan belki her an gittiği yerden geri gelir de yakalanırım diye. Paraları kaptığım gibi bir taksiye bindim. Evden bayağı uzaklaşınca yol üstünde gördüğüm ilk mağazada iniverdim. Alelacele ile üstüme giyecek birkaç kıyafet alıp otobüs terminaline gittim. Çünkü bileğimi kesince akan kanlar hırkamı pantolonumu kirletmişti. Sonuç da şehirler arası yolculuk yapacaktım ve dikkat çekmek istemiyordum. Şu an otobüsün içindeyim. Özgürlüğüme doğru gidiyorum. Bütün pislikleri İstanbul’da bırakıp İzmir’de ki yeni hayatıma doğru     gidiyorum. İçimde ki korkular, endişeler mutsuzluklar birdenbire tamamen yok olmuştu sanki.  Tek düşüncem İzmir’e varana kadar uyumak ve hiçbir şeyi düşünmemek uyandığımda da hiç hatırlamamak.
Muavinin küçük hanım İzmir’e geldik uyanın artık demesiyle uyanmıştım. Nasıl uyumuşsam mola verilen yerde bile uyanmamışım. Hiç acele etmedim zaten her yanım tutulmuştu özellikle de boynum hiç hareket de edecek halim yoktu. Yine de sorun etmedim indim neşeyle otobüsten. Herkesin gittiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Daha önce kendi, başıma hiçbir yere, hele ki İzmir’e hiç gelmemiştim ki. Sonra otobüsten inenlerin birbirine semt servislerini sorduklarını gördüm. Önümde ki karı-koca Alsancak garında ineceğiz hangi servise binelim deyince bende oraya gitmeye karar verip peşlerine takıldım. Onlar ne yaparlarsa nerede inerlerse ben de orada inecektim. İçimden bunlar bir aile çocukları da var onların gittiği semtte bir ev tutabilirim diye düşünüp onları takibe aldım.


7 Nisan 2018 Cumartesi

GAVAT'A GIRAVAT / 11. BÖLÜM


11.BÖLÜM

Hastane…

Hastaneden çıktım hızlı hızlı yürümeye başladım sanki bir yere yetişecekmişim gibi. Evet aslında bir yere yetişmek için hızlı yürüyordum. Kaybettiğim yaşayamadığım çocukluğuma… Kadınlık gururuma…İncinen onuruma ve özgürlüğüme… bundan daha önemli bir şey olabilir miydi? Ama ne yazık ki ben bunun yeni farkına varmıştım. Sanki ağaçlar, çiçekler daha bir yeşil görünmüştü gözüme. Sokaklar bile. Özgürlük bu olsa gerek dedim kendi kendime.  Annesi ile babasının elinden tutup neşe içinde yürüyen çocuklara baktım geçmişimi hatırlayarak özlemle. Sonra kocasının kolunda salına salına giden kadınlara. Hangisi daha acı diye düşündüm benim için karar veremedim. Çünkü ikisi de acı idi. Sonra kendime bütün gece verdiğim sözü hatırladım. Kendime acımayacak kurtaracak yardım edecektim. Daha önce yapmadığım gibi. Yapamadığım gibi çaresiz olmayacaktım. Daha da hızlandırdım adımlarımı. Amacım onun evden çıktığından emin olduğumda evin bahçesine girip sakladığım paraları alıp kayıplara karışmaktı. Sadece bunu yapabilmiştim. Bir gün cesaretimi ya da fırsatını bulabilirsem bu bahçeye gömdüğüm paralar beni buralardan uzaklara götürecekti. Şimdi tam zamanıydı. Hiç bugüne kadar olmadığım kadar cesaretli ve kararlılıktaydım. Geriye bir canım kalmıştı onu da yok etmek için intihara kalkışmış ama becerememiştim. Ama artık sadece kendim için yaşayacak kimsenin esiri olmayacaktım.
Yıllarca işkence çektiğim sözde bu mezar eve dışarıdan bakıyorum korkuyla yakalanırsam diye. Aslında buraya gelmeyi hiç istemezdim üç gün önce kaçtığım bu eve. Ama ona bırakmaya hiç niyetim yok. Bedenimle ödedim biriktirdim o paraları ben. Hem de her gece başka bir adama satılarak peşkeş çekilerek. Para sakladım mı diye her yerimi arıyordu ama bir koltuğumun altına bakmayı akıl edemiyordu. Onu da tesadüfen keşfetmiştim. Yine bir gün eve getirdiği adamlara beni sunduktan sonra paraları ver deyip üstümü arayacakken birden paranın bir kısmını koltuğumun altına koyuvermiştim. O da çantama kıyafetlerime ceplerime bakmış ama orayı aramamıştı. Sonra da benim orası para saklama yerim olmuştu. Tabii paranın büyük bölümünü ona veriyordum da işte beş lira on lira ne kaçırabilirsem onu saklıyordum. Şimdi bu biriktirdiğim paralar benim kurtuluş biletim olacaktı.
Bu eve getirildiğim günü hiç unutmuyorum. Unutmayacağım da. Ağlayarak zorla…Satılık bir eşya gibi. Şimdi ise son kez bakıyorum herkesten her şeyden iğrenerek…



6 Nisan 2018 Cuma

GAVAT'A GIRAVAT/ 10.BÖLÜM




10. BÖLÜM

Sen nasıl bir adamsın?

Masada bir an sessizlik oldu. Herkes neyi kastettiğini anlamıştı. Ben bile anlamıştım. Kanım çekilmişti sanki. Tam masadan kalkıyordum ki, Nasip kolumdan sert bir şekilde tutup otur yerine dedi. Oturdum ama ağlamaya başlamıştım. Hiç umursamadı. Tamam dedi. Yarın parayı öde benden istediğini al. Sanki o masada biraz önce bu iğrenç pazarlık dönmemiş gibi yenilip içilmeye devam edildi. Zamanında bir eve, bu adama satılmıştım babam tarafından şimdi de bu adam tarafından senedi karşılığında başka bir adama.  
Onlar gittikten sonra içtiğim içkinin cesaretiyle,
Sen nasıl bir adamsın? Erkek adam karısını çalıştırmaz diyordun şimdi beni pazarlıyorsun. Beyaz gömlek giyeyim Gıravat takayım saygın görüneyim dediğin bu mu? Sen önce kravat demeyi öğren. Ben insanım! Çocuktum, çocukluğumu çaldın beni kendine, yaşına başına bakmadan kadın yaptın. Babamdan satın aldın şimdi de sen mi beni satacaksın. Senin hiç mi vicdanın yok utanman yok.
“Bak bak…Senin dilinde maşallah açılmış. Unutma sen benim malımsın. Ne dersem onu yapacaksın. Yarın adam seni almayacak olsaydı o zaman bu lafları sana yedirirdim ama ellemeyeceğim şimdi. Hem çalışayım yardım edeyim sana diyordun işte fırsat sana!”   
Sabaha kadar ağladım. Boşuna ağlama tek kurtuluş yolumuz adamı memnun etmen. Adam parayı babasının hayrına verecek değil ya ne yapayım karşılığında seni beğendi istedi demişti.
İşte içki masalarında sunulma hikayem böyle başlamıştı. Gelen paralara öyle memnun oluyordu ki akşam evden alınıp ertesi gün eve gelmeme hiç aldırış etmiyordu. Artık evde yemek yapmıyor haftada bir iki kere beni tanıştırdığı adamlarla dışarıda yemek yiyor içki içiyor eğleniyor sonra da otele gidiyorduk. İş konusunda o kadar rahatlamıştı ki ikinci üçüncü dükkanını açmıştı.    









4 Nisan 2018 Çarşamba

GAVAT'A GIRAVAT / 9.BÖLÜM



9.BÖLÜM

Altın zincirli adam…

O gün eve çok sinirli gelmişti. Bana da mallar yerine zamanında ulaşmadığı için müşteri almaktan vazgeçti. Ben de onunla senedimi ödeyecektim. Yarına kadar para bulmam lazım demişti. İşiyle ilgili zaten pek bir şey anlatmazdı ben de merak etmezdim ki. Daha iş yerini dahi bilmiyordum. Sadece toptancılar halinde büyük bir iş yeri olduğunu ve inşaat malzemeleri sattığını biliyordum. Bir kere tüm cesaretimi toplayıp ben de çalışsam bütün gün evde çok sıkılıyorum hem eve de katkıda bulunurum dediğimde, Erkek adam karısını çalıştırır mı? Sen otur oturduğun yerde, deyip kestirip atmıştı. 
Elinde ki poşetleri bana uzatarak “Moralim bozuk birazdan arkadaşlarım gelecek. Biri ilk kez gelecek eve. Hadi hemen sofra kur. Bana da temiz bir beyaz gömlek ver üzerine de kırmızı gıravat ver şöyle saygın görünelim” demişti. Kravat değil de gıravat dediği için komiğime gitmişti. Zaten birçok kelimeyi yanlış söylerdi. Gülesim gelirdi ama belli etmezdim. Hemen mutfağa girdim. Alışmıştım artık. Bana aldığı yemek kitabından da değişik şeyler yapmayı öğrenmiştim. Tam her şeyi bitirmiştim ki arkadaşları geldiler. Evet dediği gibi ikisini tanıyordum ama birini ilk defa görüyordum. Üstü başı iyi giyimli biriydi. O da Nasip gibi beyaz gömlek ile kravat takmıştı. Kolunda altın bir künye boynunda da altın bir zincir vardı. Daha önce hiçbir erkeğin koluna ve boynuna altın taktığını görmediğim için tuhafıma gitmişti. Demek ki zenginler böyleymiş dedim kendi kendime.
 Yine aynı şekilde yenildi içildi şarkılar türküler söylendi ama Nasip’in siniri halen geçmemişti. Bir şerefsizin yüzünden rezil olduk. Attım gerçi işten onu ama bir kamyon mal elimde kaldı deyip durmadan lafı yarın bu parayı nereden bulacağıma getiriyor bu senedi ödemezsem dile düşerim iki paralık olurum rezil olurum falan diyordu. Sonunda geldiğinden beri beni bakışlarıyla sürekli rahatsız eden o altın zincirli olanı “Bu para çok ben sana veririm ama sen bana karşılığında ne vereceksin” dedi.









3 Nisan 2018 Salı

GAVAT'A GIRAVAT / 8.BÖLÜM



8.BÖLÜM

Eve gelen misafirler…

Tam öğlen vaktiydi birden kapı açıldı o geldi. Bana hemen hazırlan dışarı çıkacağız dedi. Evleneli iki ay olmuştu daha bir kez bile dışarı çıkmamıştım. Gerçi çıkacak olsam onunla nereye gidecektim ki? Yanımda babam yaşında ki şişko yaşlı bir adamla kol kola mı gezecektim? Nereye gidiyoruz dedim birdenbire ama suratıma öyle bir bakmıştı ki korkudan hemen ayakkabımı giymek için kapıya yöneldim. Akşam bir iki arkadaşım gelecek içeceğiz beraber gidip yiyecek bir şeyler alalım seni o yüzden götürüyorum demişti. Her gece ona hizmet etmem yetmiyormuş gibi bir de arkadaşlarını mı getirecekti? Tıpkı babamın evinde gördüğüm manzara gibi. Annemden yemek yapmayı öğrenmiştim ama o bunları beğenmiyor bunlar la rakı mı içilir bana meze yapmayı öğren diyordu. Nereden öğreneceksem. Ama ona da bugün bir çözüm bulmuş yol üzerinde ki bir kitapçıdan yemek ve meze yapımı kitabını alarak evde dene ve öğren diye talimatları vermişti. Aşçı gibi. Her şeyi bana söylediği gibi yaptım. Aldıklarını tabaklara servis yaptım masaya koydum. İlk kez birileri gelecekti eve ben de ilk kez değişik birini görecektim bu evde. Nasıl davranacağımı bilmediğim için hata yapıp onların yanında beni azarlamasından çok korkuyordum.  Çünkü babam da öyle yapardı biri eve geldi mi daha çok dayılanır sürekli azarlar emirler yağdırırdı.  
Derken akşam oldu tam üç kişi geldi eve. İkisi kendisi gibi yaşlı diğeri ise daha gençti. Mutfakta korkarak nasıl davranacağımı bilmiyorum dedim. Sen mutfakta otur ben bir şey isteyince getirirsin demişti. O kadar yorulmuştum ki uykumda gelmişti. Ama onlar içtikçe içiyor daha da keyifleniyorlardı. Bir ara boş meze tabaklarını almak için odaya girdiğimde içlerinden biri, “İçeride niye oturuyor yenge? Yorulmuştur burada otursa ya” bizimle deyince kıyamet kopacak sandım. Hiç kopmadı. Nasip kendine de bir tabak al otur dedi. Oturdum onlar konuşuyor ben ise sessizce tabağımda kileri yiyordum. Aslında patlayacaktım neredeyse yemekten ama masada başka yapacak bir şey olmadığı için tabağıma doldurdukça yiyordum. İçlerinde genç olanı bir türkü söylemeye başladı. Sesi çok yanıktı öyle güzel söylüyordu. Ben de yemeğimi bırakmış onu dinliyordum. Kendimi çimdikledim ağlamamayım diye ama akan gözyaşlarıma engel olamadım işte. Benim o halimi fark edince
“Yengeyi üzdük Nasip. Karına da bir kadeh koysana, içmez mi?”
İşte, bu söz üzerine hafta da bir iki kere gelen sürekli arkadaşlarıyla içki masalarına oturup onlarla içmeye başladım. Buna nasıl kızmıyor ya da kıskanmıyor diye çok şaşırmıştım ilk önceleri çünkü masada benden başka kadın yoktu. Ama bu da yetmedi Nasip’e. Aramıza bir iki kadın daha eklendi. Bazen aynıları bazen başkaları...   







2 Nisan 2018 Pazartesi

GAVAT 'A GIRAVAT /7.BÖLÜM


7.BÖLÜM

Annemlerin ziyareti…

O sabah işe giderken, babanları akşam yemeğe çağıracağım. Öğlen gelirim tavuk falan getiririm hazır pişmiş. Meze de alırım. Onların gelmesine yakın ısıtırsın daha o kadar iyi yemek yapamıyorsun. Anan sana bir şeyler öğretmemiş hiç. Sen sadece akşam salata yaparsın neyse ki onu yapabiliyorsun. Tatlı da alırım. Anamı de istediler o da gelsin dediler ama anam köyde gelemez dedim onlara. Gelelim gelelim diyorlardı. Gelsinler de rahatlasınlar diye de alay ederek konuşmuştu. Babamın yüzünü görmek istemiyordum ama annemi özlemiştim. Hem de çok özlemiştim. Beni her ne kadar korumamış olsa da onu özlemiştim.
Daha kapıdan girer girmez babamın “Oh, oh maşallah eviniz de pek güzelmiş. Sağol Nasip Bey oğlum, bugün bizi davet ettin sizi rahatsız ettik ama şöyle damadımla bir iki kadeh içmeyi de çok istiyordum iyi oldu deyip de yüzümde ki yediğim yumruktan patlamış dudağımı görmezden gelmesiyle bir kez daha yıkılmıştım.
Annemin gözüne baktıkça annem gözünü benden kaçırıyordu. Halbuki onun yüzüne bakıp neler çektiğimi hiç olmazsa birine hissettirmek istiyordum. O kadar mutsuz ve yalnızdım ki! Bütün gece masada annemle sadece oturmuş iki nefret ettiğim erkeğin anlattıklarını dinliyormuş gibi davranmıştık. Sıra sofrayı toplamaya gelmişti. Annem sana yardım edeyim bari deyip arkamdan mutfağa gelmişti. İşte saatlerdir tek beklediğim an bu an idi. Sadece sarılıp, anne keşke beni doğurmasaydın. Hayat, yaşamak bu mu? Benim çocukluğumu hayallerimi bu iğrenç yaşlı adama sattınız diyebildim. Sadece yüzüme bakıp,
“Alışırsın ben nasıl alıştıysam sende alışırsın. Biz kadınların kaderi bu işte! Hem bak adam senin üstüne yaptı daireyi, baban bana bir iğne bile almadı bunca sene” demişti. Yani annem yıllarca çektiği işkenceleri unutup benimde alışacağım günü bekliyordu. Tüm kadınların kaderi bilerek. Oysa bize okulda hiç kimsenin birbirinden üstünlüğü olmadığı anlatılmıştı. Ailenin en güvenilir en sevgi dolu bir ortam olduğu söylenmişti. Hele kadınlara, kızlara tüm erkeklerin daha korumacı daha nazik davranmaları gerektiği anlatılırdı. Bunca şey yalan mıydı? Çünkü bu öğretilenlerle benim yaşadıklarımın hiçbir alakası yoktu.



    

1 Nisan 2018 Pazar

GAVAT' A GIRAVAT /6.BÖLÜM



6.BÖLÜM

İlk yediğim yumruk…

Kızınıza sürpriz olsun gelin geleceği evi görmesin ben her şeyi hazırladım sizde düğünden sonra görüşürsünüz dediği için, hangi eve satıldığımı bilmeyerek adımımı attım içeriye. Ne ev ne evin içinde ki eşyalar umurumdaydı. Ben için için yok olan çocukluğuma, hayallerime, hayatıma ağlıyordum.
Annem “O artık senin kocan! Ne derse ne yaparsa ses etme demişti. Öğle yaptım. Ses etmedim. Bütün yaptıklarına katlandım. Ona her baktığımda bana her yaklaştığında kusmamak için kendimi zor tuttum. Bir hafta ona alışmam için işe dahi gitmedi. Keşke işe gitse de bari hıçkırıklarla ağlasam diyordum. Ama her an yanında duruyor “Bak bunu ben böyle severim, böyle yapacaksın, rakı soframı her akşam böyle hazırlayacaksın” deyip sürekli talimatlarda bulunuyordu.  Daha ilk geldiğim günün akşamı bana da içmem konusunda ısrar etmiş, istemiyorum deyince de ilk yumruğu yüzüme yemiştim. Alışacaksın demişti bana her akşam sofra hazırlayacaksın sende karşımda bana eşlik edeceksin demişti.
Evet ona göre bunun adı evlilikti bana göre ise her an her gün diri diri mezara girmemdi. Eve akşamları eli kolu dolu olarak gelmesini iyi koca olmasına, benim ne kadar şanslı olduğuma bağlayıp sonra da babanın evinde bunları gördün mü acaba diyerek böbürlenerek benim gözüme gözüme soksa da hiçbir şey söylemiyordum. Aslında bu getirdiklerin meze yani kendi içkinin yanında yiyeceğin mezeleri getiriyorsun. Ben daha on dört yaşındayım. Nereden bileyim bu mezeleri yapmayı demeyi öyle istiyordum ki ama korkudan sadece yüzüne bakıp susuyordum.

31 Mart 2018 Cumartesi

GAVAT' A GIRAVAT /5.BÖLÜM



5.BÖLÜM

Düğün hazırlıkları…

O günden sonra bir daha okula gidemedim. Sokağa bile yalnız çıkamadım. San artık nişanlısın diyorlardı.  Ev sahibimizin kızı Meltem öğretmene artık babamın minneti kalmamıştı çünkü ‘Bizim Muhterem Damat Nasip’ diye gururla sağda solda anlattığı adamın evine taşınmak için gün sayıyor ama soranlara da “Hele bir düğünü yapalım, kız bu evden gelinliğiyle çıksın sonra geçeriz kendi evimize diyordu.” Annemin de defalarca sevinerek “Ne güzel taşınacağımız ev kaloriferli artık soba yakmayacağız üşümeyeceğiz, rahat edeceğim” demesine şahit olmuştum. Onlar böyle plan yaptıkça onlardan daha çok nefret ediyor bedelini de beni satarak ödetmelerine halen inanamıyordum. Her gece sabah olmasın keşke diyordum. Çünkü her yeni gün beni evlilik dedikleri o güne daha da yaklaştırıyordu.
 Yetmedi dualarım. Her gece akşamda oldu, sabah da oldu. Düğün dedikleri şeyde zaten nikahtan ibaretmiş. Annem şöyle bir düğün yapsaydık ele güne karşı demişti ama Nasip öyle çok çevremiz yok gerek yok masrafa, ben size biraz para vereyim de o parayla yeni evinize eşya alısınız demiş annemle babamın yine gönüllerini almayı başarmıştı. Ama nikahta olsa gelinlik giysin dediler tabii. Hazırlandık onun annesi benim annem gelinlik bakmaya çıktık. Yine sabaha kadar ağlamıştım. Ama sabah olunca korkudan elimi yüzümü yıkayıp paşa paşa onlarla gelinlik bakmaya gittim. Başka ne yapabilirdim ki? Gelinlikçi kadın bana gelinlik modelleri göstereceğini duyunca şaşırdı. “Bu çocuk ayol daha! Benim kızla yaşıt. Çorabını bile halen ben giydiriyorum. Ne bilirler bunlar evliliği. Oğlanda küçüktür mutlaka bir okullarını bitirselerdi keşke. Hem damat nerede gelmedi mi? Gelseydi de oğlum azcık bekleseydiniz büyümeyi deseydim” dedi.
O an hepimiz kitlenmiş peş peşe bunları söyleyen gelinlikçiye bakıyorduk. Bu sessizliği, Nasip’in kadına düşmanca bakıp sonra da “Damat benim siz işinize bakın!” Diye terslenmesi olmuştu.
Ben gelinlik konusunda da daha sonra aldıkları gecelik terlik, çamaşır, elbise, yüzük hakkında hiç fikrimi söylemedim. Neyi beğendilerse onu aldılar. Çünkü ben orada sadece bedenen bulunuyordum.



30 Mart 2018 Cuma

GAVAT' A GIRAVAT /4.BÖLÜM


4.BÖLÜM

Bana biçilen fiyat…

Babamdan nefret ederek ve ondan hep korkarak büyüdüm. Çünkü anneme çok eziyet ediyordu. Onun bir kere bile bize değer verdiğini ya da bizi düşündüğünü görmedim. Sadece kendini düşünen bencil, kaba, huysuz biri olarak tanıdım.  Zavallı annem. Sırf tatsızlık çıkmasın diye hep susmak zorunda kalırdı. Dayağına da aşağılamasına yıllarca katlandı. Hele “Sen galiba benden bugün dayak yemedin, özlemişsindir” diye alay ederek annemi dövmesi hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak acı bir anıdır. Korkudan ben de annem de bir köşeye siner öfkesinin bitmesini beklerdik. Abim de hiç karışmaz böyle anlarda hemen ortadan kaybolur karışmazdı.
İşte, bugün babamdan bir kez daha nefret ettim. Tanımadığım biriyle beni evlendirmek istiyor sırf para uğruna hem de benim halen çocuk olduğumu umursamadan. Annem belki kalabalık gelirler diye o kadar çok hazırlık yapmıştı ki gele gele iki kişi gelmişti. İlk önce oğlu falan mı var onunla evlendirmek istiyor diye dikkatle içerden dinledim. Ama hayır kızınız Çilem’i kendime istiyorum deyince inanamadım, bu nasıl olur diye? Evlendirmek istediği adamın babamla aynı yaşta idi o an ölmek istedim. Üzerine giydiği beyaz gömleğin göbek kısmındaki düğmeleri şişkoluktan her an patlayacak gibi duruyordu. Kaşları birbirine yapışmış bıyıkları ise ağzını tamamen kaplamıştı. Yanağında ki o siyah ben ise kendisini daha da iğrençleştirmişti. Kendimi sıkmaktan bayılmışım. Annemin yüzüme tokat atması sonucu kendime geldim. Annem halen benim durumunu önemsemiyor
“Hadi uyan! Nasip bey oğluma rezil olacağız. Kalk kahve yapacaksın!” Diyordu. Beni bu, çirkin, şişko, kıllı yaşlı adama mı vereceksiniz? Dedim ama, dememle babamın zaten biraz önce istemiyorum dediğim için yediğim dayaktan acıyan vücuduma bir tanesini daha eklemesi bir olmuştu.
Annem yaptı tabii kahveleri. Anlattı bana önce kime vereceğimi, nasıl tutacağımı. Tepsiyi tuttum ama ellerim titriyordu. Hele ayaklarım sanki benden önce koşuyordu. Bir den bire çişim geldi neredeyse altıma kaçıracaktım. Halbuki biraz önce gitmiştim tuvalete. Dişlerimi sıka sıka girdim içeriye annemin dediği gibi önce annesine verdim kahveyi, sonra ona. Yüzüne fırlatmayı ne kadar isterdim o sıcak kahveyi ya da yüzüne tükürmeyi. Sen utanmıyor musun çocuk yaşta ki birini kendine istemeye demeyi ne kadar isterdim. Ama yapamadım tabii. Kahveyi verdim kapıya yakın sandalyeye oturdum çaresizce. Onlara bakmıyor sadece dizlerimin üstüne koyduğum tepsinin motiflerini inceliyordum. Ta ki onun, “Kızınız rahat edecek merak etmeyin. Siz de hemen toparlanın benim evime geçin. Tapuyu da düğünden önce kızınızın üstüne yapacağım” Diyene kadar.  Yüzüne baktığım da ise halının üstüne kusmamak için kendimi tuvalete zor atmıştım… O gün bir ev karşılığında satılmıştım.