16 Mart 2018 Cuma

SUS...!/33.BÖLÜM


33.BÖLÜM

Gizli oda…
Burası kocaman gizli bir oda idi. Bir sürü kutu vardı. Bu kutuların bazıları bana tanıdık gelmişti. Sinop’ta ki evde görmüştüm bunları. İçlerini şöyle bir karıştırdığımda kadın kıyafetleri ile eşyalarının olduğunu gördüm. Ece’nin eşyalarıdır diye düşündüm. Yalnız en ilginç olanı bir çantanın içinde deste deste paraların olmasıydı. Kim bu kadar parayı evinin gizli bir bölümünde saklar ki? Bu para Ece’nin annesinin bahsettiği para olabilir mi? Yani Ece bir erkekle kaçtı tüm parasını çekmiş demişti. İçinde de Ece’nin bankadan çektiği para dekontları var. Aman Tanrım! Ece bu parayı çekmiş sevgilisiyle kaçmış olsa bu dekontların ve paranın Çağrı’nın evinde ne işi var? Ben tam bunları düşünürken yukarda bir ses duydum acele ile tam odadan çıkacaktım ki kapı kendiliğinden kapanıverdi. Hem de birden ve süratle. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kapının kolu ve anahtar deliği olmadığı için içerde kalmıştım. Beni Çağrı burada bulsa bir türlü, bulmasa bir türlü diye düşünürken, bulamamasının daha kötü olacağına kanaat getirip korkudan ağlamaya başladım. Çünkü beni bulamazsa burada ölebilirdim. Ama bulduğunda da gizli odasını bu paraları bu dekontu gördüğüm için beni öldürebilirdi. Burada ölmeye niyetim yoktu. Kapıyı yumruklayıp ses çıkartmayı denedim. Ama sonuç alamadım. Birden kapıya doğru iyice yaklaştığımda dışarısını görebildiğimi fark ettim. Çağrı merdivenlerden aşağıya inmiş sağa sola bakıyordu. Birden Asya diye bağırdığını duyunca onun da beni duyacağını ümit ederek buradayım Çağrı deyip kapıyı yumrukladım. Ama sanki Çağrı beni duymuyordu. Şöyle bir odaya bakıp hızla yukarıya çıktı. Defalarca kapıyı yumrukladım bağırdım ama netice aynı. Sonunda bu odadan dışarıya ses gitmediğini anladım. Ama ben halen yukarıdan Çağrı’nın bana seslendiğini duyabiliyordum. Burası ne garip bir oda idi ve ne amaçla yapılmış olabilirdi ki? Dışardan bakıldığında tablo, içeriye girince kocaman bir oda. Kapıyı yumruklamaktan ağlamaktan o kadar bitkin düşmüştüm ki ne ara uyuya kalmışım bilemedim. Uyandığımda yerde yatmaktan her yanım ağrıyordu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Kapıya yaklaştığımda her yerin karanlık olduğunu görünce havanın karardığını anlamıştım. Acaba Çağrı benim için ne düşünüyordu. Yeniden onu terk ettiğimi falan mı? Peki annem ne olacaktı? Ben onu her gün arıyordum. Şimdi aramazsam annem ne düşünecekti. Belki benim öldüğümü düşünecek kahrolacaktı. Yine de annem tek ümidim idi. Yoksa burada diri diri ölüme gidecektim. Bir seçenek daha vardı o da Ayşe’nin buraya iki gün sonra geldiğinde tekrar bu odaya herhangi bir sebeple girmesi. Peki ben iki gün dayanabilecek miyim?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder