12 Kasım 2017 Pazar

SEN VE BEN/20.BÖLÜM - SON-


      Hakan’a son sözlerim…

     Okulda dersim biter bitmez hemen onun yanına gidiyorum. Ağrıları çok oluyor. Belki bir şeyleri yanlış yaptım hafif enfeksiyon kapmış. Ama güçlü olduğunu biliyorum atlatacak. Hem bugün yeni bir şey daha öğrendim onu uygulayacağım Hakan’a. Hafif hafif konuşmaya uğraşıyor. Ben ona acele etme gerdirme şu yüzünü canın daha çok acıyacak diyorum. Hem o kadar uğraştım dikişlerin atacak diyorum.
     Gözlerini kocaman açıyor şaşkınlıkla bana bakıp durmadan bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Ama ameliyat oldun o kadar kolay mı, zorlama diyorum? Hani bana “Biz birbirimize çok benziyoruz sen hiç aynaya baktın mı?” Demişti ya. İşte, o gün karar vermiştim ona bunu yapmaya. Böylelikle aynada her kendine baktığında beni hatırlasın diye…
Hakan’ın artık söylediklerini daha iyi anlamaya başladım. İlk sorusu “Neden?” Bana ne yaptın? İyi de neden burada olduğunu daha anlamamış. “Bana ne yaptın? Bırak beni!” Diyor. Tamamen iyileşmeden bırakamam ki. Çünkü daha sona gelmedik Hakan. Bak şimdi buraya bir resim bırakacağım. Biri sen biri ben! Ben gittikten sonra şayet o yataktan kurtulabilirsen kalkar bu resme bakarsın. Hani benim için “İstesen de benden kopamazsın” demiştin ya! İşte artık ben sana diyorum.       Ömrün beni aramakla geçecek. Çünkü sana uyguladığım dolgu maddesini hiçbir profesör çözemez. Kurtulmaya çalışma sakın sonun olabilir. Her aynaya baktığında beni göreceksin. Çünkü ben aynaya baktığımda hep seni görüyorum. Önceleri sana olan aşkımdan idi. Ama o geceden sonra nefretten. Hiç unutmadım o geceyi. Ardından bir hafta okulda olmadığım halde beni görünce “Okulda olmadığının farkında değildim” demeni hiç unutamadım.
     Hakan halen bana bakıyor şaşkınlıkla. Niye şaşırıyorsun ki? Yaptığın şey yanına mı kalacaktı sandın? Beni zorladın isteyerek olmadı ki! Ben sarhoştum sen bunu kullandın. Şimdi de ben senin sarhoşluğundan faydalandım.  On gün önce sana geldiğimde içmeni zevkle izledim. Hani kapıda bak en özelinden deyip gösterdiğin o içki şişesi var ya senin sonun oldu işte.
      Aklıma annemle babam geldi. Ne kadar yalnızdım o evde. Hem de çok mutsuz. Bir kere bile annemin ya da babamın bana sevgiyle sarıldıklarını hatırlamıyorum. Belki de işte bu yüzden ilk karşıma çıkan erkeğin yani senin oyuncağı oldum. Çünkü gerçek sevginin nasıl olacağının bilemediğim için kandım. Bana dünya kadar bilgi yüklemişlerdi. Ama sevgiyi öğretmemişlerdi ki.
Katilleri bulundu. Alacak verecek meselesinden dolayı öldürmüş katil onları. Şu an ceza evinde. Aldığı ceza beni hiç mutlu etmedi. Ömür boyu ağırlaştırılmış ceza. Onun içinde güzel bir sürpriz hazırlıyorum. Ona iki taraflı yüz ameliyatı yapacağım. Aynaya her baktığında birinde annemi diğerinde babamı görecek. Az kaldı on beş gün sonra…
       Neyse ben şimdi çok uzaklara gidiyorum. Estetik üzerine daha çok şey öğrenmem gerekiyor. Ama şunu söylemeliyim ki bu işten çok zevk aldım. Yani ben uzmanlık alanımı senin sayende buldum. Kimilerine göre bu bir tür ödül olacak kimilerine göre ceza. Uyandığında tabi uyanabilirsen bu resme bakarsın bence çok benziyoruz gerçekten. Hoş çakal…ex sevgilim… 
İstesen de benden kopamazsın. Ömrün beni aramakla geçsin…
 
                                                   _SON_

11 Kasım 2017 Cumartesi

SEN VE BEN/19.BÖLÜM


        İçimdeki nefret…

      Kapının önündeyim. Zile basmaya hazırlanıyorum ama ellerim titriyor. Bu eve ilk geldiğim günü hatırlıyorum. Ne kadar masum temiz duygularla gelmiştim. Şimdi ise kapıda neredeyse kusmak üzereyim. Şu an masumda değilim. Çünkü içimde sevgi yok! Aşk yok! Masumiyet yok! İçimde sadece intikam duygusu hesaplaşma var!
İşte, zile bastım kapının açılmasını bekliyorum. Hakan yüzünde gülümseme ile kapıyı açtı. Elinde ki içki şişesini gösterip “En özelinden aldım. Hadi girsene!” 
     …Evet şu an içerideyim. Hakan’ı izliyorum. Verdiğim ilaçla halsiz yatıyor. Tıp öğrencisi olmak bir gün bu şekilde işime yarayacağını hiç düşünmezdim. Elini kolunu kıpırdatamıyor. Ara sıra gözlerini açıyor bana bakıyor sonra tekrar kapatıyor. Eee kolay değil büyük bir ameliyat geçirdi. Tam beş saattir uğraşıyorum. Halen narkozun etkisinde. Gerçi serumunun içine ağrı kesici de koydum ama demek ki az mı geldi ya da etkisi mi geçiyor? Neyse uyanınca sorarım çok mu ağrıyor diye.
Şimdi okula gitmeliyim. Gerçi biraz yorgunum ama hem okuldakilere görünmem lazım hem de malum yine pratik yapmam gerekiyor.
      Hoca sordu, gruplar hazır mı? Yok hocam eksiğimiz var. Kim o eksik? Hakan hocam, Hakan yok! Biz başlayalım birazdan gelir. 
Bu tür konuşmaları tam üç gündür yapıyoruz ameliyathanede. Ama sonuç aynı. Çünkü Hakan gelmiyor. Ben sebebini biliyorum ama onlar bilmiyor.

10 Kasım 2017 Cuma

SEN VE BEN/18.BÖLÜM




       Ertelenen randevu…

     Tam hazırlandım evden çıkmak üzereydim ki Hakan’ın mesajını aldım. “Arkadaşlar bana müthiş bir sürpriz yaptılar eve geldiler. Şimdi seni görmesinler. Yarın buluşuruz olur mu?” 
Olur demekten başka çarem var mı? Hakan yine oyununu oynamıştı. Bana da kabul etmekten başka şey kalmamıştı. Aslında kapısına dayanıp sen ne yapıyorsun? Benimle oyun mu oynuyorsun adi demeyi falan ne kadar isterdim ama yapamam. Yapmamalıyım. Hem sürpriz diyor, asıl sürprizin bende olduğunu bilmiyor ki! Böylesi belki daha iyi. Daha iyi hazırlanmam için zamanım olacak.
      Ertesi gün yine ameliyathanede çalışmamız vardı. Geç kalmamak için erkenden çıktım. Bu grup işinde ameliyathaneye ilk gitmek çok önemli. O zaman hoca sana daha çok güveniyor hatta ameliyatı sana bile yaptırabiliyor. Elimin alışması lazım yani pratik çok önemli gerçi saatlerce videoları izliyorum ama olsun. 
       İçeriye girdim ama hemen kapıyı kapatmak zorunda kaldım. Çünkü Hakan içeride bir kızı sıkıştırıyor gibiydi. Beni görünce kaş göz işareti yapıp sanki çık demek istemişti. Allah’ın belası şimdi ki avı da belli olmuştu. Elimi çabuk tutup, kızı onun elinden kurtarıp onun nasıl bir adi olduğunu anlatmam gerekiyor diye düşünüp içeriye tekrar girdim.  Neyse ki kız terslemiş ve kapıdan çıkıp gitmişti.
       Mecburen bende görmemiş ya da anlamamış gibi davranarak işime konsantre olmaya çalıştım. Ama o bana dün için kusura bakma, ama bugün mutlaka bekliyorum deyince bende bu fırsat kaçırmamak için sabırsızlanıyorum diye cevap verdim. 

9 Kasım 2017 Perşembe

SEN VE BEN/17.BÖLÜM


       Farkında Değilim…

      ‘Farkında değilim’ bu söz o gün yaşanılandan daha da acı gelmişti bana. Ona bu kadar değer verdiğim için kendime her gün daha da çok kızıyorum. Ondan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum ancak olmuyor onu düşünmediğim bir an yok. Eskiden olsa aşık olduğum için durmadan onu düşünürdüm oysa şimdi içimde ki nefretten…Öfkeden…Acıdan… Ama bunun anlaşılmasından da korkuyordum. Daha uzaktan bile görünce elim ayağım buz kesiyor. Bakarken içim titrediği o mavi gözleri artık bana korkunç geceyi hatırlatıyor. Bununla nasıl başa çıkacağım bilemiyorum?
      Anatomi hocası Ekrem Sandal sınıfı ikiye ayırdı. Bizde maalesef onunla aynı gruba düştük. Her hafta ameliyathanede çalışacaktık. Yani ondan uzak durayım derken daha çok vakit geçirmek zorunda kalmıştım. O bundan hiç de rahatsız gibi görünmüyor, hatta eskisi gibi hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Bende mecburen ona ayak uydurmak zorunda kalmıştım.
      Bugün ikinci günümüz. Ameliyathaneye ilk gelen ben olmuştum. Yani özellikle erken gelmek için uğraşmadım ama öyle denk geldi. Ben tam kadavra üzerinde çalışacağımız aletleri hazırlıyordum ki, birden o geldi. Elim ayağıma karışmış ne yapacağımı şaşırmıştım. Mecburen hafifçe selam vermiş yaptığım işime geri dönmüştüm ki birden arkamdan sarıldı. “Burada yalnızız. Ne dersin biraz eğlenelim mi?”
       Birden midem bulanmıştı. Tıpkı o günkü gibi. Yapma dedim. Dinlemedi. Daha sıkı sarmaya devam etti. Yüzünde son derece alaycı itici bir tavırla.
“Sen hiç aynaya baktın mı? Biz birbirimize çok benziyoruz. Farkındayım her yerde beni arıyorsun. İstesen de artık benden kopamazsın. Ben insanda alışkanlık yaparım. Hadi ne olacak sanki diye birde üsteleyince, birden akşam sana gelirim o zaman deyip onu itekledim. Yüzündeki gülümsemeyi iğrenerek izledim ama o bunun farkında değildi.
        Ameliyathanede yaklaşık üç saat çalıştık. Ona her baktığımda onu bana bakarken buluyordum. İçimden onu oracıkta nerdeyse öldürmek geliyordu ama oynadığım oyuna devam etmek için ben de ona karşılık veriyor gibi davranıyordum.
Sonunda ders bitmiş ve evde buluşmak üzere sözleşmiştik. Ben ondan daha çok heyecanlıydım.







8 Kasım 2017 Çarşamba

SEN VE BEN/ 16.BÖLÜM



      Hadi bay bay…

      Aradan bir hafta geçmişti. Beni bir kere bile aramamıştı. Hiç mi merak etmiyordu? Onun gözünde bu kadar önemsiz miydim? Oysa ben kendimi odama kapatmıştım. Doğru dürüst yemiyor uyumuyordum. Sürekli bana yapılan bu haksızlığı düşünüyordum. Halbuki onunla ne güzel sohbetler yapmış çok şey paylaşmıştık. İyi arkadaş olduğumuzu sanmıştım. Ben daha önce içki içmediğimi alışkın olmadığımı söylemiştim ama o bunu kullandı. Beni bilerek evine götürdü. Arkadaşlığımı kullandı. Ona güvenmiştim. En azından çevresinde ki kızlara bakışını ya da onlar hakkında düşüncelerini anlayabiliyordum ama beni onlarla aynı kefeye koyacağını hiç düşünmemiştim. Bana zarar vereceği hiç aklıma gelmemişti. Ben bunu nasıl atlatacağım? Ya da atlatabilecek miydim? 
      İlk defa bugün keşke annemle babam yanımda olsalardı diye düşündüm. Aylardır ilk defa yine sevgiye açlığım nüksetmişti. Yine o yalnızlık hissi çökmüştü içime. Belki de annemle babam beni hayata sadece kitaplarla hazırlamasalardı. Yani birazcık hayatın gerçeklerinden, tehlikelerinden hatta en önemlisi puştluklarından bahsedip beni bu konuda eğitselerdi. Ama yapmadılar. 
Peki, bu olayı onlara anlatmış olsaydım ne yaparlardı? Şu an bir omuza öyle ihtiyaç duyuyordum ki; ama bu nasıl ve kime anlatılır ki? Anlatılmaz…
Odama bir hafta kapanmam ilk zamanlar çok zor olsa da sonunda işe yaramış beni kendime getirmişti. Çünkü böyle oturup karalar bağlamak bana bir şey kazandırmamıştı. Her gün baş ağrısı için aldığım ilaçlar artık midemi ağrıtıyordu. Raporumun süresi de bittiği için mecburen okula dönmüştüm. Ama tek dileğim onu bir müddet daha görmemekti. Görsem ne diyecektim? Nasıl davranacaktım? Ya da o beni görünce nasıl davranacaktı? Eskisi gibi olabilir miydik…?
İşte karşıda göründü. Umarım benim masama oturmaz. Hayır...! Olamaz! Tam da buraya oturmak için geliyor. Acaba ne diyecek? Ne yüzle…?
      “Merhaba Ada! Ekrem hocanın verdiği ödevi yaptın mı? 
İçimden bu ne diyor ya! Dalga mı geçiyor benimle? Okulda bir haftadır olmadığımı bilmiyor mu? Ya da beni görünce ilk söyleyeceği konuşacağı konu bu mu olmalıydı? Bu kadar vicdansız olabilir mi bir insan? Bir genç kızın hayalleriyle, geleceğiyle, umutlarıyla oynamak bu kadar hafife alınacak ya da önemsenmeyecek bir konu mu? 
Gözlerine bakmadan, ben bir haftadır okulda değildim nereden bileyim. Sadece bana bunu mu sormaya geldin? Sorman gereken ya da söylemen gereken başka bir şey yok mu? Diyerek ona hatırlatma yapmak istedim.
   “Haaa, öylemi hiç farkında değilim. O zaman öbür kızlara sorayım hadi bay bay” deyip yanımdan ayrıldı. Arkasından öylece bakakaldım…

7 Kasım 2017 Salı

SEN VE BEN/15.BÖLÜM



    Masada ki not…

    Baş ağrısı ve mide bulantısıyla gözümü açtığımda nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Evet, hatırlamıştım. Gece Hakan’ın evine gelmiştim. İyi gelir ısrarlarına dayanamamış ve içkiye burada da devam etmiştim. Sonrası işte…Hakan’ın yatağında hayallerini bırakan bir genç kız… Masada bir not. “Kapıyı çeker gidersin. Gece güzeldi. Hoş çakal!”
     Bu kadar basit miydi? Her şey beni eve ve yatağına almak için miydi? Halbuki haftalardır ne kadar güzel sohbetler edip arkadaşlık kurmuştuk. Hatta onun için olumsuz düşüncelerimden dolayı ön yargılı davrandığım için kendime dahi kızmıştım. Dışarıdan kızlarla ilgilenmesini izlemiş kendimi ağırdan satayım ucuz görünmeyeyim diye zorlarken en beterini yapmıştım. Ona inanmış güvenmiş ve ilk davetinde evine gelmiştim. Böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemiştim.  Kim ister ki böyle bir sonu?
     İçkinin tesiriyle zaten bulanan midem şimdi daha da çok bulanıyordu. Ama çaresizce kalktım. Amacım bir an evvel bu iğrenç yataktan ve evden kaçmaktı. Taksiye atladım eve gittim. Kendimi duşun altına attım. Üstüme sanki bir pislik bulaşmıştı da onu ne kadar çok yıkarsam o kadar çabuk kurtulacağımı sanıyordum. Ama nerde…Yıkadıkça yine  temizlenmediğimi düşünüyor ve en başa dönüyordum. Suyun altında durmaktan ellerim ayaklarım buruş buruş olmuştu. Saçımı vücudumu ne kadar yıkadım bilmiyorum. Ama bunun bana bir faydası olmayacağını anlayıp sonunda çaresizce banyodan çıktım. 
      Ne yapacağımı ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İçimde sadece ona duyduğum büyük bir öfke vardı. Karar vermiştim giyinip hemen okula gidecek ve Hakan’la yüzleşecektim.
        Bana bunu nasıl yaptın? Sen ne şerefsizsin derim. Belki de üstüne atlar üstünü başını yırtarım. Okulu başına yıkarım. Sorarım sen benim o içkili zayıf halimden neden faydalandın, bana nasıl kıydın? Sana yapma dedim, ittim neden beni dinlemedin derim…
      Evet, tam da tahmin ettiğim gibi orada, üç dört kızın ortasında çok da keyifli görünüyor. Belli ki çok komik bir şey anlatıyor kızları güldürüyor. Beni uzaktan gördü ama hiç istifini bozmadı. Mecburen yanına yaklaştım. Biraz gelir misin anlamında işaret yaptım. Yüzüme baktı, “Daha sonra, şimdi arkadaşlarla dışarıya çıkacağız” dedi ve gitti.







6 Kasım 2017 Pazartesi

SEN VE BEN / 14.BÖLÜM


        Ezgi’nin Doğum Günü…

        Yine o gün kantinde sohbet ederken, yanımıza aynı sınıftan Özge geldi. Bugün Ezgi’nin doğum günü. Ona sürpriz bir parti yapacağız. Katılmak isteyip istemediğimizi sordu. Hakan bana bakıp ne dersin gider miyiz deyince olur dedim. Orada buluşmak üzere ayrıldık.  
Şirkete uğradıktan sonra denilen adrese gittim. Herkes oradaydı. Oturacak yer ararken Hakan yanında ki boş koltuğu gösterip gel buraya demişti. Belki ayarlasam onun yanına oturmayı denk düşüremezdim ama kendiliğinden olmuştu. Oturdum yanına. Yine her zamanki gibi heyecanım dorukta. Ağzım dilim kuruyordu. Hemen bir şeyler içip heyecanımı bastırmak istedim. Siparişimi verdim. İşe de yaramıştı.
      Derken müzik, şarkılar pasta kesimi, hediye faslı ve içki her şey çok güzel gidiyordu. Sonra birden hakan yanımdan kalkıp karşı tarafta oturan pekte samimi olmadığım bir kızın yanına oturdu. Ona bir şeyler söyleyip geri gelecek sandım. Neredeyse bir saat bekledim gelmediği gibi benim oturduğum tarafa dahi bakmamıştı. Ben de çok eğleniyormuş birde onun gittiğini umursamamış gibi davranıp arada ona da çaktırmadan bakıyordum. İçimde ki kıskançlık savaşını anlatmaya kelimelerim yetmez. İçimden o kızın saçını başını yolmak geliyordu. Hakan ‘a tam yakın olacağım diye düşünürken yine uzaktan seyretmek zorunda kalmıştım. 
     Malum alışkın olmadığım içki ile başım yine derde girmiş dönmeye başlamıştı. Hakan sen kötü oldun, açık hava iyi gelir gel biraz dışarıya çıkalım deyince başka kızlara kaptırmamak için hemen kabul ettim. Dışarıda yaklaşık beş dakika durduktan sonra “Benim çok güzel bir terasım var. Ne dersin gidelim mi? Saatte daha çok erken. Sana bir kahve yaparım. Sonra film falan izleriz diye deyince hiç itiraz etmeden kabul ettim. 













5 Kasım 2017 Pazar

SEN VE BEN/13.BÖLÜM



       İyi Arkadaş...

     Hakan’a olan ilgim her geçen gün artıyor ama kesinlikle bunu belli etmiyordum. Zaten nasıl belli ederdim ki çevresi hep güzel kızlarla doluydu.
   O gün dersim erken bitmiş kantine bir şeyler atıştırmak için gitmiştim. Bir yandan da aldığım notlarımı gözden geçiriyordum. “Oturabilir miyim?” diyen sese doğru kafamı kaldırdığımda Hakan’ı gördüm. İçimden Hakan hiç sorulur mu? Tabiiiii… Diye bağırmak isterdim ama hiç istifimi bozmadan ne demek lütfen deyiverdim.
      O kadar güzel sohbet ediyorduk ki saatin nasıl geçtiğini anlamamıştık. Birde çok ortak noktamız olduğunu fark edince daha da zevk almıştık sohbetten. İkimizde futboldan, bilim kurgu filmlerden, polisiye kitap okumaktan hoşlanıyorduk. Bugüne kadar annemin okumam için önüme koyup zorla öğrenmemi sağladığı birçok bilgi şu an çok işime yaramıştı. Çünkü okuduğum bilgiler sayesinde Hakan’la her konuda sohbet etme imkanı bulmuştum. Bu da Hakan’ın çok ilgisini çekmiş ve sonunda “Bir kızla bu kadar ortak konumun olacağını ve konuşabileceğimi sanmazdım. Çok kitap okuduğun belli” deyip beni tebrik etmişti. Aslında ben de onun hakkında yanıldığımı fark etmiştim. Artık gözümde sadece yakışıklılığıyla ortada gezen boş bir adam değildi.
     Bu arkadaşlığımız günlerce hatta haftalarca sürdü. O bilmiyordu ama her geçen gün ben ona daha da tutkuyla bağlanıyordum. Ondan başka bir şey düşünemez olmuştum. Onu kaybederim diye duygularımı hiç belli etmemeye özen gösteriyordum. Zaten bu konuda oldukça eğitimliydim. Çünkü annem tarafından duygularımı bastırmayı, yaşanan olaylara uyum sağlamayı o kadar iyi biliyordum ki...!

4 Kasım 2017 Cumartesi

SEN VE BEN / 12.BÖLÜM

       

          Şişede durduğu gibi durmuyormuş…

     Derken Emir’in arkadaşı gitarıyla sahneye çıktı. Bir yandan atıştırıyor bir yandan da “Hadi şerefe!” ortamına uyarak pek de alışkın olmadığım içki ile tanışıyordum. Zaman zaman annemle babamın misafirleri eve gelirler yemekte içerlerdi ama ben sadece seyreden taraf olurdum. Ama şimdi tadını pek sevmesem de ortama uymak için ikinci biramı söylemiştim. Ama sanki biraz ateş basmıştı beni. Her fırsatta gözüm Hakan’da idi. O da gayet neşeli görünüyordu. Gerçi masada eğlenmeyen hiç kimse yoktu. Derken masada herkes kendini yavaş yavaş piste atmaya başlamıştı. Daha önce hiç başkalarının önünde dans etmemiştim. Ama Hakan’ın kalktığını görünce bu fırsatı değerlendirmek istedim ve Selim ile Buket’in yanına gittim. Ve kendimi müziğin akışına bıraktım.
Dans ettikçe başım dönmeye midem bulanmaya başlamıştı. Bunu fark eden Buket iyi görünmüyorsun tuvalete gidelim mi dedi. İyi ki de demiş, çünkü daha tuvaletin içine girer girmez midemdekileri çıkartmaya başlamıştım. Şişede durduğu gibi durmuyormuş meğer. Eyer birazcık daha pistte kalsaydım bu kötü manzaraya içerde ki herkes şahit olacaktı. Buket’e sen bekleme ben birazdan gelirim, kimseye de söyleme lütfen diye tembihledim. Birkaç kere daha kustuktan sonra içeriye girmeye karar verdim. Ama geceye devam etmek için değil herkese elveda demek için. Tam masaya geldim ki Hakan “Ne oldu iyi misin?” deyince içkinin de tesiriyle Buket’i tembihleyen ben, hayatımda ilk kez içince tuvalette kustum deyiverdim. Hakan’ın hoşuna gitmişti sanki gülümsedi. Bilirim bende ilk içtiğimde kusmuştum. Çok kötü oluyor diye de anısını paylaşmıştı. 
      Sonra…Sonra birden kendimi piste kendimi onunla dans ederken buldum. Ama beni o mu davet etti ben mi söyledim hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim hoşlandığım çocukla dans ediyordum. Ama midem halen bulanıyordu. Birden ya bir daha kusarsam dediğimi hatırlıyorum. Dedim ama bu anı kaçırmamak için de kendimi kusmamaya zorladım. Resmen ellerim terlemiş ayaklarım titriyordu. Keşke şu an hiç bitmese diye düşünmüştüm ama “Beni kırmadın teşekkür ederim” demiş ve beni masaya götürmüştü.






3 Kasım 2017 Cuma

SEN VE BEN / 11.BÖLÜM



       O Gece…

   Okuldan dört gibi çıktım ve şirkete gittim. Ali Amca, bugün uygun olursan bir ara uğra imzalanacak evraklar var kızım demişti. Bir saate yakın şirkette kaldım. Aslında bara gitmeyi hem istiyor hem de bir o kadar da korkuyordum. Çünkü daha önce bir bara hiç gitmemiştim. Bu grupla hep okul kantini, lokanta, pastane gibi yerlerde buluşmuştuk. Acemi gibi davranıp bununda belli olmasından korkuyordum. 
    Saat yedi. İnternete şöyle bir göz atıp içkili, müzikli bir barda ne tür giyinmeliyim diye fikir edinmek istedim. Genelde ışıltılı, yüksek topuklu, mini, dantelli, bol aksesuarlı bir giyim tarzı tercih etmem gerektiğini görünce dolabımın karşısına geçtim. Bir sürü mini elbisem ve eteğim vardı. Ama ben bugün özellikle çok dikkat çekmek istemiyordum çünkü arkadaşlarımın neler giyeceğini bilmediğim için çok göze batmak istemiyordum. 
Evet, bugün için bir elbise seçmiştim bile. Siyah üstüme oturan mini siyah bir elbise giyecektim. Elbisemin kol kısmında bu geceye çok da uygun bir dantel figürü vardı. Altına da yüksek topuklu siyah bir ayakkabı seçmiştim. Saçlarımı biraz fön ile kabartıp daha havalı hale getirmiştim. Uzun sarkan gümüş renkte küpelerim, biraz belirginleştirdiğim makyajımla aynada kendi halime bayılmıştım. 
     Hemen bir taksiye atladım. Hakan’ın beni görünce ki bakışını merak ediyordum. Sonuçta okulda evet artık giyimime dikkat ediyordum ama yine de bu kadar iddialı giyinmiyordum. Kapıda ki kişiye bizim fakülteden arkadaşlar masa ayırtacaklardı diyordum ki Emir beni görünce “Ada Hoş geldin! Masamız burada gel benimle deyince onu takip etmeye başladım. Bizim için kocaman bir masa hazırlanmıştı. Gözüm hemen Hakan'ı aradı. Evet, o da gelmişti ve iki güzel kızın ortasına oturmuştu bile. Çok fazla bakmamaya çalışarak diğerlerine merhaba dediğim gibi ona da elimle uzaktan selam işaretiyle selamladım. Bana diğer günlere göre daha farklı baktığından emindim. İyi anlaştığım Selim ile Buket’in yanına oturdum. Beni görür görmez iltifatlar yağdırmaya başlamışlardı. Bu kendime olan güvenimi daha da arttırmıştı.

1 Kasım 2017 Çarşamba

SEN VE BEN/10. BÖLÜM



       Üç ay sonra…

      Hemen hemen her gün annemle babamın işyerine gidiyorum. İşleri epeyce öğrendim. Yıllardır annemin ve babamın güvendiği Ali Amca bana çok yardımcı oluyor. İlk zaman çok korkmuştum çünkü hiç tecrübem yoktu hatta iş yerini devretmeyi bile düşündüm ama Ali Amca “Birçok genç böyle iş yeri açmak ister ama imkanları olmaz. Sen bilirsin ancak bir denemeden vazgeçme derim. Zaten iş kendi kendine yürüyor ben hep yanındayım” deyince gerçekten denemeye karar vermiştim. Yeni şeyler öğrenmek, başarmak hoşuma gitmişti. Yıllarca özlediğim özgürlüğüme tam anlamıyla kavuşmuştum. Her şeyi kendim istediğim için yapıyordum. 
      Okulda da kendime yeni arkadaşlar bulmuştum. Ancak yıllarca annemin arkadaş edinmeme engel olması benim arkadaş edinmemde biraz çekimser güvensiz olmama neden oluyordu ama zamanla bu sorunumu atlatacağımı da biliyordum. Sadece şunu biliyordum hem okulda hem de okul dışında onlarla olmak çok hoşuma gidiyordu. Özellikle de onunla olmak…
   Adı Hakan, aynı bölümdeyiz. Masmavi gözleriyle bugüne kadar gördüğüm en yakışıklı en karizmatik çocuk o sanki. Ha birde en kendini beğenmişi en ukalası demem de gerekiyor sanırım. Çünkü biliyor kendinin ne kadar yakışıklı olduğunu ve tüm kızların onun ağzının içine baktığını. O da bunu kullanıyor tabii. Kaç kere şahit oldum kızlar için “İstediğim kızı tavlamam için bir saat yeter” tarzında arkadaşlarıyla iddiaya girdiğine. Ama hem aynı bölümdeyiz hem de grup arkadaşlarımın içinde o yüzden sık sık bir araya geliyoruz. Ona bakınca eriyorum ama beni görmüyor bile. Diğer kızlara bakıyorum çok çekici çok seksi giyiniyorlar. Ben ise bugüne kadar hiç seksi olmak için uğraşmamıştım. 
    Onu tanıdıktan sonra aynaya daha sık bakar oldum. Hafif etine dolgun mavi gözlü bir esmer güzeliydim. Ama artık o diğer kızlar gibi görünmek için değişime ihtiyacım vardı. Hemen okul sonrası soluğu önce kuaförde aldım. Saçlarımı mavi siyahına boyattım.  Kaşlarımı düzelttirdim. Gözlerimin maviliği daha da ortaya çıkmıştı. Bu görüntümü, değişimi çok beğenmiştim. Makyaj yapan biriydim ama güzellik uzmanından kendime yakışan makyaj hilelerini öğrenip daha seksi görünmeye özen gösterdim. Kıyafetlerimde de de değişimler yarattım. Amacım Hakan'ı etkilemekti. Yani zaten bana gel dese koşa koşa giderdim ama gururuma da yediremezdim.
     Bugün okula başlamamızın üstünden tam bir ay geçmişti. Tüm organize işlerinin başında gelen Emir “Bugün tanışma ve kaynaşma partisi var geleceğin doktorları hepiniz davetlisiniz. Cebine güvenen gelsin ama. Sahilde küçük bir bar var ama çok sevimlidir ortamı. Arkadaşım çıkıyor gitarıyla büyülüyor herkesi. Saat sekizden sonra oradayım gelecekler adını yazdırsın ki masayı ayırtacağım” demiş ve tek tek isim için yanımıza gelmişti. Ben de uzaktan Hakan'ı izliyordum. Bölüm dışından bir kızla konuşuyordu. Çokta samimi görünüyorlardı. Kız resmen Hakan'ın ağzının içine düşüyordu. Bizim çapkının da hoşuna gidiyor karşılık veriyordu tabii. Birden Emir'e “İki kişi bizi de yaz Emir!” Deyince partide yalnız olmayacağını anlayınca biraz üzülmüştüm ama yapacak bir şey yoktu sırf onu görmek için bende gidecektim. 

31 Ekim 2017 Salı

SEN VE BEN / 9.BÖLÜM



     
       Sınav Günü…
     
       Bugün üniversite sınavı var. Annemle babamın ölümünden beri Asiye Teyze ile sınava girip girmeyeceğim konusunda tek kelime konuşmamıştık. Daha doğrusu hiçbir konuda konuşmadık. Okuldan arkadaşlarım hocalarım da aramış ama onlarla bile konuşmamıştım. Niye konuşmadığımı ben de bilmiyorum ama benim adıma Asiye Teyze “Halen şoktan çıkamadı çok üzgün, kimseyle konuşmuyor kusura bakmayın ama aradığınızı söylerim” deyip beni kurtarıyordu. Gerçekten sadece bir şeyler yiyip televizyon seyredip, uyuyordum.
       Bu gece hariç…Geceden beri ayaktayım hiç uyumadım. Ben de kendime çok sordum acaba sınava girmeli miyim diye. Sonuçta beni zorlayan biri de yoktu. Ama bu zamana kadar gerçekten çok çalışmış emek vermiştim. Son üç haftadır hiçbir dersle ilgilenmemiş özel hocaları da kovalamıştım. Sanırım sınavı sırf başkaları istiyor diye kazanmaktan çok artık kendim için istiyordum.
       Evet, karar vermiştim bugün bu sınava girecektim. Günlerdir sınava nerede gireceğime dahi bakmamıştım. Sabahın altısında Asiye Teyzeye bir not yazıp sessizce evden çıkıp bir taksiye bindim ve okula gittim.
       Hiç heyecanlanmadan sonuna kadar zamanımı değerlendirdim. Bittiğinde okulun bahçesine inip etrafımı inceledim. Birçok aile çocuğunun sınavdan çıkmasını bekliyordu. Kimi de kapıdan gelen çocuğuna koşup sevgiyle sarılıp nasıl geçtiğini soruyordu. Kendi annemle babamı düşündüm, acaba onlar yaşasalardı bugünü biz nasıl geçirirdik diye. Belki beni şoförle gönderip kendileri bile gelmezlerdi. Kim bilir belki de gelirler arabanın içinde beklerlerdi…











30 Ekim 2017 Pazartesi

SEN VE BEN / 8.BÖLÜM


        Ölüm ve Ben…

      Evin önüne geldiğimde Asiye Teyzeyi şoförle konuşurken buldum. Beni görünce “Nerede kaldın Ada seni defalarca aradım, Neden telefonlarımı açmadın?” deyince sessize almıştım hiç görmedim niye aradın ki? Deyiverdim. “Nedeni var mı, seni bir polis aramadı mı? Hayır beni hiç kimse aramadı. Neden polis arayacaktı ki...? 

……..Annemle babam öleli bir hafta oldu. Ben de bir haftadır evdeyim okula gitmedim. Odamdan da çıkmıyorum. Asiye Teyzenin zorla hazırladı şeylerden işte ölmeyecek kadar yiyorum. Ne düşüneceğimi bilmiyorum. Ya da düşündüklerimin sağlıklı olup olmadığını. Çocukluğumdan beri bana bir kez bile sarılıp sevgi göstermeyen annem ve babam için çok üzülememiştim hatta bir tek gözyaşı bile dökmemiştim. Bu normal miydi onu da bilmiyorum. Ben birinin anne ve babasının arabalarının içinde kurşun yağmuruna tutularak öldürüldüğünü duysam günlerce bunun tesirinden kurtulamaz çok üzülürdüm. Peki bu olay kendi ailemin başına gelmiş yani bilmediğimiz kişiler tarafından annem ve babam öldürülmüşler ama ben buna üzülmediğim gibi sebebini de merak etmiyordum. Asiye Teyzeyi şoförlerle gizli konuşurken duymuştum. Üzüntüsünden şoktan çıkamadı diyordu benim için, gerçekten şokta mıydım? Ya da duyacaklarımdan mı korkuyordum? Sadece çok kızgın olduğumu biliyorum. Hem de çok kızgın. Annemle babam beni bu eve yıllarca hapsettikleri için onlara kızgınım. Tek mutlu olduğum bir günde öldükleri için kızgınım. Oysa arkadaşlarımla geçirdiğim o günü eve gelip belki sabaha kadar hatırlayıp, tekrar tekrar mutlu olacaktım, buna engel oldukları için kızgındım.
         Okulun sonuna gelmemiz, üniversite sınavına sayılı günlerin kalması birde benim annemle babamı kaybetmem okula gitmememe geçerli bahane teşkil etmişti. Bu yüzden bütün günümü televizyonun karşısında geçiriyordum. Asiye Teyze buna çok üzülüyordu. Bana sürekli “Polisler araştırıyor Ada’cığım merak etme katilleri bulunacak” diyordu demesine de benim gerçekten ne düşündüğümü bilmiyordu ki!






29 Ekim 2017 Pazar

SEN VE BEN / 7.BÖLÜM


              Korku...

       Annemden gelen telefonla bu rüyadan uyanma vaktinin geldiğini düşündüm. Telefonu alıp hemen dışarıya çıktım. Epeyce çalmasını seyrettim. Korkudan hemen açamadım hatta kesilmesini bile bekledim. Ama olmadı uzun uzun çaldı. Ne diyecektim? Annem beni aradığına göre Asiye Teyzeden burada olduğumu sanırım öğrenmişti. Keşke acele ile evden çıkarken bu konuyu onunla konuşsaydık şimdi anneme ne diyeceğimi bilirdim. Off, ne de güzel bir gündü. Keşke böyle çabuk bitmeseydi. Of be anne aramazsan olmaz mıydı?
       Yapacak bir şey yok mecburen açıp konuşacağım. Alo!  “Ada Hanım! Ben polis memuru Kadir. Anneniz ile babanız bir kaza geçirdiler. Durumları iyi merak etmeyin ama gelmeniz gerekiyor. Adresi veriyorum……. 
      Elimde telefonum öyle kalakaldım. Bana verilen adresi dinleyip dinlemediğimi dahi hatırlamıyorum. Sanki beynim o adresi almayı, ezberlemeyi reddetmişti. Telefonu kapattım ve içeriye girdim. Hiçbir şey olmamış gibi oturdum ve arkadaşlarımla filmi sonuna kadar izledim. 
        Çok komik bir film seçmişlerdi. Uzun zamandır böyle kahkahalarla gülmemiştim. Film bitti ve salondan çıktık. Acıktık bir şeyler atıştıralım dediler. Bende acıkmıştım kabul ettim. Filme girmeden önce bıraktığımız o sıcak ve samimi sohbet ortamını yine yakalamıştık. Tek sorun durmadan çalan telefonum idi. Sessize almıştım ama arandığımı görüyordum.
      Veda zamanı gelmişti. Yine görüşelim biz böyle haftada bir iki kere buluşuyoruz sende gelirsin demişlerdi. Bende çok isterim demiş ve yanlarından ayrılmıştım ama iyi ki içimden onlara bana bu güzel günü yaşattıkları için ne kadar teşekkür ettiğimi görmüyor anlamıyorlar diyordum.





28 Ekim 2017 Cumartesi

SEN VE BEN / 6.BÖLÜM


             Özgürlük…

         Asiye Teyze lütfen sen bari yapma! Ben dışarıya çıkacağım. Ne var sanki bunda? Biraz eğlenmek istiyorum. Bana engel olmaya çalışma abla. Yoksa kafayı yiyeceğim ben bu evde. Çok bunaldım. Beni kimse anlamıyor, bende artık dersleri anlamıyorum. Yani biraz nefes almaya ihtiyacım var deyip giyinmeye devam etmiştim. Kapıdan hemen bir taksiye bindim. Çok heyecanlanmıştım. Annem ve babamla ara sıra gittiğimiz bir alışveriş mağazasının önünde durdurdum taksiyi. İlk önce yemek katına çıkıp kendime hamburger patates kızartması birde kola söyledim. Hayatımda yediğim sanki en güzel hamburgerdi. Çünkü annem ve babamla dışarıya çıktığımızda çok zor ikna ederdim hamburger yemeğe. Çünkü her zaman benim daha sağlıklı şeyler yememi isterlerdi.
Elime aldığım dondurma külahımla başladım vitrinleri gezmeye. Öyle güzeldi ki tek başıma gezmek. Sonra sadece gezmekle kalmayıp babamın bana acil ihtiyaçlarım için kullanayım diye çıkarttığı kredi kartımla birkaç tane etek, üzerlerine de birer bluz aldım. Kendi kendime yaptığım bu gezinti o kadar hoşuma gitmişti ki neden bu zamana kadar yapmadım diye kendime kızdım. Sonra bir pastane önünden geçerken pasta yemeğe karar verip içeriye girdim. Tam siparişimi vermiş masaya oturuyordum ki okuldan dört beş arkadaşımı gördüm. Onlarda bir şeyler yiyip sohbet ediyorlardı.         Önce ne yapacağımı bilememiş görmezden gelmiştim ama içlerinden biri,       
         “Ada yalnızsan gel bize katıl” deyince hiç ikiletmemiş ve onlara katılmıştım. 
Gerçi okulda her zaman görüp ara sıra da konuştuğum kişilerdi, ama böyle ilk kez okul dışında bir araya gelmiştik. O yüzden önceleri biraz sıkılgan davranmıştım. Ama daha sonra bana sordukları sorularla beni de konuşturup her konuya dahil etmeleri onlarla kaynaşmamı sağlamışlardı. Sonra sinemaya gitmek istediklerini söylediler. Bana da gelir misin dediler. Hiç kaçırır mıydım? Hemen kabul ettim. Biletleri aldık. Baktım herkes mısır içecek alıyor bende katıldım ve içeriye girdik. Tam film başlayacaktı ki ...! 


27 Ekim 2017 Cuma

SEN VE BEN / 5.BÖLÜM





        İlk Kaçış…

        Üniversiteye sınavına girmeme bir ay kalmıştı. Annem çalışma programımı yeterli görmeyip beni daha ha fazla çalışmam konusunda sık sık uyarıyordu. O gün yanıma gelerek sesinde hiç olmayan bir yumuşaklıkla hatta sanki saçımı okşayacak gibi yani her anne-kız ilişkisinde olması gerektiği gibi bir iki güzel söz söyleyecek tavrıyla;
       “Bak Ada’cığım! Belki seni fazla zorladığımı düşünüyor olabilirsin. Haklı da olabilirsin. Ama bu yaptıklarım için beni şu an anlamanı beklemiyorum. Bunu ilerde anlayabileceksin. Özellikle güzel bir okulu iyi bir bölümü kazanıp da kendi paranı kazanmaya başladığında, ya da güzel bir mevkie yükseldiğinde.” demişti. Böyle bir yaklaşıma alışkın olmadığım için bu sözleri beni oldukça şaşırtmıştı.

       Birkaç gün sonra,
       Yarın sabah annemle babam iş için İzmir’e gidecekler. Normalde birkaç günlüğüne de olsa annesi ve babasından ayrılan çocuklar üzülürler ama ben üzülmediğim gibi aksine seviniyorum. Gerçekten bu aralar biraz kafamı toparlamaya ihtiyacım var. Okuldan eve döndüğümde annemle babam evde olmayacaklarını söylemişlerdi. Evde vedalaşıp okula doğru yola çıktım. Okula gelmeme az kalmıştı ki birden şoföre ben kendimi iyi hissetmiyorum beni eve geri götürün dedim. Annemi arayıp bilgi verecekken onları ben arar söylerim sonra şimdi üzülmelerini istemiyorum diyerek şoförü engelledim. 
       İlk kez böyle bir şey yapıyordum çok heyecanlanmıştım. Eve gittiğimde Asiye Teyze beni karşısında görünce korkup tam ne oldu diye soracaktı ki, merak etme abla biraz başım ağrıdı deyip içeriye girdim. Bugün kendime izin verdim abla üstümü giyinip diğer yaşıtlarım gibi dışarıya çıkıp kendim istediğim gibi bir gün yaşayacağım, sende bundan annemlere asla bahsetmeyeceksin buna çok ihtiyacım var deyip hemen yukarıya odama doğru çıkmıştım.. Arkamdan Asiye Teyze de merdivenlerden çıkmış bir yandan da “Ne dışarısı Ada’cığım. Maden hastaymışsın biraz yat uyu istersen. Ben sana sevdiğin çorbadan da yaparım, sonra istediğin bir filmi de açarsın seyredersin olur mu?” Demişti. 

26 Ekim 2017 Perşembe

SEN VE BEN / 4.BÖLÜM



       Asiye Teyze…

      Bence bu yaşadıklarım hiç adil değildi. Çünkü artık on sekiz yaşını doldurmuş ne istediğini bilen bir genç kız olmuştum. İşte camın önünde oturmuş bunları düşünüyordum. Tıpkı diğer hafta sonları yaptığım gibi. Ama vakit geldi. Annemle babam kahvaltıya oturmak üzerelerdir. Annemin hiç sevmediği şeydir sofrada bekletilmek. O yüzden yüzümde sahte bir gülümseme yerleştirerek indim aşağıya. Kusursuz soframız hazırlanmış yine her zaman ki gibi. Asiye Teyze benim zihnimi açması için her zamanki gibi dizmiş önüme cevizleri, kayısıları, bademleri…Taze sıkılmış portakal suyum, az pişmiş yumurtamı.
        Annemle babam aile şirketimiz var orada beraber çalışıyorlar. Bazen iş seyahatine gidiyor birkaç gün kalıyorlar. İşte bende o zamanlar Asiye Teyze ile kalıyorum. Çok seviyorum kendisini, bana annemden daha yakın davranır. O da farkında annemin bana karşı olan bu soğuk tutumunu ama sırf ben üzülmeyeyim diye “Ne yapsın çok yoruluyor annen, kolay mı o kadar büyük bir şirketi yönetmek, bizleri idare etmek. Bazı insanlar sevgilerini fazla gösteremezler içten severler işte annende onlardan biri. Senin iyiliğini istiyor iyi bir okul kazanman için uğraşıyor. Takma bunları sen kafana” der bana moral verirdi.
       Evde başka çalışanlarımız da var ama en eskisi yani en kıdemlisi Asiye Teyze. Annemler gidince gizlice yapar bana bir menemen, sosisli sandviç, ya da tost. Aramızda sır kalır bu. Anneme göre öyle şeyler faydalı değilmiş. O gün hiç ders çalışmam geçerim televizyonun karşısına istediğim kanalı açar seyrederim. Hiç karışmaz bana hatta bazen gündüzden yemem için kendiliğinden ıvır zıvır bile alır, sonra da eşlik eder bana. Ben hangi filmi açarsam o da sanki günlerdir bu filmi bekliyormuş gibi heyecan merak göstergesiyle seyreder sırf ben mutlu olayım diye. Kendimi o kadar iyi ve mutlu hissederim ki! Galiba beni tek seven ve düşünen kişi o...


















24 Ekim 2017 Salı

SEN VE BEN / 3.BÖLÜM



       Keşkeler…

       Evet, bunları anneme anlatamazdım ya da anlatmaya çalışsam da dinlemez kestirip atardı. Daha sonra bunun hesabını benden daha fazla sorardı. Çünkü bir kere denemiştim. Anneme, çok sıkıldım sürekli ders çalışmaktan birazcık dışarıya çıksam daha fazla sarılırım derslerime dediğim anda masamın üzerinde üç büyük ansiklopedi ile karşılaşmıştım.
       Üniversite sınavı yaklaştıkça daha da geriliyordum. Ne okulda ki hocaların anlattıklarını ne de eve gelen özel hocaların anlattıklarını anlayabiliyordum. Sanki beynimin kapasitesi dolmuştu.
       Herkes iyi şartlarda dünyaya gelmiyor tabii ki; ben o konuda oldukça şanslıydım. Gerçi okuduğum kolej benim gibi zengin ailelerin çocuklarıyla doluydu. Ama burslu okuyanların yanı sıra sırf çocuğumuz daha iyi eğitim alsınlar düşüncesiyle kendi şartlarını zorlayarak çocuklarını bu okula gönderen ailelerin olduğunu da biliyordum. O yüzden bazılarının benim hayatıma imrenerek baktığını da görebiliyordum. Aslında ben de onların başka şeylerine imrenerek bakıyordum. Mesela okula gelen anne veya babalarının onlara sevgi ile sarılmalarına.
      Bazen okuldan eve şoförle gelmek yerine keşke otobüsle gidip gelebilseydim, ya da okul tam gün olsaydı da eve sadece yatmaya gitseydim diye düşündüğüm anlar da olmuştu. Sırf birazcık kendi başıma vakit geçirmek istediğim için.
       Ama maalesef böyle olmuyordu. Eve girer girmez kendime ayıracak tam iki saatim oluyordu. Vakit kaybetmemek için yiyeceklerim, giyeceklerim hep önceden hizmetçiler tarafından tabii annemin talimatlarıyla hazırlanmış olurdu. Bana hiçbir zaman yetmeyen iki saatlik dinlenmenin sonunda eve gelecek olan, artık o gün hangi dersim varsa o hocanın dersine hazır olmak zorunda idim. Bütün derslerim zaten hep çok iyi idi. Ama niye ise bu bir türlü annemi tatmin etmiyordu. Yani benim her konuda bilgi sahibi olmamı istiyordu. Dersim bittiğinde de beni evin kütüphanesine sokar önüme de birkaç kendi seçtiği kitabı koyar “Hadi seç birini ve en az elli sayfa oku!” derdi. Yani her şeyim saatli programlı ve annemin istediği gibi yaşanıyordu.
         Okulda görüştüğüm arkadaşlarım dışında hiçbir arkadaşım yoktu. Daha doğrusu olmasını annem istememişti. Önünde üniversite sınavı var. Arkadaşlarla vakit geçirme zamanı değil diyordu.
İyi de annemin unuttuğu bir şey vardı. Ben çocukluğunu yine bu kurallar yüzünden yaşayamamış şimdi de gençliğimi yaşayamayan mutsuz bir genç olmuştum.

23 Ekim 2017 Pazartesi

SEN VE BEN / 2.BÖLÜM

 


       Annem en iyisini bilirmiş...

    İstanbul’da çok zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Hizmetçilerle dadılarla özel okullarda yetiştirildim. Yaşıtlarım henüz Türkçeyi doğru dürüst konuşamaz iken ben İngilizce ve Almanca öğrenmeye başlamıştım bile. Ailemin bana sağlamış olduğu bu sonsuz imkanlar sayesinde hayatta her şeyi erkenden öğrenmek zorunda kaldım. Kaldım diyorum çünkü annem ilgimi çeksin ya da çekmesin hiç önemsemeden “Bu konuyu bir araştır bilgi sahibi ol!” der ve sonrada ara ara sorular sorarak resmen beni sınava tabi tutardı. Onun tepkisinden çekindiğim için ben de mecburen o konuyu hakkıyla öğrenmek zorunda kalırdım. Kendimi yarış atına benzetiyordum. Bunu bir televizyon programında konuşan eğitimci, “Çocuklarınızı yarış atı gibi yetiştirmeyin! Bırakın çocukluklarını yaşasınlar!” diyordu ondan duymuştum. Bu lafı çok beğenmiş kendimle özdeşleştirmiştim. Evet ben de çocukluğunu yaşayamayan bir yarış atına benziyordum. Bilgiden bilgiye koşan kurulu robot.
     Çok sıkılmıştım annemin sürekli bana şunu yap bunu yap demesinden ama bir türlü bunu anneme söyleyemiyordum. Annem çok soğuk bir kadındı. Babamla ilişkimiz daha sıcak ve daha sevgi doluydu. Yani anneme göre demek daha doğru olur. Özellikle annemin olmadığı anlar bana daha yakın davranır hatta şakalar bile yapardı. Annemin geleceğini hissettiği an ise hemen ciddileşir ve benden uzaklaşırdı. Annem beni nasıl terbiye etmeye çalışıyorsa elinden gelse babama da aynı şekilde davranmak istiyordu. Hatta bazen farkında olmadan yaptığı anlar bile oluyor ama çok komik görünüyordu. Babamın neden annemden bu kadar çekindiğini bir türlü anlamıyordum.
     Bir gün babama bana yardım et, ben de diğer arkadaşlarım gibi yani yaşımın gereği gibi yaşamak istiyorum dedim. Mesela arkadaşlarım hafta sonu dışarıda buluşup vakit geçiriyorlar, birlikte sinemaya gidiyorlar, ya da ailelerini tanıştırıp birbirlerinin evlerine gidiyorlar. Ben ise bunların hiçbirini daha bir kere bile yapamadım çok yalnızım ve mutsuzum dediğimde babam şaşkınlıkla yüzüme bakmış “Annemle bu konuyu daha önce konuşmuştum ama, Ada için en iyisini ben bilirim. Onunla arama girme ben onun iyiliği için yapıyorum. Üniversiteyi bir kazansın hele bakarız dedi. Yani bunu bir daha annenle konuşursam tatsızlık olur yapamam” demişti.
Böylelikle son çarem olan babamda bana sırtını dönmüştü. 
       İyi de nasıl yapacaktım nasıl anneme dur diyecektim. Ben zaten o kadar disiplinli çalışıyordum ki, zamanımın hemen hemen hepsi yemek, uyumak gibi zaruri ihtiyaçlarımın dışında her an ders çalışmakla geçiyordu. O yüzden kazanamama ihtimalim zaten imkansızdı. Onlardan tek istediğim biraz sevgi biraz ilgi ve anlayıştı. Sevilmeye o kadar ihtiyacım vardı ki özellikle bu aralar... 













21 Ekim 2017 Cumartesi

"SEN VE BEN" / 1. BÖLÜM

       
   

  Birçok insan tanıdım…
       Kendilerini hep mutsuz hissederler, görmezler etrafında ki güzellikleri. Kalıpları vardır ya da kuralları. Ya da bitip tükenmeyen istekleri. İsterler ki herkes o çerçevede hareket etsin. Önemsemezler başkalarının ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini. İşte, o kendilerinin mutsuzluklarını o andan itibaren başkalarına bulaştırmaya başlarlar. Ama yine de yumuşamaz kalpleri.
     Bazıları da vardır ki, her şeye güzellik penceresinden bakar. Kalpleri yumuşacıktır. Umutları vardır her zaman. Sevgiyle bakar her şeye rağmen, dokunurlar birbirlerinin kalplerine.
        İyilikle…Sevgiyle…Aşkla…     
     Sonra…Sonra o sevgisiz, kuralları olan bencil kişiler, o yeryüzünün iyilik meleklerinin hayatlarına girip kendi mutsuzluklarını bulaştırır, onları da mutsuz ederler.
     Ama unuttukları bir şey vardır ki, yaşanılanlar asla unutulmaz ve gün gelir alınır intikamı...

       Birbirimizin kalplerine sevgiyle dokunmak dileğiyle…

         
          1.BÖLÜM

          YALNIZLIK…

      Bugün günlerden cumartesi yani tatil. Gerçi benim için hafta içi ya da hafta sonu pek fark etmiyor. Hafta içi ne yapıyorsam hafta sonu da hemen hemen aynı şeyleri yapıyorum. Kahvaltıya inmeme daha bir saatim var. İşte diğer günlerden tek farkı kahvaltı saatinin biraz daha geç olması. Şu an camın önüne oturdum dışarıya bakıyorum. Tanımadığım bir sürü kişi geçiyor kapımızın önünden. Kimisi sevgilisinin elinden tutmuş, kimisi anne babasının elini, kimi koşuyor kimi elinde ki bastonuna dayanmış ağır ağır ilerliyor. Bazıları saatin ilerleyişine aldırmaksızın yanındakine hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor. Bazıları da ise bir yerlere geç kalmanın verdiği endişe ile sadece koşuyor.
      Çok soğuk görünüyor dışarısı.  Ama bir o kadar da güzel. Her yer bembeyaz. Sabaha kadar ne çok da yağmış kar. Keşke vaktim olsa da azcık var olan kabiliyetimle bu doğa güzelliğinin resmini çizebilsem. Ya da neşe ile yürürken birbirine kartopu atan kişiler arasında bende olsam onlarla oynasam. Hiç hatırlamıyorum ailemle kartopu oynadığımı. Çok güzel görünüyor diyorum ama kar bir yandan da bana yalnızlığı anımsatıyor. Tıpkı benim yalnızlığım gibi... 
    Genci-yaşlısı, fakiri-zengini, büyüğü- küçüğü fark etmez, nereye gidiyorlar acaba, merak ediyorum? Ya da gittikleri yerde ne yapıyorlar, kimlerle vakit geçiriyorlar? Gündüzleri öyle ya da böyle vakit geçiyordur belki ama, asıl geceleri herkes sokaktan çekilince evine gidenler ne yapıyorlardır onları daha çok merak ediyorum? Çünkü en kötüsü kendinle baş başa kaldığın anlardır diye düşünüyorum. Hadi bir hafta ya da bir ay idare ettin diyelim. Ya sonra insan bu yalnızlık duygusu ile baş edebilir mi? Hiç sanmıyorum…
     Gözü kulağı telefonda ya da çalacak olan kapı zilinde olan yaşlılar, sadece bayramda sevdiklerini görmeye bile razı olanlar, ama sonra gelen bir telefonla da hayal kırıklıklarına uğrayanları düşünüyorum çok korkunç!
    Neden insanlar sevgilerini zamanında birbirlerinin gözlerine, kalplerine dokunarak göstermezler. Ya da göstermek istediklerinde de zaman çoktan geçmiştir.
Tıpkı benim içimde bulunduğum gibi…



















12 Ekim 2017 Perşembe

23. BÖLÜM / CİLVELİ -SON-




 BÜYÜK SÜRPRİZ … ( Demili )

Dört saat sonra…
Aradan dört saat geçmişti ama Cilveli halen kendine gelmemişti. Bayılması için eteri burnuna çok mu dökmüştüm ki? Neyse eninde sonunda ayılacak ve bana gerçekleri anlatacaktı.
İşte, kıpırdanmaya başladı. Elleri ayakları ve en önemlisi ağzı da bağlı. Şaşkınlıkla bana bakıyor. Ben ise ona gülümsüyorum. Hem de uzun zamandır hiç kimseye gülmediğim kadar tüm sevimliliğimle.
Merhaba Cilveli Hanım. Çok uzun süre uyudun be…! Sıkıldım burada. Hem daha bir sürü işim var. Gece de oldu bak seni beklerken.  Senin için aldığım sürprizi beğendin mi? Kocaman bir mezar. Siz bana tek kişilik bir yer kazmıştınız. İçi çok dardı kolumda kırıktı fazla kıpırdayamamıştım, ama bak ben sana iki kişilik kazdım. Neden biliyor musun? Çünkü yanına biri daha gelecek de ondan. Onun kim olduğunu hemen söylememeyim sürpriz bozulmasın. Her neyse…Gelelim söyleyeceklerime... İlk önce ağzını açacağım. Eğer bağırmaya kalkışırsan gözünün yaşına bakmam seni daha erken öldürürüm. Gerçi bağırsan da bu saatte burada kimsecikler seni duymaz ama olsun ben tembihlerimi yap ayımda. Eğer bağırmaz isen güzel güzel en başından anlatırsan belki seni affedebilirim. Hıh, ne dersin bunu yapabilir misin? Başını sallaman yeterli.
 Anlaştığımıza sevindim. Hadi başla anlatmaya…
“Böyle olmaz Burak lütfen beni buradan çıkar konuşalım. Seni çok seviyorum. Bunu bir kez deha anladım. seninle hemen evlenelim gidelim buralardan lütfen!”
Bak Cilveli bir kez daha sorduklarım dışında konuşursan hemen ağzını tekrar kapatır üstüne gördüğün şu toprakları atar buradan giderim. O yüzden sadece sorduğuma cevap ver. Tamam mı? Şimdi soruyorum. Beni neden ölüme terk ettin. Yanında ki kimdi?
“Bütün suç Caner’de. O gün seni oraya öldürmek için çağırdılar. Yapmayın etmeyin dedim dinlemedi. Ben seni halen seviyorum. Caner beni tehdit etti o yüzden onunla beraber oldum. O çok tehlikeli biri. Ondan nefret ediyorum.”
Duydun mu Caner, Cilveli senin için ne diyor? Senden korktuğu içi senle olmuş. Aslında senden nefret ediyormuş.
“Ne Caner mi? Caner de mi burada?”
Sizi ayırmak olur muydu? Onu da hemen senin yanında ki mezara koydum. Yani iki mezar yan yana. Gerçi şimdi üzüldüm bak o da seni suçluyordu. Cilveli beni ayarttı diyordu. Hanginiz doğruyu söylüyorsunuz bilemedim ki! Neyse önce söyleyen kurtulur ona göre. Ama önce Caner’e de konuşma şansı verelim dimi ama ağzını açalım. Evet, oldu işte… Duydun mu Caner? Bütün suç sendeymiş.
Caner, “Bak Burak biz eski arkadaşız. Ona mı inanacaksın bana mı? Asıl beni çözde oturup konuşalım.”
Cilveli, “Allah belanı versin Caner! Sen bilerek çarptın arabayı, bile bile üstüne sürdün. Yapma dedim dinlemedin. Gömmeyelim hastaneye bırakalım belki kurtulur dedim olmaz dedin…Şimdi de beni mi suçluyorsun?”
Caner, “Pis o………asıl sen suçlusun kaltak!”
Bak şimdi olmadı ikiniz aynı anda konuşunca konu dağılıyor. Biraz önce hanımefendi konuştu şimdi sıra sende Caner. Yalnız önce bu seferde hanımefendinin ağzını tekrar bantlayalım da. Eee sonra…
Sana her şeyi anlatırsam beni bırakacak mısın? Sana yemin ederim ki ben çok pişmanım. Bu o… kadın hepimizi mahvetti. Hani hatırlıyor musun onu ilk gördüğümüz gün sana Hakan “Boş ver ya onu. Paralı adamları sever. Birinden yeni ayrılmış demişti ya. İşte kardeşim konu tamda öyle.
Bu kaltak zengin bir adamla yaşıyormuş. Adam sana nikah yapacağım diyormuş ama bir türlü yapmıyormuş. Meğer adam evliymiş karısından boşanamıyormuş. Adama kendi sülalesinden yüklü bir miras kalmış. Bu kaltak paranın kokusunu almış ama adamı ne nikaha ne de paraları nereye sakladığını söylemeye ikna edebilmiş. Yalnız bir içki ortamında adam parayı evin bahçesine gömdüm demiş. Yani senin anlayacağın buraya o paraları için gelmiş. Sen ona aşık olmasaydın zaten o seni bulacakmış. Yani ailesini bu kadın uğruna terk eden adam dünyanın parasını bahçenizin bir yerine gömen adam senin babanmış.”
Ne? Ne diyorsun sen? Yani babam bu kadın için mi annemi terk etti. Aman Allah’ım! Bu nasıl olur ya? O zaman babamı da öldüren o!
Oldu işte kardeşim. Babanla sen aynı kadın yüzünden yandınız yani.  Baban canından oldu, sen de az daha oluyordun. Seni de önce sevdiğine inandırdı. Aşık etti kendine. Senin paradan haberin olmadığını anlayınca evlenip o eve yerleşmeyi ve kendi bulmayı düşündü. Ama annen mani olunca bu sefer beni devreye soktu. Aklımı karıştırdı. Yani tek senle oynamadı. Beni de oynattı. Senin ona çiçek yolladığın zamanlar tanıdım ben de onu. Senle ayrılınca beni aradı. Aslında senden çok etkilendim falan dedi. İnandım. Sonra yavaş yavaş konuya girdi. Amacı paralara ulaşmakmış. Gerçeği anladığımda da her şey için çok geç olmuştu. Çünkü ben ona gerçekten aşık olmuştum. Beni avucuna aldı. Bulalım şu paraların yerini kaçalım buralardan dedi. Aslında o gün ben seni oraya gerçekleri anlatmak için çağırmıştım. Hakan şahit ona sorabilirsin. Ama sen o benim kadınım evleneceğim falan deyince içkinin tesiriyle de beynim döndüm. Sonrası malum. Aslında o da öteki odada idi. Arkandan arabayla çıktık. Direksiyonda o vardı. Dur yapma dedim. Ortadan kalkarsa ancak paraları alabiliriz dedi. Ben şok olmuştum. Seni kurtarmak için çok direndim. Ama polisten kurtulamayız, hapislerde çürümek mi istiyorsun? Senin yaptığını söylerim bütün suçu sana atarım diye beni tehdit etti. Çok sarhoştum kendimde değildim. Tartıştık ama çok korkmuştum. O yüzden dediğini yaptım. Seni karşıdaki mezarlığa götürdük. Sanki her şeyi önceden planlamış gibi buraya geldik mezar zaten açıktı. İşte gerisini biliyorsun. İnan seni kandırdığı gibi beni de kandırdı kardeşim ne olur hadi bak her şeyi anlattım sana bırak beni!
 Dur ne yapıyorsun? Niye atıyorsun toprakları üstümüze…Yapma Burak! Yapma! 
  

……..Babamın bahçedeki gömdüğü paraları bulduk. Sayılamayacak kadar çok para.  Canım annem çok çile çekti ama artık çok rahat bir hayatımız var. Aslı ile iki yıl oldu evleneli. Birde kızımız var. Aslı’ya tek şart sundum. Annemle hep beraber yaşayacağız. Kabul etti. Benimde annem yok ne güzel olur dedi. O evden taşındık. İki katlı bir eve çıktık. Üstü ev altı çiçekçi dükkanı. Annem çok istedi. Hepiniz gözümün önünde olun dedi. Kırmadık onu iyi de oldu. Hep beraber çalışıyoruz.
Sadece onlardan haftada bir kere, iki arkadaşımı ziyaret etmek için birkaç saatliğine ayrılıyorum. En sevdikleri hediyelerini vermek için ayrılıyorum. Birine kendi ellerimle hazırladığım çiçeği götürüyorum diğerine birkaç şişe şarap.

    Değer verip zaman ayıran herkese teşekkürler. Sevgiyle sevdiklerinizle kalın...
                       
                                    - S O N -

               Vay CİLVELİ vay... Nereden Nereye... 

      
-                                                   

11 Ekim 2017 Çarşamba

22.BÖLÜM / CİLVELİİ

     VEDA… (Verda )

       İçimde öyle bir heyecan vardı ki tarifi mümkün değil! Apartmanın önüne geldim. Günlerce önünde nöbetler tuttuğum. Her perde oynayışını izlediğim, her ışık yanınca heyecanlandığım evin önündeydim işte… Son kez belki de son kez izliyordum bu evi. Sadece evi değil geçmişimi de izliyordum sanki. Nasıl acı çektiğimi, hayal kırıklıklarımı. Geçmişe dair sadece üzüntüler vardı. Ne mutlu bir anı ne de bir tebessüm! Evet tam bir vedaydı bu… Cilveliye, acılarıma, gençliğime…
       Bastım zile, her zamankinden daha gürdü sanki zilin sesi. Açıldı sonra kapı ardına kadar. Ve işte Cilveli, koca gözleriyle bana bakıyor. Gülümsüyor yine yeniden. İçeri giriyorum. Hem çok tanıdık, hem de sanki yabancı bir yere giriyormuşum hissi. Ne garip hiç çıkmadığım bu ev, şimdi bana yabancı…
       Cilveli şaşırtıyor beni sanki hiçbir şey olmamış. Biz hiç ayrılmamışız, ben ona Caner ile birlikte olduğunu bildiğimi söylememişim gibi. Uzak durmaya çalışıyorum. Sanki yeniden yenilmekten korkar gibi. Hem de içimdeki nefreti belli etmemeye çalışıyorum. Her zaman ki şen şakrak Cilveli.          Beni ne kadar özlediğini anlatıyor. Beni görünce daha iyi anladığını söylüyor. Caner’i sevmediğini aslında beni istediğini. Ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. Maden annen beni kabul etmiş diyor. Ayrılmayalım, evlenelim... Sadece bakıyorum yüzüne. Hayır anlamında kafa sallayabiliyorum. Sonra diyor ki evi satacakmışsınız orada bir sürü anınız var. Yapmayın diyor zor durumdaysanız ben alayım evinizi, gitmeyin diyor. Anlamsızca bakıyorum yüzüne, son çırpınışlarını dinliyorum. Ama sadece dinliyorum artık ona inanmaya ya da güvenmeye gücüm yok. Elimi cebime doğru uzatıyorum. Hediyen diyebiliyorum onun için geldim buraya. Heyecanla yüzüme bakıyor, her zaman ki gülümsemesiyle…

10 Ekim 2017 Salı

21.BÖLÜM / CİLVELİ

       NEDEN?  ( Demili )

       Nereye gideceğimi ne yapacağımı çok şaşırmıştım. Aklımdan binlerce teori geçiyordu, acaba böyle mi oldu şöylemi oldu diye. Tamam, ismi öğrenmiştim ama asıl bundan sonra ne yapacağımı hiç bilemiyordum. Tanımadığım biri çıkacak diye beklerken uğruna kendimi oyuncak ettiğim, annemi dahi karşıma alarak evlenmeyi düşündüğüm kadının çıkması her şeyi daha da mahvetmişti.
       Beni neden öldürmek istemişti? Sonuçta sevdiğim kadındı. Ben bugüne kadar ona hiç zarar vermemiş aksine kendim zarar görmüştüm. Üstelik ayrılmıştık da. Sonra yanın da ki adam kim di? Tanımadığım biri mi? Caner mi? Hakan mı? Ama o gün Caner ve Hakan yalnızdı. Ben kaçarken onlar evdeydiler. Peki Cilveli neredeydi? Beni nasıl diri toprağa koyup ölüme terk ettiler bunu aklım almıyordu. Bunların hepsini öğrenmeliydim.
       Bunun için iyi bir plan yapmalıydım. Akşama kadar oturup kafa patlattım. Sonunda ne yapacağımı bulmuştum.
       İlk iş olarak Cilveli’yi aradım. Dur kapatma lütfen söyleyeceklerim çok önemli. Sana veda etmek içim arıyorum. Büyük bir kaza geçirdim duymuşsundur. Hastaneden çıktıktan sonra beni bir kere bile arayıp geçmiş olsun demedin. Buna çok üzüldüm. Sonuçta birbirimizi sevdik. Ya da ben öyle sandım. Ama sonra anladım ki daha doğrusu Caner’in de dediğine göre bizim ayrıldığımız dönem siz sevgili olmuşsunuz ve sen beni unutmuşsun. Aslında Caner’e daha bozuğum. Çünkü sana evlenme teklifi edeceğimi bile bile senin aklını nasıl çeldi?
        “Nasıl yani, bana evlenme teklifi mi edecektin? Ama annen buna asla izin vermiyordu ki!”
Evet, başta öyle idi ama sonunda senden vaz geçmeyeceğimi anladığı için ikna olmuştu. Her neyse ben evi satıp annemle şehre yerleşeceğim. Bu yüzden sana veda etmek istemiştim. Eğer mümkünse sana uğrayıp senin için aldığım ama bir türlü veremediğim hediyeni de vermek istiyorum. Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim…

9 Ekim 2017 Pazartesi

20.BÖLÜM/ CİLVELİ



 



YİNE Mİ SEN? (Verda )


       Ayten biraz sonra Aslı’nın yanından ayrıldı. Ama içimi büyük bir korku sardı. Ya benimle ilgili bir şey konuştularsa? Saklandığım yerden çıkıp Aslı’ya doğru ilerledim. Sistem düzeldi mi diye sordum. Hayır henüz düzelmedi bekliyoruz dedi. Ya tekrar Ayten gelirse diye düşünüp yerime doğru ilerlerken. Aslı seslendi arkamdan. “Pardon bakar mısınız?” Aceleyle yanına yürüdüm tekrar. Bana bir kağıt uzattı. “Buyurun isim soy isim burada yazılı” dedi. Teşekkür edip Ayten’e de yakalanmamak için hızla oradan ayrıldım.
       Biran evvel hastaneden dışarı atmalıydım kendimi. Kağıttaki ismi öylesine merak ediyordum ki. Ama durmayı göze alamadım. Çünkü Ayten’in beni orada görmesi her şeyi mahvedebilirdi. Sanki ne yapacaksa elimde yazılı olan kağıdı mı alacak. Ama olsun. Hastaneden epey uzaklaştım. Artık kalbim çok daha hızlı atıyordu. Kağıdı açıp ismi okudum. Ama dona kalmıştım yazan isim karşısında. Nasıl olur bu? İmkansız! Herkesi beklerim ama bu isim? Yooo kesin bir tesadüf. Hem de kötü bir tesadüf.          Yoksa gerçekten o mu? Bile bile isteye isteye mi? Planlı mıydı her şey? Allah’ım kafamda binlerce soru. Keşke bunu göreceğime ölseydim.
Yazan ismi tekrar tekrar okudum belki onlarca, yüzlerce kez…
        AFET SOYDAN !
        Afet Soydan… Afet Soydan … Afet Soydan …Yani benim Cilvelim…

8 Ekim 2017 Pazar

19.BÖLÜM/ CİLVELİ

      SİSTEM … ( Demili )

     “Allah kahretsin sistemde bir arıza oldu. Girilmiyor. Zaten şu sıralar sık sık oluyor bu. Hem hastalar mağdur oluyor hem de biz. Biraz bekleyin belki hemen düzelir” demişti.
Tam da bugünü mü bulmuştu? Bu nasıl bir şans! Gerçi bütün suç bende kıza şirin gözükeceğim diye iki saat konuyu uzata uzata anlattım. Bir saniye önce bitirseydim konuyu belki de şu an öğrenmiştim ismi. Ama damdan düşer gibi de anlatamazdım ya! Kız hastanın kimliğini hiç tanımadığı birine niye versin ki? Baksana Ayten ablaya arkasına bile bakmadan kaçtı resmen. Halbuki verse adını mı verecektim polislere. Ben o kadar şerefsiz miyim? Ama neyse oldu olan da umarım bugün bu işi bu kızdan öğrenebilirim. İyi ki Ayten abla yok izinli. Ona ismi öğrenince tabii ki polise söyleyeceğim deyip yalan söyledim ama ben de bilmiyordum bulunca ne yapacağımı.
Acaba Aslı’ya sorsam mı düzeldi mi diye. Ama tam karşısında oturuyorum. Sanki telefonumla oynuyor gibi yapıyorum. Aslında onu izliyorum. Yüz mimiklerinden tamam geldi der gibi bakmasını bekliyorum. Ama o halen işini yapıyor. Gelse zaten bana seslenir diye düşünüyorum.
Allah kahretsin o da ne? Ayten geliyor. Beni burada görmemeli. Yoksa gördü mü? Ama yanında küçük bir çocuk var onunla ilgileniyor. Hemen saklanayım. İyi de hani izinliydi. Ben bu şansın içine sı….. Bu şansı da yitirirsem başka ne bahane bulacağım ki. Bok bulurum artık. E, be kadın bugün niye geldin ki? Evde otursaydın ya! Senin yüzünden kaçıracağım. Birde en kötüsü Aslı ile konuşuyor. Ya o derse biri geldi hasta kayıtlarından bir isim soruyor hem de kene mene derse Ayten direkt çakar. Ben o zaman iyice yanarım. Bir de kadına ayıp olur o kadar muhabbet ettik. Doğrusunu ya anlatırsa Aslı’ya bir de tembihlerse, bir daha sittin sene öğrenemem o ismi. Offf be Ayten! Nedir benim bu kadınlardan çektiğim.

7 Ekim 2017 Cumartesi

18.BÖLÜM/CİLVELİ

          ASLI (Verda)

         Tek umudumu da böylece yitirmiştim. Ama bırakamazdım bu işin peşini, o ismi öğrenmeliydim. Yeni bir yol bulmalıydım. Bu sefer başıma gelenleri anlatmadan öğrenmeliydim. Çünkü bu işin birilerini korkutacağını hiç düşünmemiştim.
Ayten abla yardım etmemişti ama en azından kayıtların nerede tutulduğunu öğrenmiştim. Mağaza da konuştuğumuz gün bana yarın gel ertesi gün izinliyim demişti. Bu işi o hastanede yokken halletmeliydim. Yani yine bana hastane yolları gözükmüştü.
        Yine uyku tutmamıştı. Ya öğrenemezsem diye kendimi yedim durdum sabaha kadar. Hastaneye geldiğinde bir süre etrafı izledim. Hasta kayıttaki çalışan kişileri izledim. İçlerinden bir tanesi güler yüzlü sempatik bir kıza benziyordu. Her gelen hastaya gülümsüyor, belli ki yardımcı olmayı seviyordu. Biraz boşalınca kayıtın önü oraya doğru ilerledim. Yaka kartından ismini okuyup, yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Günaydın Aslı Hanım dedim. O da gülümseyip günaydın dedi. Sonra eğilip konuya girdim. Sizden bir şey rica edecektim ama yardımcı olabilir misiniz bilemiyorum dedim. Amacım ilgisini çekmekti. Gülümseyip “Tabii ki yardımcı olabileceğim bir şeyse neden olmasın?” Dedi. Geçenlerde annemin doğum günüydü. Birlikte dışarıya gidiyorduk o yüzden tarihini biliyorum. Arabayla tam yoldan giderken bir karı koca gördük yol kenarında. Kadın bağırıp ağlıyor eşi de yardım istiyordu etraftan. Durup yardım ettik bizde. Kadının bacağını bir şey sokmuş acı içinde kıvranıyordu. Buraya hastanenize kadar getirdik kendilerini. Öğrendik ki kene ısırmış. Bizim buralarda böyle şeyler pek olmaz diye düşünürdüm. Eşi de perişandı korkudan. Çok az bekleyebildim yanlarında çünkü annem arabada bekliyordu. O yüzden sonucu öğrenemedim. Eşinin adı Mehmet idi. Ama soy isimlerini bilmiyorum. Hastaneye gelince aklıma geldiler. Sizden isimlerini öğrenebilir miyim acaba? Bulmak ve hatırlarını sormak istedim.
       Kız öyle güzel dinledi ki beni zor durumda ki insanlara yardımcı olmam sonra da peşlerine düşüp hatır sorma uğraşım sanırım çok hoşuna gitmişti. “Tarihini söyleyin bakayım” dedi. Kalbim sanki duracak gibiydi…

6 Ekim 2017 Cuma

17.BÖLÜM/CİLVELİ

 İÇİMDE KALANLAR … ( Demili )

Ayten Abla elini ağzına kapatmış şaşkınlıkla bana bakıyordu. Durmadan “İnanmıyorum! Bu nasıl olur ya?” diyordu. Oldu abla işte diyebildim. Bana “Tamam sen burada biraz bekle ben şimdi geleceğim” demiş ve yanımdan uzaklaşmıştı. İçimden nereye gidiyor acaba bana ismi vermeyecek mi diye korkmaya başladım. Hayatımı kabusa çeviren beni kolumdan, bacağımdan eden ölümle burun buruna getiren kişiye bu kadar yaklaşmışken elimden kaçıramazdım. Bu kadına keşke doğruyu anlatmasaydım. Galiba acele ettim. Düşünüp başka çare mi arasaydım. Eğer bu fırsatı elimden kaçırırsam gece hastaneye bile girerim. Ah deli kafam ah… Hep böyle ani ve yanlış kararlar veriyorum derken, Ayten abla hadi gidelim. Bir saat izin yazdırdım kendime şu olayı bana iyice bir anlat bakalım deyince halen ümidimin olduğunu düşünüp içimden duaya devam ettim.
Oturduk hastanenin çay bahçesine. Ben acıktım buranın Ayvalık tostu güzeldir sana da söylüyorum demişti. Sabah ben de kahvaltı yapmadığım için itiraz etmedim. Bir yandan çayımızı içtik bir yandan da ben olayın en başından anlatmaya başladım. Aslında olayları anlattıkça ne de büyük bir felaket yaşadığımı bir kez daha anlamıştım. Bugüne kadar içimde kalan duygularım ortaya çıkmıştı. Kendimin bile, kendimden sakladığı yüzleşmediğim duygularım…
Daha fazla dayanamayıp hastane, çay bahçesi demeden bıraktım gözyaşlarımı. İlk kez ağlıyordum o günden sonra. Erkek adam ağlamaz derler ya boş sözmüş valla hem de hayatımda hiç ağlamadığım kadar ağlamıştım. Neyse ki hastanedeyiz. Bana bakanların kesin bir yakını ölmüş diye düşündüklerini anlayabiliyordum. Ben de içimden onlara biri ölmedi resmen ben kendim öldüm diyordum. Kendim… Karanlıktan, asansörden yalnız kalmaktan korkar olmuştum. 
  Önceden evimizin arkasında ki bahçeye gider bahçe ile uğraşırdım. Şimdi oraya giderken bile tedirgin olduğumu fark ettim. Mezara diri diri gömülmek ne demek nasıl anlatılır ki o duygu? Ayağım kırık kolum kırık, kıpırdayamıyorum, tek elle telefonu çevir, annem telefonu açmasa, onun ya da benim şarjım bitse o mezarda ölüp gideceğim. Ve bir daha bulunamayacağım. Annem bana yaşadığı sürece ne olduğunu bilemeyecek. Onun için de ne kadar zor olacaktı. Ya beni orada bırakan şerefsizlere ne dersin abla? İnsan hayvana bile çarpıyor da veterinere götürüyor kurtarmak için. Onlar beni hastaneye götürmek yerine birde mezara koyup üstümü örttüler. Yani öldüğümü falan mı sandılar? Hiç mi yaşayıp yaşamadığıma bakmadılar? İşte Ayten Abla bunları onlara sormam lazım. Anlıyor musun beni? Ben günlerce internette doğum lekesi arıyordum. Şimdi anlıyorum ki benim aradığım doğum lekesi değilmiş. Şimdi Abla her şeyi anlattım sana. Verecek misin bana o ismi? Edecek misin yardım?
 “Anlattıkların gerçekten çok korkunç! Emin değilsin ki o çarpanların o gün bize keneyi çıkarttırmak için gelen kadının olduğuna. Farz et ki kadını buldun. Ne yapacaksın en önemlisi bu?  Yani polise mi gideceksin? Şimdi sana açık söyleyeyim. Bu sıradan bir olay değil başımın belaya girmesini istemem. Eğer aradığın kişi çıkarsa bunlar tehlikeli insanlar. Polis sana demeyecek mi bu isme nasıl ulaştın diye. Sende beni söylersen ben işimi kaybedebilirim. Kusura bakma ama sana nasıl güveneceğim? Çünkü polis mutlaka soracak sana bunu. Bana kalırsa ben bu ismi sana vermeyeyim. Bak Burak en iyisi sen ablam direk polise git. Anlat onlara. Onlar kendileri alsınlar bu ismi. Hiç riske girme beni de riske atma. Ne olur kusura bakma ama yapamayacağım.”
Yıkılmıştım. O kadar emindim ki Ayten Abla’nın bana yardım edeceğinden hem de o anlattıklarımdan sonra. Ama olmadı. Şimdi bu anlattıklarımdan sonra Ayten Abla’nın daha uyanık ve tetikte olacağını düşünmüş ve iyice karamsarlığa kapılmıştım.